Salı, Ocak 31, 2006

Atın adı ( Byfuss'dan )


Robbie Fowler, Steve Mc Manaman ile birlikte ( son ampiyonlukta Stan Collymore ile birlikte cok emekleri gecmiþtir) bir yaris ati alirlar. Sadece at yarisi anlatan spirkerleri gicik etmek icin atin adini degistirirler

Some Horse Another Horses

Kolaysa yarisi anlatin


byf

editörün not: Comments ( yorumları) okuyun , bakalım anlatabilmişmiyim :)!

GERO'S VODKA - Soğuk kış günlerine ve Aylaklar'a özel ...

Not: Bu tarif , kötü ve ucuz vodkalardan güzel tatlar elde etmek ve böylelikle ucuzu kalitendirmek adına geliştirilmiş ve uygulanmıştır. Tarifin ve uygulamanın orjinali , bir zamanlar tanıdığım Doğan isimli bir kardeşin - çok ve güzel içen bir oğul - babasına - ve ondan daha çok ve güzel içen - ve arkadaşlarına aittir , sanırım tarafımdan da geliştirilmiş ve lezzet katılmıştır bu nedenle adını "Gero's Vodka" koydum . Bir kısım Aylak ile Byfuss'ların evde ve Baraka'da içtiğimizi hatırlarlar sanırım.

Gero's Vodka © ®

Malzemeler; 1 Şişe ucuz votka , bir tane limon , 2 parça tarçın ( toz olmayan) , 2-3 baş karanfil
Hazırlanışı : Limonun kabuğu ince bir şekilde üzerinden soyulur , soyulmuş bu bir limonun kabuğunun hepsi şişeye konulur , sonra içine tarçık ve karanfiller atılır , şöyle bir altüst edilip dinlenmeye bırakılır , votka limon ve karanfilin karışımı ve vodkanın orjinal lezzetini bulması için dolapta en az 2 gün bekletilmesi önerilir . ( dayanamazsanız olgunlama sürecini ve lezzetteki değişimleri gün gün , saat saat ufak ufak tadarak tat alma duyunuzlada gözlemleyebilirsiniz .) Tarçının etkisi ile renkte bir koyulaşma olacaktır . Gero's Vodka hazırdır .

İçimi için öneriler : Damak tanıdınız göre buzla veya sek içebilisiniz , ama karışımlar için asitsiz ve mümkünse taze sıkılmış meyve suları ile ahenkli bir karışımı öneririm.

Şerefe Aylaklar !

Gero'

Pazartesi, Ocak 30, 2006

Önemli konserler

Steven Adler Of Guns`n Roses
Yer: Bronx - Tarihler: 30.01.2006 22:00 Telefon: 0212 293 53 98 (Bronx) Bilet Ücreti: 25 YTL

Helloween
Yer: Yeni Melek Gösteri Merkezi Tarihler: 01.02.2006 20:30 Telefon: 0212 244 97 00 Bilet Ücreti: 1 Ocaka kadar: Ayakta : 33,50 YTL - Balkon Bileti (oturmalı) : 45 YTL - VIP Sahne Önü Bileti (sınırlı sayıda) : 66 YTL

Haggard
Yer: Yeni Melek Gösteri MerkeziTarihler: 05.02.2006 20:00 Telefon: 0212 244 97 00 Bilet Ücreti: 30 YTL - 40 YTL -

Soulfly
Yer: Yeni Melek Gösteri MerkeziTarihler: 24.02.2006~25.02.2006 21:00 Telefon: 0212 244 97 00 Bilet Ücreti: 45,00 ytl (VIP Balkon), 39,00 ytl.

Belgrad Ormanlarında 6 Aylak Adam

6 Aylak adam 28 Ocak Cumartesi günü , Belgrad ormanlarında acayip bir gün yaşadık . Aşağıda bazı ayrıntılar . Heryer kar altındaydı , zaman zaman isyan etsek bile sonundaki mangal keyfi herşeye değdi...

Alternatif arayanlara önerilir .

Parkur : Kurtkemeri - Sazlıgöl- Büyük Alan - Kurtkemeri
Tahmini mesafe : 13 km civarı
Yürüyüş zamanı : 2 Saat 50 Dk.
Ekip : 6 Kişi ( Atlantisli Aylak , yani ben , Eroll,Musti , Serhat , Erbil (poo-man) ve Ajan 000"Pi"
Fotoğraflar : Ajan 000 "Pi"
Harita : Google Map

Fotoğraflar :


©® Atlantisli Aylak

Robert Cray - Twenty

Merhaba,ABD Kongresine savasi durdurun demek isterseniz...videonun oldugu sayfadaki kampanyaya katilabilirsiniz.

http://www.afsc.org/iraq/cray-video.htmThis powerful new music video by blues great Robert Cray featuresAFSC' s Eyes Wide Open exhibit and takes a strong stand against thethe Iraq War. It tells the story of a soldier returning from Iraq, whostruggles with his memories of the war and the difficulty of coming home.Please take a few minutes to watch it - then send it to ten friends. Helpexpand the growing majority who want to end the war!----------------For more information, visit the American Friends Service Committee's websiteat http://www.afsc.org/

1915 Çanakkale (H.Salgar'dan)

Pazar, Ocak 29, 2006

Robbie Fowler Liverpool'a geri döndü


Robbie Fowler Liverpool'a geri Döndü
Gerard Houlier ile anlasamadigi icin 2001 'de Leeds United'a transfer olan Fowler, Leeds İflas edince Manchester City'nin yolunu tutmuştu. Gecen sezon city'nin cıkışında büyük pay sahibi olan Fowler bu sene az süre aldığı için city'den şikayetçiydi. Ara transfer döneminin başlamasıyla beraber Liverpool Hucum hattında Cisse'den bıkmıs olacakki ( bende bu takımın bu kadara kötü hucum etmesinden bıktım) Fowler'ı tekrar kadrosuna kattı. Liverpool forvetini hatırlayalım Peter Crouch ( şeref'e benzeyen arkadas koşar çok gol kaçırır)
Morientes ( topu kafasina atin yeter ama koşmaz)
Cisse( Balon bazen patlar ama elde patlar)
Pongol( Gerekiz Forvet )
Louis Garcia ( forvet degil orta saha oynamasi lazim)

Cuma, Ocak 27, 2006

Touch Me Samantha , Touch Me ! :-) Ama dokunmadı



VAY VAY VAY ! İŞTE 80'LERİN GENÇLERİNİN BOMBASI !

Vakit bulabilirsek yarın akşam kpnserdeyiz ! Byfuss'la :)

Samantha Fox
Yer: Yeni Melek Gösteri Merkezi
Tarih: 28 Ocak 2006
Saat: 21.00
Adres: Gazeteci Erol Dernek Sk. No:13 Beyoğlu
Tel: 0212 244 97 00
Fiyat: 35 YTL - 55 YTL

----

KONSER YORUM : 29 Ocak saat :01:43


80'lerin fenomanlerinden biriydi Samantha Fox bizim için , hatta bu akşam (bu yazı eminimki ilk onli yazı bile olur bu iş için) konser sonrası birşeyler yazmak istemem; muhteşem bir gğn sonrası doğrusu benim için çok b...tan bir konserdi , ama şunu söylemek lazımdı, Samantha bizim gençlik çağlarımızın keyfiydi(!) bunu hakediyor hala ( yaşına göre) taş gibi ... Yeni parçaları ve gurubuyla canlı performansını orada "live" -canlı - dinleyen bir adama olark başarılı buldum ( Köstebek muzik-beyoğlu'na teşekkürler) ...Ama eski parçalarının tamamını play-back ( yani teyp'ten söyleme) söylemesi belkide keyifliydi , Notings gonna Stop me now mesela , tabi vatandaş "Touch Me " istedi, o kocaman gögüslerini göstermeyi belki pek istemedi ama hala sexy olduğunu kanıtlamaya çalıştı ... Ona gençlik çağlarımın bir bombası(!) olarak saygı duydum ama çok kötü buldum , yinede fiziğini korumasına saygı duyarak , eskileri play-back yapmasına anlayış gösterek ve yeniparçalarını ggüzel yorumlamasından dolayı teşekkür ederek , noktayı koyuyorum ...Aklıma başka bişey gemiyor ...Tarık iyki varsın yaa kardeşim !

Atlantisli Tayfa...

Gero's Grip Tedavisi

Kış aylarının en vukuaatlı problemi olan "grip'" karşı Gero size bir yöntem öneriyor ;
Gripte en önemli unsur öncelikle sağlıklı bir dinlenme ve başkalarına bulaştırmamak için tedbirli davranmaktır .
Yöntem için gerekli şeyler
1- Gero's Bitki Çayı
2- 10 cl. Rakı
3- Ilık bir duş
4- Güzel bir uyku
Öncelikle grip olan tayfa; beslenmesine dikkat edecek herşey vücut direncinin azalması veya artmasıyla alakalı olduğu için yemeğini güzel yiyecek , sonra - özellikle hazır poşet olmayan , her bahar mevsiminde yapacağınız doğa gezilerinde yada lokal pazarlardan şifalı bitki niyetine kullanılan otlardan evinizde birkısım çay olarak yapılacaklardan bulundurmanız önerirlir - Gero's Çaydan bir kupa içecek . Gero's Çay : Ana maddesi Ihlamur , el ve göz kararı konulmak kaydıyla , papatya, ebegümeci çiçeği , adaçayı, fesleğen , mersin yaprağı , az tarçın , limon vb malzemelerden demlenerek elde edilir .
Çayın vucudu saran sıcaklığını hissetmeye başladıktan sonra yarım saat beklenir , bu süre sonuda sağlam bir duble rakı bardağa konulur - buzsuz- ve sindire sindire ve hissedilerek yavaşça içilir - burada keyif almak en önemli tedavi unsurudur - bu sıvı takviyesi seansı sonunda yatmadan önce , duşa girilir ve ılık bir duş alınır - bunuda alaleacele değil sindire sindire yapılması önemlidir - duş sonrası özellikle başınızı iyice kurulayınız , mümkünde şaç kurutma makinesı kullanmayınız , vucudun kendi ısısı ve dengesini bozmayınız , sonra istirahat etmek için güzel bir uykuya dalmanız gerekir , gece terleyeceğinizi varsayarak yedek çamaşırlarınızı hazır turunuz ...
İki seans sonunda mevsimlik gribi yenmiş olacağınıza eminim .
Geçmiş olsun !
Not: Bu sadece Normal grip içindir . Kuş ve puş(t) gripleri için bir tedavi yöntemimiz olmadığı gibi böyle bir kaygımızda yoktur . Bu vesile ile tavukları canlı canlı öldürüp yokettiğini sanan yetkilileride şiddetle kınıyoruz.
©® Gero's

Ryan Giggs sarkisi - Byfuss'dan

Ryan Giggs sarkisi

ryan giggs, ryan giggs, running down the wing,
ryan giggs, ryan giggs, running down the wing,
feared by the blues, loved by the reds,
ryan giggs, ryan giggs, ryan giggs.
ryan giggs ryan giggs,
running down the wing
ryan giggs ryan giggs, crosses like the king
beats one and two, beats three and four,
he will score, he will score, he will score.
ryan giggs ryan giggs, greatest ever goal
semi-final villa park, ran right through them all
beat half the team, straight in the net
won't forget, won't forget, no we won't forget.

Futbol cinayetleri ve yeşilden kırmızıya dönüşen sahala

Futbol cinayetleri ve yeşilden kırmızıya dönüşen sahalar

Hadi gazeteleri geçtik , onların basın sorumluluğunu, ahlakını zedelemiş kimi unsurları barındırdığını bildiğimizden her yazılanan inanmamayı öğrenmiştik , ama tv'ler hayatımızda olunca en azından belgeler, konuşmalar kayıtlı ve kanıtlı olunca bu duruma şüphe ile yaklaşmak artık olanaksızlaşıyor . Tabi fotomontaj ve ses taklitleri vb. durumlar yoksa bunlarda ...Nasıl bir ülkeyiz , gözlerimizin içine baka baka neredeyse bizimle alay ediliyor diye ağlamak istesek herhalde Kudüs'teki ağlama duvarının Çin Seddi büyüklüğünde olanı bile yetmez ...Konu futbol olunca, şu son Federasyon seçimleri olunca oynanan asıl oyunun yeşil sahalar yerine kızımızı halı sahalarda oynandığını görmek , oyunun bu değişik ( değişen - değiştirilmiş ) yüzünün gerçeğini şamar gibi yüzümüzde hissetmemiz sanırım kimi halen SAF kalabilmiş futbolsever ve takımdaşları da ( Hala var mı ki ! ) derin uykularından uyandıracaktır . Böyle iki yüzlü böyle çıkarcı , böyle hiçbir ahlaki ve etik değerin dikkate alınmadığı birakın alınmayı , önemsenmediği , önemsenmediği gibi artık siyaset sahnesinde manalarının bile unutulduğu bu kavramların yok olup gittiğini futbol, toplumun herkesiminden insana kolayca kanıtlayabiliyor . Sanırım her isteyen için içinden ders çıkarılacak ve derin uykudan uyandıracak gerçekleriyle ...Teşekkürler Futbol , bize birkez daha sahadaki barındırdığın güzellikler dışında , yaratmış olduğun toplumsal ve sosyal olgunun geldiği noktalarla gerçekleri göstermeyi başardığın için ... Senin zaten asla sadece bir oyun olmadığını , olmayacağını , rahat bırakılmayacağını bilenler bu yönün karşısında sana birkez daha şapka çıkaracaklardır ...Yine de senin için üzülüyorum , hertarafına aldığın darbelerle yeşil sahaları kırmızı halılara dönüştürenlere rağmen birgün tekrar gerçek yuvana yemyeşil çimenlere dönmen hepimizin kurtuluşu olacaktır .Çok yaşa ! Herşeye rağmen yaşa , yaşam damarların ruhunla beslensin !( Not: Bu yazı , 2006 yılı TFF Başkanlığı seçimleri önecesi ülkede yaşanan ve herkesce görülen bilinen gelişmelere yorum niteliğiyle yazılmıştır , kahramanlarına itaf olunur )

http://www.fenerbahcecumhuriyeti.sayfasi.com/ 'dan alınmıştır

Byfuss'un gönderisiyle ...

Yesenin ve Mayakovski

elveda dostum benim, elveda can dostum, seninle dolu gogsum, cok onceden belirlenen bu ayrilik bulusmayi vaadediyor ileride bir gun. elveda dostum el sikismadan, konusmadan, uzulme ve kaslarini egme mutsuz. olmek yeni birsey degil dunyada, ama yasamak da daha yeni degil kuskusuz." Sergey Yesenin17 Ocak 1925

" ...şu yaşamda en kolay iştir ölmekasıl güç olan yeni bir hayata başlamak..."
Vladimir Mayakovski19 Ocak 1925

Aynı Mayakovski 5 sene sonra14 nisan 1930.

"... tüm merkezkaçların entrikaların, girdapların, söylencelerin köküne kibrit suyu.son mektup hepinize!.. işte ölüyorum. kimseyi suçlamayın bundan ötürü.hele dedikodudan, unutmayın ki, merhum nefret ederdi. Anacığım, kardeşlerim, yoldaşlarım! bağışlayın beni. İş değil bu, biliyorum (kimseye de öğütlemem), ama benim için başka bir çıkar yol kalmamıştı. Lili, beni sev. Hükümet yoldaş! Ailem; Lili Brik, anam, kızkardeşlerim ve Veronika Vitoldovna Polonskaya'dan ibarettir; yaşamalarını sağlarsan, ne mutlu bana?Bitmemiş şiirleri Brik'lere verin. Ne lazımsa onlar yapar. "Bir varmış bir yokmuş" derler hani: Aşkın küçük sandalı hayat ırmağının akıntısına kafa tutabilir mi? Dayanamayıp parçalandı işte sonunda? Acıları mutsuzlukları karşılıklı haksızlıkları hatırlamağa bile değmez: ödeşmiş durumdayız kahpe felekle. Ve sizler mutlu olun yeter."


William Blake

kaplan! kaplan! kaplan! kaplan! gecenin ormanında işıl ışıl yanan parlak ateş,hangi ölümsüz el ya da göz, hangi, kurabildi o korkunç simetrini?hangi uzak derinlerde, göklerde yandı senin ateşin gözlerinde?o hangi kanatla yükselebilir? hangi el ateşi kavrayabilir?ve hangi omuz ve hangi beceri kalbinin kaslarını bükebildi?ve kalbin çarpmaya başladığında, hangi dehşetli el?ayaklar ya da neydi çekiç? ya zincir neydi? beynin nasıl bir fırın içindeydi? neydi örs?ve hangi dehşetli kabza ölümcül korkularını alabilir avcuna?yıldızlar mızraklarını aşağıya atınca, göğü sulayınca gözyaşlarıyla, güldü mü o, görünce eserini? kuzu'yu yaratan mı yarattı seni?kaplan! kaplan! gecenin ormanında işıl ışıl yanan parlak ateş,hangi ölümsüz el ya da göz, hangi, kurabilir o korkunç simetrini?
William Blake (Çeviri: Selahattin Özpalabıyıklar)

as time goes by
you must remember this a kiss is still a kiss a sigh is just a sigh the fundamental things apply
as time goes by and when two lovers woo they still say i love you on that you can rely
no matter what the future brings as time goes by moonlight and love songs never out of date hearts full of passion jealousy and hate woman needs man and man must have his mate that no one can deny it's still the same old story a fight for love and glory a case of do or die! the world will always welcome lovers as time goes by...

bunu unutmamalısın bir öpücük, hala bir öpücüktür, bir iç çekiş, hala bir iç çekiştir temel kurallar geçerlidir zaman geçtikçe iki sevgili kur yaparken hala seni seviyorum derler buna güvenebilirsin gelecek ne getirirse getirsin. zaman geçtikçe ay ışıgı ve aşk şarkıları asla modasını yitirmez tutkuyla dolu kalpler kıskançlık ve nefret kadının erkege ve erkegin eşine ihtiyacı vardır bunu kimse yadsiyamaz hala eski hikaye bir savaş, aşk ve şöhret için bir "yap veya öl" vakası dünya her zaman aşıklara kucak açacaktır zaman geçtikçe

all along the wactower

there must be some way out of here," said the joker to the thief, "there's too much confusion, i can't get no relief. businessmen, they drink my wine, plowmen dig my earth, none of them along the line know what any of it is worth." "no reason to get excited," the thief, he kindly spoke, "there are many here among us who feel that life is but a joke. but you and i, we've been through that, and this is not our fate, so let us not talk falsely now, the hour is getting late." all along the watchtower, princes kept the view while all the women came and went, barefoot servants, too. outside in the distance a wildcat did growl, two riders were approaching, the wind began to howl.)'

burdan dışarı bir yol olmalı' dedi soytarı hırsıza 'işler fena karıştı, bir türlü huzur bulamıyorum içer patronlar şarabımdan, kazar çiftçiler tarlamı bu satırdakilerin hiçbiri bilmez bunların değerini' 'heyecanlanmaya gerek yok' dedi hırsız kibarca 'içimizden pek çoğu sanır ki hayat yalnız bir şaka ama sen ve ben bunları aştık ve bu değil kaderimiz bırak artık boş yere çene çalmayı, vakit geç oldu' gözetleme kulesinin tepesinde prensler seyretti etrafı gelip geçerken tüm kadınlar ve yalınayak hizmetçiler uzaklarda kükredi bir yaban kedisi iki atlı yaklaşıyordu, rüzgar uğuldamaya başladı....

Bakkaldan borç alıp meyhanede içtim , ama neden ?

Bakkaldan borç alıp meyhanede içtim , ama neden ?

AB ve internet kuşağının "gripli" çocukları eski esnafların neredeyse hepsinin dükkanında yer alan "veresiye veren ile peşin satan patron"u gösteren meşhur tabloyu hatırlamazlar . Şimdilerde bunun hükmü sokak başına kadar gelen süpermarket zincirlerinin yazarkasalarından dökülen cırt cırt sesleri ve alınan kredi kartı satış belgeleriyle (slip) yitip gidiyor , ya da " Ne kadar ekmek o kadar köfte" anlayışıyla zaten hükmünü yitirdi . Kahraman bakkallar da ileride macuncular , eskiciler, mahalle arasında top oynayan çocuklar gibi tarihe karışacak, ama karışmaması lazım ve karışmamalı .
İşte neden karışamaz, karışmamalı ve karıştırmayacağımın hikayesi ;
Geçen akşamlardan birinde sevgili kızım - Benekli Kelebeğim -uykusuzluğun onu değişik oyunlara sevk ettiği bir anda benimle oyuna başladı , "Baba sen git , işe git..." diye bana kapıyı gösterdi, oyun olsun diye sırtıma aldığım bir mont ile gece yarısı bir sigara içme bahanesiyle dışarıya çıktım , bir müddet sonra döndüğümde kapıyı tıkladım , içeriyi dinledim ses yok ! Belli ki uyku ağır basmış ve annesi ile seansa başlamışlardı . Elimi cebime attığımda yanıma ne anahtarı ne de beş kuruş para almadığımı anladım . Pek menem bir yaşam yeri haline gelmiş olan çekici (!) metropollerde gerek apartmanımızı gerekse de çevremizi sadece kendimiz için önemli olan hayatımızın figüranı olarak kullandığımız için sığınabilecek bir yer ya da bunu sağlayacak ve borç alacak adam bulamaz hale getirildi günümüz vatandaşı. Dar duruma düşmeye görün hele, çalacak kaç kapınız vardır ( TAYFALAR BU KONUDA BELKİ DE METROPULÜN EN ŞANSLI EKİBİ OLDUĞUNDAN MEVZUNUN ONLARLA PEK İLGİSİ YOK ASLINDA MESAJIMIZ , MISYONUMUZDUR! ) bir düşünün? Saat itibari ile de bu mümkün değil ( En yakın Tayfa 2 km. -Dr Murat- ). Karlı bir İstanbul gecesi dışarıda durulmaz , ee ne yaparsınız aklıma o anda ilk ve tek seçeneğim geldi , kahraman esnafım ve her daim alışverişlerimde süpermarketlere karşı koruma güdüsüyle ısrarla alışveriş yaptığım bakkalım, tekel bayiim . Ay sonlarına doğru malum , kredi kartıyla alışveriş yapmak zorunda kaldığım için onu da mağdur etmek istemediğimden , parayı süpermarket zinciri yerine ona kazandırma isteği ve bilincinden bahsediyorum . POS aleti olmadığı halde aybaşında ödemeli, bana rakı veren alemin en kral bakkalı, sabahları dolmuşa verecek bozukluğum olmadığında bana gazetenin yanında yol parası veren adamdan bahsediyorum. Bu soğukta ve yalnızlıkta benim tek kurtarıcım oydu. Utana sıkıla içeri girdim, gerçeği anlatsam komik olacağını düşündüm , "Hocam apar topar çıkmışım marketten bir şey alacağım bir 10'luk verimisin sabah..." daha cümlem bitmeden kırmızı onluk elime sıkıştırılmıştı bile . Düsturumuz olan o Ukrayna atasözü aklımda , "Kilise yakın ama yollar buzlu ve kaygan / Meyhane uzak ama DİKKATLİ YÜRÜRÜM " gülümseyerek soğuktan beni koruyacak bir başka esnafın yolunu tuttum. Maç seyretmek için zaman zaman evime yürüyüş mesafesinde ve hiç tanımadığı mahallelinin takıldığı esnaf meyhanesine vardım , aramızda gidegele muhabbetimiz olan garson Engin maçlar dışında beni görmeye alışık olmadığı için "Hayrola abi ?" diye bakarken bir şey demesine fırsat vermeden , sıcak ortamın mutluluğuyla sus işareti yaparak " Bir bira ve patates." dedim ... 10'luğun yarısı; benim bu peşmurde halimi karşılamaya yetecek kadar da İstanbul' un en peşmurde ama kendine has mekanlarından birinde bana yetecekti. Üstüne üstlük yarısı da kalımıştı geriye? Gerçi meyhane de bana sahip çıkardı ondan da emindim ( Maalesef, müdavimi olduğum bütün mekanlarım arada sırada bana böyle sahip çıkmak zorunda kalırlar , hepinsini de burada saygıyla anıyorum ve pek çok seviyorum) ama daha samimi ve güvenilir olanını tercih etmiştim . 30 dk sonra huzurla evime döndüm , kapıda kalmak beni mutlu bir gecenin derinliklerine savurmuştu . Dramatize ettiğim olay belki çok derin bir mevzu değil ama düşünmeye yeter de artar bile ?

Ben kahraman bakkalların müşterisi ve basit muhabbetlerinin samimi paylaşımcısı ( ki kahraman bakkalımla en temel sohbetimiz Fenerbahçe' dir. ) ucuzcu meyhane garsonlarının dert ortağı , metropollerin kendi anlayışıma uygun çağdaş ve modern yaşantısının kendimce takipçisi olmaya devam edeceğim; hayatın her karesine farklı değerleri vermeyi başarmaya çabalayarak... Umarım hiçbirimiz kaybetmeyiz !Yazıyı bütün kahramanlara ithaf ediyorum , birzamanların Hass-sick-the-R' ine ( 90'ların İstiklal Caddesi? nin efsane mekanı ) , Baraka' ya , beni uzun zaman sorgusuz sualsiz taşıyan Samsunlu Mehmet ağabeyi önderliğindeki Taksim'in meydan taksicilerine ( O da ayrı hikaye ) , Tatlısu' nun tüm esnafına ve tabii konunun geçtiği Üsküdar Selamsız ve Çinili esnafına .

©® Yazan : Atlantisli Aylak 25 Ocak 2006 - İstanbul

Not: Yazıya dökme teşvikinden dolayı Cem Vural'a , yazıyı Türkçe dilbilgisi ve mana süzgecinden geçiren d.k.t'ye teşekkürlerimle .

Alemciler için ALKOPARK önerisi " Alemciler Vadisi"

Alemciler için ALKOPARK önerisi

"Alemciler Vadisi"

Bugün Zafer V. ile aramızda konuşurken zihni sinirlik bir proje ürettik ...Biraz KIRMIZI RENKLI sokaklar olayını andırıyor ama belediyeciler bizi mazur görsün .Şimdi bildiğiniz gibi TEKNOPARK denile yerler var memleketimizin ve dünyanın çeşitli yerlerinde bizde buna benzer ALKO-PARKlar öneriyoruz . İnsanlar buralarda takılacak ve rahatları ve tüm ihtiyaçları için herşey planlı ve düzenli bir şekilde organize edilecek . Öncelikle parkın girişi bir yerden çıkışı sonra değinilecek düzenlemeyle diğer yandan olacak . parkın hemen girişinde ağır alkollü mekanlar yani meyhaneler olmayacak burası ayak üstü içilen birahaneler , nargileciler vs. oluşacak ki , babalar yolun sonuna gidemeden kafadan yıkılmasınlar diye , daha sonra şarap evleri , en sonlara doğruda baba meyhaneler meyhanelerden sonrada çorbacılar ve kahveker olacak , tabi hamam,sauna ,duş gibi ayrıntılarıda söylemeye lüzüm yok gelenler görenler farkı kendi gözleriyle görüp rahatlığı yaşayacaklar. Hertürlü güvenlik önlemi ( saldırı ve sabotajlara karşı ) en son teknoloji ile sağlanacak ...En önemli kısım ise " alemci " abiler muhabbetlerin sonunda oldukça yorugun bitkin oluyorlar , öncelikle bu babaların evlerine ulaştırılması ve alkollü araç kullanımına kesin çözüm olarak kapının çıkışlarında şehrin her yanına otobüs seferleri olacak. Ancak bu otobüsler özel dizayn edilmiş ve teknolojinin en son noktasında çalışan otobüsler olacak ( Bu noktada teknoparklardan destek alacağız" . Şöyleki ; babaya girişte bir manyetik okuyuculu kart verilecek, verilirken adı soyadı ve adresi bu banda işlenecek , en son parktan çıktığında bu kartı otobüse bileti gibide kullancak , otobüsün kapısı bu manyetik kartla açılacak , bu bilgi otobüsteki bilgisayar tarafından okunup hafızaya alınacak ilgili durağa gelindiğinde otobüsün içindeki hoporlörlerden dijital ortamda kaydedikmiş ses ile ilgili yolcu uyarılacak mesela ; " Sayın Zafer V. Küçükyalı durağına yanaşmış bulunuyoruz , burası evinize en yakın duraktır , lütfen araçtan ininiz , ALKOPARK olarak bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz. Afiyet olsun , rakı kadehleri hep dolu olsun ! "

©® Zafer V. & Atlantisli Aylak

AYLAKLAR

Aylaklık kültürünün direnişi

Walter Benjamin'e göre, içinde yer alınan fakat olumlanmayan, değiştirilmeye de güç yetmeyen bir hayatın içinde, bir tür protestodur, aylaklık.
---------------
Aşağıdaki Alıntılar Varlık Dergisinin 2005 Temmuz sayısındaki "Aylaklığın sömürgeleştirilmesi ve direnişi " isimli dosyadaki yazılardan alıntılanmıştır.
"Kapitalizmin dayattığı “gösterişçi” ya da “tüketici” diyebileceğimiz aylaklık türüne karşı, hür insan olma azmindeki aylakçılığın erdemi, Kafka’nın tüm kötülüklerin kaynağı olarak gördüğü aylaklıkla tüm erdemlerin tacı olarak gördüğü aylaklığın karşı karşıya gelmesi gibidir. Biri insanı köleliğe, diğeri özgürlüğe götürür." Bülent Usta, "Aylakça Bir Yazı"
------------------
“Tembel insan dediğimiz, genellikle yuvarlak bir delikteki kare bir çividir. Yani yanlış yerdeki doğru adam.” Alexander Berkman
------------------
"İşin, yani kişinin ortaya bir değer koymak üzere gerçekleştirdiği özfaaliyetinin, bizzat kendisi için olmaktan bütünüyle çıkıp, hayatta kalmanın baskısıyla belirlenmiş, başkasının –sermayenin ve devletin– taleplerini yerine getiren tekdüze bir faaliyet haline gelmesi modern çalışmayı reddetme ya da eleştirmenin başlıca nedenidir. Böylece kişi kendi faaliyetini belirleyebilen, söz sahibi olabilen bir varlık, bir özne olmaktan çıkar ve nesne haline gelir." Kürşad Kızıltuğ, "Zaman İçin Verilen Mücadele"
------------------
"Günümüzde toplum tarafından kısa yoldan serseri (seribaşı, başıhoş, önde giden) olarak tanımlanan insanların; modern kentlerin asla bir felsefesi olmayan ve ürettiği her türlü yıkıcılık içinde her ne olursa olsun ayakta kalmaya çalışan ve toplumun zorla ürettiği, kendi iç dinamiğiyle üreyemeyen sahte sahne oyuncularıyla karıştırılmaması gerekir." Vecdi Çıracıoğlu da "Bilge Serseri"
-------------------
Kitap: AYLAK ADAM - Yusuf Atılgan - YKY-2000
-------------------
Film : Aylaklar - Fellini
-------------------
Dergi - The Idler (Aylak ) - Jerome K. Jerome'un 1890 da çıkardığı bir dergidir.

İŞTE BÖYLE DOSTLAR...

Atlantisli Aylak