Cuma, Şubat 24, 2006

Her yer karanlık - Hep aynı hikaye



İster Kızılderililer , İster Aborjinler , İster Afrikalılar , İster ... , Hikaye hep aynı ...


" Batılılar geldiklerinde ellerinde incil, bizim elimizde topraklarımız vardı.Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda ise bizim elimizde incil, onların elinde topraklarımız vardı. "
Jomo Kenyatta Kenya Kurucu Devlet Başkanı



" BUGÜNE KADAR BEYAZLAR BİZE BİRÇOK SÖZ VERDİLER , HATIRLAYAMADIĞIM KADAR ÇOK, AMA BİRİ DIŞINDA HİÇBİRİNİ GERÇEKLEŞTİRMEDİLER TOPRAKLARIMIZI ALACAKLARINI SÖYLEDİR VE ALDILAR. "

Kızıl Bulut Oglala Sioux Kabilesi

Çarşamba, Şubat 22, 2006

Aylak Adamın Güncesi - 2

2006 Şubat 3. Hafta


"Günler haftaları , haftalar ayları , aylar yılları kovalayacak duracak, zaman su gibi akip gidecek , ömür bu ivmeyle daha da hızlı bitecek, geriye ancak suyun dibine çakıl taşlarıyla yazdıklarımız kalacak ... " ( Bu benden )

Haftanın Aylakça Değerlendirilmesi
Olayı
Kredi kartı intiharları : Hepsi çok üzücü ancak burda bir paragraflık bir düşünce : Kimse kimsenin alnına silah dayayıp , 1000 YTL'le gelirle 3 tane KK al, sonrada git bunların hepsine borç yap , ondan sonrada bunalıma gir demiyor sanırım . KK ve İnsan Aklı ve Kendine hakim olma dürtüleri arasında bir bağlantı kurup bu denklemin matematiksel sonuçları üzerinden testler yapılıp kredi kartı verilmeli ... Birde 10 YTL 'ye bile 8 taksit yapan zihniyet insanları daima öldürebilir ... Tanrı hepimizi korusun ! (mu?)

Politika - Siyaset
Bu haftaya Hamas 'ın ziyareti damgasını vurdu sayılır ama bizim gündemimizde yer etmeyecek bu durum . Yine Dışışleri bakanı Gül' ün "Filistinin tapusuna sahip " olma durumu aslında güzel bir espri olabilirdi ama geçelim , sadece şunu sorarak " O halde bizim tapu kimde ? "
Bu haftanın politikacısı İsveçli Bayan milletvekili Karin Pilsaeter . Kendisi alkollü araç kullandığı için yakalaınınca siyasetten ayrılma kararı vermiş .

Yargı
Haftanın olayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 'nın aldığı karar : "Asayişi bozmayan nitelikteki izinsiz gösteri ve basın açıklamaları, yargılama konusu olmaktan çıktı. " Ehh emniyetin işi biraz zorlaştı bakalım neye göre kıstas alınacak yapılan gösteriler ve açıklamalar bundan sonra ... Ne diyelim çok yaşa AB normlarımı ?

Din
Gündemden karikatürler ve yarattığı etkinin ölümlere varan ciddi şiddet gösterileri düşmüyor . Haftanın görünen en önemli olayı gazetenin özrü oldu gibi görünsede bizim için bomba Rusya'dan geldi ... Buyrun bakalım Rusya Müslümanları Merkez Dini İdaresi Müftüsü Talgat Tacuddin ne demiş ? " 27 Mayıs’ta Moskova’da yürüyüş yapmaya hazırlanan eşcinsellere dayak atılması yönüne çağrı yaptı..." Bu eşcinsel ve dinsel savaşlar ileride başka bir kriz yaratırmı ne dersiniz ? Bakalım göreceğiz ...

Yaşamın içinden
- Haftanın ABD'lileri : Bu arkadaşlara hastayım , her hafta sıkıntı çıkarmadan katkılarını yapıyorlar . Önce sağlık konusundan bir örnek : Yırttınız yaşınız 50 ve üzeriniyse ölüm riskinizi hesaplıyor abiler. Sağlık testi geliştirmişler.
- Haftanın girişimci ABD'lisi ve ilham perisi : 20 Dolara Bush'a hakaretlerinizin yayınlandığı bir internet sitesi kurmak ... en beğendiğim seçki hatırımda kaldığınca ; "Sen ciddi bir haber kanalını yöneten MTV zihniyetli birisin " vs bir yorumdu , pek hoşuma gitti. MTV ve BUSH " cuk " oturmuş . Ozzy 'e sevgilerimle... ( Adres: insultthepresident.com )
Haftanın bedevisi - " Singapur'da kaldığı yurtta rockçı bir gitaristi taklit ederken yatakta zıplayan Çinli genç, 3. kattan düşerek öldü." Gerçekten üzüntü veririci traji komik bir haber ... Hayatlarında hiç rock muzik dinlememiş olanların anlama imkanı yok , gülümseyerek (!) geçin bu satırları .

Sinema
- Kurtlar Vadisi ( sevmem - hiçte izlemedim ) olay yaratmaya devam ediyor ( Bknz bir önceki yazıya - X Gündem başlığı ) , Amerikalılar bu işin peşini bırakmaz bakın bu aralar süper kahramanlar göreve başladılar ilk proje : - Batman - Ladin'e karşı ( Holly Terror, Batman )
- Türk Korsan CD tayfasına hastayım buyrun , Haftanın filmi :) : " Türkiye'de 24 Mart'ta gösterime girecek olan Brokeback Mountain'ın korsan kopyaları sokaklara dağıldı bile. Korsan kopyalarda filmin adı, orijinal adının çevirisi olan 'Brokeback Dağı' yerine, 'İb.e Kovboylar' olarak yer alıyor "

Spor
En önemli olay bencede FB'nin 2005-06 sezonundaki ilk yenilgisini 2-1 ile Ankaraspor'dan alması oldu.
Dünyada ise NBA All Star hafta sonu tabii ki : Ancak en konuşulan adam 1.75 lik boyuyla smaç yarışmasını kazanan N.Robinson'dı ve haftanın yıldızıydı .
Haftanın Spor Başarısı : Torino Olimpiyatları’nda yarışan Tuğba Karademir, kısa programda elde ettiği 44.20 puanla serbest programa yükselen ilk Türk sporcusu oldu. BRAVO TUĞBA .
En ilginç sportif öneri : Spor karşılamalarında gösterilen kırmızı kartın, oyuncuları psikolojik olarak olumsuz etkilediği ve agresif davranışlara yönlendirdiğini iddia eden renkbilimci Metin Yahya Üster, kartın renginin kırmızı değil, mavi olması gerektiğini savundu.

Haftanın en SALAK açıklaması : İngiliz psikolog Dr. Sandy Wolfson'a ait " Futbol izlemek erkekleri kız gibi yapıyor" Tartışmaya bile gerek yok . Eşcinsel eğilimli bir abi olacağı kanaatindeyim , tanımam ama, günahını almayalım .

Haftanın en BABA acıklaması : Evo Morales ( Bolivya'nın yeni başkanı ) :"Bolivya'yı yönetmek bir kadını yönetmekten daha kolay ."
Haftanın Fotoğrafı : İhtiyar
Sanatçı: Fatih Onat

Salı, Şubat 21, 2006

Tayfalar Parkelerde

Uzun bir aradan sonra bir kisim tayfa Beyoglu Spor Kulubunde Basketbol Musabakası Yaptilar.
Organizasyon Sureci 1994'deki İstanbul Menkul Kiymetler Borsasi gibiydi .Oyuncu Sayısı Sabah 1o kisi iken Salonda 6 kisiydi ki bunlardan biri saat 20:42'de takima dahil oldu. Fil gibi bir hafizam oldugu unutuluyor ama zamani gelince hatirlatacagim

İlk macta Volkan, Byf ve Erdinc rakibe acimadan gelistirdikleri seri hucumlarla 40 dakika sonunda 36-29 onde iken " bi duralim" diyerek dillerini disari cikardilar . Bu arada rakip Emrah, Utku ve Ogun'de dillerini cikardilar. Ancak bu dil cikarmalar terbiye sinirlari icerisinde kaldi .

Maci Kirilma ani , Volkan' ( Savunmada ortayi kapat anlaminda) " gobek " dedi ,Erdinc, ( kirmizi formasin bakti) " cok cikmis" dedi .

İste bu iyi iletisim kuran takim ikinci macta Volkan 'in yerine Utku 'yu transfer etti. ancak 21-20 maglup olmaktan kurtulamadi.

Haftaya daha fena bir mac yapmayi planliyoruz, LeBron'u seyretim oyle oynayacagim.


byf

X Gündem ! Kurtlu dünya

Gündem X: 1- Soykırımı reddeden tarihçiye 3 yıl hapis cezası (ayrıntılar "italik " kısımlarda )
2- Stoiber Kurtlar Vadisi’ne karşı

Şimdi nedir bu ? Ülkemin çok değerli , objektif , duyarlı(!) , tarafsız(!) , bağımsız(!) , bilgili(!) , kültürlü(!) aydınları , gazetecileri ve vatandaşları . Nedir bu ? Bu akşamdan itibaren basına ve TV kanlarının çok bilinmiş sayfa ve programlarına bakmaya çalışacağım bu konu hakkında , nasıl değerlendirip nekadar sorgulayacaklarına nasıl tartışacaklarına bakacağım . Memleketimin milletimin temsilcilerinin parlementerlerininde tepkilerini yan gözle takip ederken tabii ... Düşüncenin özgürce ifadesi ne demekmiş ? Bu kimler için caiz , kimler için harammış ? Kimin düşüncesi kime batar , kimden çıkarmış ? Irkların üstünlüğü , ülkelerin sosyal yapısı ve gücü düşünceyi ve soykırımı işine göremi algılarmış ? Kızılderililerle Yahudiler , Türklerle Afrikalı Köleler ,Ermenilerle Vietnamlılar yaşadıklarına göre sınıfsal bir ayrıcalığımı tabiymişler .

Yaklaşık 2-3 ay orhan içtik pamuk yedik , boğulduk , kusacağımız geldi , tartışılmayan tarafı kalmadı , hiçbirşey karanlıkta kalmadı(!) herşey aydınlandı, pamuk gibi bembeyaz. Sonra karikatürler çıktı pek bilmişler onunla da kusturdular bizi işlerine geldiği gibi . Yetmedi kan gövdeyi götürdü dünyamda ... Ya şimdi bu habere ne tepki verecek pek duyarlı pek bilmiş olayın yakın müdahili taraflar bakalım ...

Birde ( hiç seyretmedim , etmeyeceğimde ) Kurtlar Vadisi fenomeni var ki bambaşka . Dünyanın önemli gazeteleri haber yapıyor düşmanlığı körüklüyor diye , kaldırılmasını talep edenler oluyor . İnsanın hey güzel allahım diyesi geliyor ! Yıllarca Rambo'lar olduk Vietnam da Afganistan'da , Kızılderilileri vahşi diye öldüren kovboylar olduk, Geceyarısı ekspresinde işkenceci , şimdi ne olduda zor geliyor birşeyler , o günden bunlar birer sinema örneğiydi , bugünde aynı ne alakası var düşmanlıkla canım ! Yönetmen hayalgücüyle çalıtı Rambo'da da Polat'ta da ... Atalarımız ne demiş ne ekersen onu biçersin ... Bunları yazarken bile olağanüstü bir rahatsızlık duymamak mümkün değil . Sanki faşist ögeler içeren filimleri över gibi görünmek bile acı ama ... İşin sonunda Yapımcı alır milyon dolarları giyer çuvalı kendi başına bu hikayede mutlu sonla biter hiç merak etmeyin , ya da ne isteniliyorsa planlanan o gerçekleşir ki umarım gerçekleşmez !

Bu ülkede de dünyada da artık herkesi medya ( neyi çağrıştırıyorsa sizin için O işte ) yönetiyor , en zeki olduğuna inananından ,en salak olanına kadar . Ne istiyorsa o gündem oluyor , nasıl fayda sağlanacaksa o açıdan gösterilip tartışılıyor , benzer iki olayda çıkar ve rant payı hangi olaydan yanaysa o gündemde sakız yapılıyor idiğine didiğine irdeleniyor ve tüm zeki (!) insanlarda bu objektif ve dürüst bilgilendirmeler sayesinde bilgilenip , aydınlanıp doğru ve objektif yönü algılayıp yollarını çiziyorlar .Şimdi bu yolla aydınlanılıyorsa ben karanlıktayım hala , sanırım ben bir salak olmalıyım ? Ama kendimce bir erdem olarak algıladığım bir salaklık bu !

Soykırımın S' sini gerçekleştirene, savaş ve insan kanı ve canı üzerinden politika üretenlere ve onların çanakçılarına lanet olsun , sağlıklı düşüncenin herzaman ve adil biçimde özgür olacağı günlere olan özlemle ...




Basından alıntılar (Ntvmsnbc.com)

Soykırımı reddeden tarihçiye 3 yıl hapis cezası
İngiliz tarihçi David Irving Musevilere yönelik soykırımı reddettiği için yargılandığı Avusturya’nın başkenti Viyana’da 3 yıl hapis cezasına mahkum edildi.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ TARTIŞMASI
Hazreti Muhammed karikatürleri nedeniyle ifade özgürlüğünün tartışıldığı bir dönemde gelen ceza, Avrupa basınında da yankı buldu.
Avusturya’da yayımlanan Der Standard gazetesi, kararı savunarak, “David Irving gibiler soykırım suçunun işlendiğini gayet iyi bilirler. Soykırımı reddetme girişimlerine göz yummak demokrasinin sınırlarını zorlamak ve soykırım kurbanlarına ihanettir” diye yazdı.
İngiliz Independent gazetesi ise, ifade özgürlüğü boyutuna dikkat çekti ve “İfade özgürlüğü sadece katıldığımız görüşlerin ifadesini savunmak ile sınırlı olmamalıdır. Soykırımın inkarını da suç saymak her tür muhalif görüşün yasaklanması ile sonuçlanabilecek bir yolun başlangıcıdır” satırlarına yer verdi.

Stoiber Kurtlar Vadisi’ne karşı (cnnturk.com'dan )
Almanya’nın Bavyera Eyaleti Başbakanı Edmund Stoiber, Kurtlar Vadisi-Irak filminin Almanya’da yasaklanmasını istedi. Stoiber, “Kurtlar Vadisi-Irak kültürler arasında savaşa davetiye çıkarıyor ve radikallerin çıkarlarına hizmet ediyor” dedi. 'Bild am Sonntag' gazetesine konuşan Hıristiyan Sosyal Birlik partisi Genel Başkanı Stoiber filmin ırkçılığı körüklediğini söyledi.

Pazartesi, Şubat 20, 2006

İki çok önemli kampanya ve destek çağrısı


Kampanya 1
- Yeniden Nükleer Karşıtı Platform için Çağrı
Türkiye, 2000 yılında terk ettiği nükleer santral planlarına Enerji Bakanı Dr. Hilmi Güler'in açıklamalarıyla tekrar geri dönmüşe benziyor. Enerji Bakanı ve Nükleer Lobi bilmelidir ki ülkemizde nükleer santral kurulmasına izin vermeyiz !

Ç Ö P T E K N O L O J İ L E R Ç Ö P E !
TÜM NÜKLEER KARŞITLARINI NÜKLEER KARŞITI KONGREYE BEKLİYORUZ
Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Greenpeace Akdeniz Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP)24
Şubat 2006 Cuma Günü - Saat 12.00-17.

Kızılay, Menekşe 1 Sokak No:8 (Kızılay Varan Terminali Arkası)
EKİN SANAT MERKEZİ

İLETİŞİM Ç e v r e M ü h e n d i s l e r i O d a s ı ( Ç M O ) Betül Keskin 0312.430 64 34
G r e e n p e a c e A k d e n i z0212.248 03 31 - 0212.2482661
T ü r k i y e Ç e v r e P l a t f o r m u ( T Ü R Ç E P ) Tanay Sıdkı Uyar 0532.774 45 25 A. Oktay Demirkan 0536.460 03 41

-------------------------------------------------------
Kampanya 2

DİLİMİZDEN UTANMAYALIM

Türkçe'de son yıllarda yaşanan kirlenme ve yanlış kullanım ciddi boyutlara ulaştı. Bu durum, hem Türkçe'de karşılığı olduğu halde yabancı sözcüklerin kullanımı hem de Türkçe ifadede anlam yanlışlığı ve sözcüklerin yanlış kullanımı ile karşımıza çıkıyor.
...
Bu nedenle Reklam Yaratıcıları Derneği, kendi alanındaki sosyal sorumluluğunun gereği olarak, dilimizde yaşanan kirliliğe dikkat çekmek ve doğru Türkçe/sadece "Türkçe" kullanımını teşvik etmek amacıyla "Dilinizden Utanmayın!" kampanyasına başladı.
Detay için Bknz : http://www.ryd.org.tr
http://dilinizdenutanmayin.blogspot.com

( Aylak Notu : 3 Şubat'da konuyla ilgili hassasiyetimizi belirten bir paragrafımız vardı , aklın yolu bir , ses bulmak güzel ... Bizim hala umudumuz olabilir mi ? Sanırım var! )

Cuma, Şubat 17, 2006

Rock Müziği severim ama ...

Bugün şiirle ilgili bir sayfada , şair , şiirin düzyazıdan farkını dile getirirken "...Gerçeğin zamanı yaşadığımız an'dır ve bu gerçeği kavrayan düzyazı değil, şiir olacaktır. Düzyazı, şiirden daha çok işi zamana bırakır: Şiir ise kanayan yaraya seslenir. " (Bknz: http://www.behramoglu.com ) diyerek düşüncelerini dile getimiştir .
Şuraya gelmek istiyorum : Müzik içinde benzer bir durum rahatlıkla ifade edilebilir , bir ifade biçimi bir duruştur müzikte . Müzik asla boş zamanların ve boş kafaların ütülenmesi için gürültü kirliliği olarak kullanılacak bir olgu olmamalıdır , olmamalıydı da ... Tür ve tarz olarak beğenilerimiz kimi yönlere kaymış ve kanalize olmuş olsa da , ona saygıda kusur etmemek gerektiğini düşünüyor ve buna inanıyorum ...
Müzik üzerine yazmak zordur benim için , ama bir okadar da kendimi dolu hissettiğim birşeydir . Okadar ki , onu iştahla ve arzuyla dinleyebilme şansını kaybettiğime inandığım için ve konsantre olamadan dinlemek istemediğimden , üzerine gidemedim bir değerdir uzunca bir süredir... Rock müzik birzamanlar benim hayat kaynağım yol göstericim ve duruşumun en önemli destekleyicisi olarak hayatıma girmişti , hep o yerini yüreğimde koruyor , onun iflah olmaz sempatizanı ve yoldaşı olmak bana gurur veriyor...
Ama
Tüm bu uzun girişi aşağıda tesadüfen karşılaştığım iki tezat örneği verdiğimde karmaşa yaratmamak ve birazda kendimi ifade edebilmek için uzattım , amacım iki farklı türde iki uç örneği sizler için " blog" lamaktı, buyurun ...
İlkini çocukluğumun derinliklerinde biryerlerde, büyüdüğüm sosyal çevrenin beğenilerinden , dönemin şartlarından dolayı hayal meyal hatırlıyorum ve geçmişe verilen değer olarak değerlendiriyor , yayınlayanları tebrik ediyor , Esengül'ü de rahmetle anıyorum ..
İkincisini de cesaretli şarkı sözlerinden dolayı kutluyorum , keşke ROCK'çuyum diye geçinenlerde de bu cesareti görebilsem ...
- BETERİN BETERİ VAR - ESENGÜL !

Beterin Beteri VarSenin derdin dert midir, benim derdin yanında
Hiç kimsede gördün mü, böyle dert hayatında
Otur şöyle yanıma, dinle bak dertlerimi
Anlatınca ağlama, deşme benim derdimi
Beterin beteri var, haline şükret dostum

Yıllardır mutluluğun her gün peşinden koştum
Daha bir çok derdimi ben sana anlatmadım

Genç yaşta saçlarımı boşuna ağartmadım
Tanrım bile unutmuş, dertlerime dur demez

Bir insanın üstüne bu kadar dert yüklenmez
Kaderim beni böyle meyhanelere attı

Günahım neydi bilmem beni böyle yarattı
Beterin beteri var, haline şükret dostum

Yıllardır mutluluğun her gün peşinden koştum
Daha bir çok derdimi ben sana anlatmadım

Genç yaşta saçlarımı boşuna ağartmadım
Genç yaşta ......

Türkiye'nin köklü plak şirketlerinden Uzelli, arşivlerinden bir değeri müzikseverlere sunuyor. Aylar süren çalışmaların sonunda hazırlanan Esengül albümünde 13 parça var.

"...Şimdi çok kişinin anımsamadığı, 70'lerde ardı ardına plaklar yapan Esengül diye bir şarkıcı vardı. Arabesk müziğin klasiği sayılabilecek, çoğu Abdullah Bayşu ile Orhan Akdeniz imzalı 'hit' şarkıların sahibidir. Meyhanelerin vazgeçilmez sesi olmuş, o yıllarda özellikle Anadolu'da bir fırtına gibi esmiştir. O dönem için hayli moda olan, şarkıları hafif hıçkırarak söylemek, yapmacık vurgularla sesi dalgalandırmak gibi bir üsluba sahiptir. Sesine savunmasızlık, yaralanabilirlik kazandıran bu üslup, içli ve dokunaklıdır. Yapmacıktır ama, asla samimiyetsiz değildir..." Murathan Mungan ("Bir Kutu Daha" adlı kitabından)

YAŞAMINI YİTİRDİĞİNDE HENÜZ 24 YAŞINDAYDI

Dikmen Gazinosu, Ankara Köşk, İzmir Akasyalar, Semiramis, Maksim gibi zamanın önemli ve popüler gazinolarında assolist olarak program yapan Esengül, 1979'da geçirdiği bir trafik kazasında yaşamını yitirdiğinde henüz 24 yaşındaydı.
...

ANKARAYI YAKAN HIP POP'çu

YAN ANKARA YAN
( Copyright © Türkçe Rap Müzik mp3 Türk hiphop BARiKAT Barricade Jöntürk Klip Turkey Tüm hakları saklıdır. )

İçim yanıyor benim, içim yine kan ağlıyor.
Barbarların ellinde beynim can çekişiyor.
Gözü dönmüş katiller!
Tüyü bitmemiş yetimler!
Üçüncü sayfalar dolu cinayetler.
Kim kimi ezer, geçer, biçer.Yeter ulan yeter!
Kahpe düzen; bir gün o da düşer.
Bu ne boktan bir ülke; bu ne boktan bir toplum!
40 bin çocuğu sokakta, sıcak bir çorba ister!
Satılmış pezevenkler ‘namus’ cinayeti işler.
Denize düşen işçiler Tayyip’e sarılıyor!
Kadınlar ağlıyor, kadınlar yanıyor…
Uyan oğlum uyan; çeteler top sektiriyor…
Düşünen insanlar nerede? Sıkılan kurşun her yerde.
Direnip siktir çekenler çürüyor hücrelerde!
Savrul lan köpek sende!
Rapstar kesilen yalak; dönek!
Boşuna havlama, isyan bitmez, bu kroşem tükenmez. *
Gerilim bu ya; düşün.
Çağdaş kölesin düşün.
Yasalar kimin için çıkar?
Polis copunu kimin için yağlar?
Düşünen niçin hep ölür?
Çalışan niçin hep çürür?
Ya dönenler niçin hep büyür?“Hak, hukuk” dedikleri tıraş!
Mafya yargıyla kol kola; susurluk yine aynı yolda.
Ankara’nın tek derdi var, terinden şampanya patlatmak.
Af çıkarıp katil salmak; hortumcu kollamak; malak!
Korudukları hep kendi cepleri, domuzlarının kirli pis işleri.
Uyan sende koy gitsin.Uymaz; Ankara aymaz.
Ankara kıçı hiç kalkmaz!Karnı doymaz!
Kesilen vergi denilen bu haraç.
Yaşam hakkın yok; kaç!
Yol aç beynine biraz;
Aç, bu ışık girsin hücrene!
Köpeği olma hiç kimsenin.
Kölesi olma sen bu sistemin.
Boyun eğdikçe düşeceksin; yerlerde sürüneceksin ey ham.
Godoş’un köpeğisin kancık Fuat; rajonun söker mi bana?
Sen hep kemikle bağlanan; it gibi havlamaya devam.*
Yan Ankara yan, Ankara yan!
Beter olsun beter!
Ateşinle geber!
Yan Ankara yan, Ankara yan!
Çeker, kahpe düzen; bir gün oda düşer. (2005)

Şarkıyı İndirmek ve dinlemek için : http://www.barikat.com/modules.php?name=Downloads

Perşembe, Şubat 16, 2006

Futbol ve Politika - Ankaragücü ve Gençlerbirliği

Futbol ve taraftarlık üzerine pek çok şey yazılıp çizildi.
Dünyada ve Türkiye’de futbolun yaşadığı değişimler, nedenleri ve sonuçları çeşitli açılardan değerlendirmeye devam ediliyor. Herkes, farklı yerlerden, sağdan, soldan, yalnızlıktan, aidiyetten, renklerinden, mahzunluğundan ya da mahmurluğundan, şehrinden, tarihinden, sempatisini yüklediği herhangi bir sebepten dolayı önce takımını seçer, taraf olur ve yine nereden bakılırsa farklı bir tatla takımını sever.

Ankara’nın köklü iki takımı olan Gençlerbirliği ve Ankaragücü’ne ilişkin olarak, sol ve entelektüel camia içerisinde, solcuların Gençlerbirliği’ne meyilli olduğuna, Ankaragücü’nün ve tribünlerinin ise -herkesin durduğu noktadaki kavramsallaştırmasına göre- sağcı, lümpen, ayak takımı vs… olduğuna dair bir genelleme vardır, ki bu Gençlerbirliği'ne sempati duyanların farklı platformlardaki söylemleriyle de desteklenmektedir.
Her şeyden önce Türkiye’de futbol kulüpleri ve onların destekleyicileri arasında siyasal bir farklılık olduğunu belirtmek doğru değildir. Bu fark olsa olsa kentin veya ‘semtin’ siyasal atmosferinin yansımasıyla kısmen ve tali olarak varolabilecek bir durumdur.
Türkiye’de bir “cumhuriyetçi” Atletico Madrid, “solcu” Livorno ya da “sağcı” Ascoli tipi, siyasal anlam yüklenmesi kolay olguları bulma ihtimali hem futbol hem de siyasal gelenekler açısından mevcut değildir...
YAZININ TAMAMINI EKLİ LİNKTEN OKUYABİLİRSİNİZ

Oskar Lafontaine Sol'u tarif Ediyor

Almanya Parlementosu Sol (Parti) Fraksiyon Başkanı Oskar Lafontaine’nin Uluslararası XI. Rosa-Luxemburg- Konferansı’nda Yaptığı Konuşma’yı Sol Parti içerisindeki tartışmalara ışık tutması için yayınlıyoruz.

19-20 Ocak 2005; http://www.jungewelt.de/2006/01-19/004.php)
Çeviren: M. Sezai Durgun

Sol nedir?

Sevgili arkadaşlar bu konferansa davet edildiğim için hepinize teşekkür ederim. Sol Parti ve WASG’ın Federal Almanya Cumhuriyeti’ndeki gelişimiyle ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşmak üzere burada bulunmaktan mutluluk duydum.
Bu yeni politik gruplaşmanın çıkış noktasında konumumuz ile ilgili düşüncelerimizi hatırlamak, zannedersen iyi olacaktır.
En azından 20 yıldan beri Federal Almanya Cumhuriyeti’nde neoliberal bir politikaya sahibiz. Bu neoliberal politika ülkemizi derinden değiştirdi.
Son yıllarda sol aşırı şekilde geri çekildi, keza sendikalar da öyle ve bir daha karşı bir hareketin olup olamayacağı sorusu vardı.
Federal parlamento seçimleri için WASG ve Sol Parti, PDS’in birbirlerinden ayrı olarak seçimlere gireceklerini, sonuç olarak da her iki partinin yüzde 5 seçim barajını aşamayacakları, Kuzey Rehn Westfalya seçimlerinden sonra bazı yorumlar yapıldı ve söylendi.
Bazı görüşmelerden sonra seçimlere birlikte girmeye karar verdik. Ve hedefimiz siyah-sarı (ç.n. sağ) koalisyonunu engellemek ve kırmızı-yeşil (ç.n. SPD ile Yeşiller arasındaki) yalan paketini sona erdirmekti.
Her iki hedefimize de ulaştık. Ama ulaştığımız yüzde 8,7’lik sonuç rahatlamamız için bir neden oluşturmuyor. Bu sonuç daha çok, bize oy veren seçmenlerin gelecekte bizden ne istediklerini düşünmemizi gerektirecek bir görevdir.
...
YAZININ TAMAMINA EKLİ LİNKTEN ULAŞABİLİRSİNİZ .

Rome Dizisini Seyredenler için Kısa Roma tarihi

KISA (!) ROMA TARİHİ

Krallık Öncesi Dönem (İ.Ö. 753 öncesi)

İtalya’da eski taş çağından beri yaşayan insan toplulukları vardı. İ.Ö. 3000’lerde, yeni taş çağına geçmiş Akdeniz asıllı halklar görülür. İtalya’ya 1200yıllarında gelen kabileler İtalikler’dir. İtalikler’in yerli halkla karışmalarından “Latinler”(ovalılar) denen halk doğmuş. İtalya’ya Anadolu’dan gelen, Romalı ozan Vergilius’un Aeneas destanında anlatılan Etrüskler’in, denizcilikte usta bir halk olduğu anlaşılıyor. Etrüksler, İtalya’da tarımcı köy toplulukları halinde yaşayan Latinler üzerinde kurdukları egemenlikle, toplumsal farklılaşmaya uğramış toplumların,dolayısıyla uygarlığın orataya çıkmasına yol açmıştır.
Bu olaydan yüzyıl kadar sonra bazı Latin köyleri birer kent duruma geçmişler. Bu kent toplumlarında şarap, zeytinyağı ve maden işletmeciliği, Kartaca , Fenike ve Ege adaları ile ticaret ilişkileri görülür. Siyasi örgütleniş “civitas” denen bağımsız kent devletleri biçimindedir. Kent devletleri önceleri seçimle iş başına gelen ve aynı zamanda en yüsek komutan, yargıç,din adamı olan krallarca yönetilirdi. Zamanla monarşilerin yerini aristokrasiler alır.

...
Yazının tamamını ekli linkten okuyabilirsiniz
http://tr.wikipedia.org/wiki/Roma_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu

Beyoğlu Tarihi

EĞLENCE DİYARI PERA

Batılılaşma hareketi çerçevesinde, Osmanlı İmparatorlunu'nun gayri müslim tebaasına eşitlik öngören Hatt-ı Hümayun (18. 2. 1856) aynı zamanda tarihi yarımadanın karşısında modern bir sosyal ticaret ve kültür merkezinin oluşturulması için gerekli çağda şehircilik siyasetini de belirlemişti. 1840'lardan itibaren Cadde-i Kebir genişletilip tanzim edilmeye başlanmıştı. Süreç içinde Avrupa'nın önemli başkentleri örnek alınıp caddenin iki yanına Avrupa tarzı çok katlı "apartmanlar" inşa edildi. O döneme göre bir hayli görkemli mağazalar ile şehrin ilk modern restoran, kahve, pastane, otel ve birahaneleri Cadde-i Kebir ile Tepebaşı Caddesi arasında yer alacaktı.
...
Yazının tamamı için ekli link :

Çarşamba, Şubat 15, 2006

Aylak Adamın Güncesi-1


AYLAK ADAMIN GÜNCESİ- 1 (2006 Şubat 2. Hafta )
Siyaset
* Berlisconi' de kendisini İsa' ya benzetmiş ! Neye benzetecekti ki , Bush' da zaten yaptıklarını tanrının emirleri olduğu ve kendisinin onun temsilcisi olarak görevi yerine getirdiğini söylemiyor mu ? Yani uzun lafın kısası günümüzde yönetimler artık gücünü HALKTAN değil tanrıdan alıyor ! Dolayısıyla demokrasiden tanrısal bir yönetime geçişin tarihsel şahitliğini yapıyoruz ey Aylaklar , tadını ( ! ) çıkarın .

Yaşam
* Sert geçen kışa neden "kara kış " denilir ki , baksanıza bembeyaz kar nasılda teslim aldı tüm güzelliğiyle yaşamımızı ... Konu kar olunca birde şunu soralım . 3cm. karda tatil olan, metoroloji raporuyla tatil edilen şehir okullarında okuyanların canı " can " da , 2 mt. karların kapladığı yolların kapandığı köy okullarında eğitime devam edenlerin canı "patlıcan" mı ? Bu eşit ve adil uygulamanın (! ) sebebi ne ola ki ?
... devam edelim, yoksulluk ve açlık sınırının kırsal bölgelerde arttığı açıklandı DİE' ce , bağlantı kurarsak mesaj şu mu ? " Yaşama kardeşim köyde, al ananı bacını bas göç et şehire
, bizden kırsala destek falan yok , yoksa karda kışta okula da gidersin , aç açta uyursun ... " Yorum sizin , ben bukadar da kalayım ... Ama çocukluğumda diz boyu batarak çok gittim okula hemde Bandırma'da ...

* İngiltere'de barlarda sigara içmek yasaklanıyormuş , Tarsus'da da yere tükürene ceza geliyormuş ... Küresel ve yerelliğin kardeşliği.


Sağlık
* Uğur Dündar horoz gibi kümeslere daldı , bundan korkan kuş grip virüsü korkup kaçtı , memeleketim rahatladı !
* Aylaklar' dan Haydar bugün ikinci defa ameliyat olacak , acil şifalar diliyorum , seninleyiz kardeşim . Geçmiş olsun .
Spor
* Real Madrid namusunu kurtardı ( R.Madrid:4 - R.Zaragosa:0)
* FB bu ülkenin reyting rekortmeni olduğunu kanıtladı , Nobre , Konyalı Derviş Anelka'dan sonra , Samsun'dan reyting rekoru kırdı . Ne GS'nin yardım kampanyası , ne açlık sınırında gezinen oyuncu kadrosu ne de olağanüstü başarıları bunun yanına yaklaşamadı ne de BJK 'nin derin devlet skandallarını aratmayacak kulüp içi skandalları Nobre'ye ve FB'ye yaklaşamadı ... Büyüksün !
* Kör Futbolcu : İskoç Hibernian'ın futbolcusu Shields' in bir gözü görmüyormuş .
* Hamile şampiyon : Habeşistan 'dan devşirme sporcumuz Dengersa doping kararının sonucunu beklemekten sıkılınca çocuk doğurmaya karar vermiş , GSGM'ü nü , Atletizim Federasyonunu ve Antrenörünü kutlarım ! Gözünüz aydın !

Haftanın AYLAK Ödülleri
* Hafta'nın Argo Kralı : Malum ( yani ben !:)
- Mansiyon : Mahkemeye zorla getirilen ve yargıça " i...ler " diye bağıran Saddam .
* Haftanın Avcısı : Dick Chaney ( Avtüfeği ile arkadaşını vurdu , en ne de olsa savaşçı şahin )
* Haftanın Y..sı : Çiftçi
Mansiyon : FİFA başkanının elini öpen adam .
* Haftanın Keşfi : Grammy kazanan Türk ; Tenör Bülent Beydüz
* Haftanın Davası : "Tayyipler Alemi" ve beraati
* Haftanın Dahisi : Zeljko Tupic ; eroksiyon sorunu için cinsel organına kalem yerleştiren adam !
* Haftanın Eylemi : PETA üyelerinin N.Y'de ki sokak ortası erotik eylemi ; en azından nasıl ses getireceklerini biliyorlar , Amerikan Tarzı .
* Haftanın internet sayfası , fotoğraflarla dünya turu : http://www.yvettedefrance.com/utile/ut.htm
Los Angeles beni etkiledi ( L.A Woman ve Jim Morrison'u saygıyla anarken ... )

Ve Bir Fotoğraf
Sanatçı : Özbilen Keskin ( http://www.ozbilenkeskin.com)
Fotoğraf : Cherokee


Salı, Şubat 14, 2006

Rahip Valantine büyük adammış

Bu tür günlere artık özel bir "gıcık" ( argoyu severiz anasını satayım ) duyuyorum ama yinede adının güzelliğine ( içinde sevgi geçtiği için ) ve hikayesinde ki rahibin tavrına olan saygımdan ve e-posta kutuma düşen ilk fotoğrafı buraya koyma isteğimden dolayı bu güne ait bir başlık oluşturuyorum ...

Varolan sistem bu günleri öyle bir manayla yüklüyor ki , hemen hemen herkes öyle bir bilinçaltı bombardumanına tutuluyor ki , bilinçli olarak bu işin dışında kalmaya çalışanların bile içlerinde büyük bir savaş vermeleri gerekiyor . Kendilerine karşı değil elbette , işin karşı bacağını oluşturanın neler düşüneceği , düşündüğü vs üzerine ...

Nedir sevgililer günü ? Nedir Anneler Günü ? Nedir Bablar günü ?


RAHİP VALANTINE' in günün anlam ve önemine atfedilen hikayesi
( Güngör Uras - Milliyet'ten )

Eski Romalılar 15 Şubat’ı baharın başlangıcı olarak kabul ederdi. Tarım Tanrısı Faunus adına düzenlenen "Bereket Şenlikleri" bu gün başlardı.
Din adamları Luperci’ler 15 Şubat’ta Roma’nın kurucusu sayılan Romulus ve Remus’u emziren dişi kurt Lupa’nın mağarası önünde toplanır, bereket için bir keçi, kötülüklerden arınmak için bir köpek kurban ederlerdi. Bu festivale Lupercia şenlikleri adı verilirdi.
İmparator Claudius II, bir kararname ile genç askerlerin evliliğine yasak getirmişti. Evlenmeleri yasaklanan genç savaşçıların kızlarla bir araya gelmeleri için bir yol bulunmuştu. 15 Şubat’taki Lupercia şenlikleri sırasında, savaşçı erkeklerle birlikte olmak isteyen genç kızlar isimlerini bir taşa yazarak taşı şenlik alanında bulunan büyük bir küpün içine atıyordu. Savaşçı gençler küpten isim çekiyor, bu ismi taşıyan kız ile bir dahaki şenliğe kadar birlikte olma hakkına kavuşuyordu.
Claudius II, Valentine isimli bir rahibin gizlice bazı genç savaşçılar ile sevgililerini evlendirdiğini duyunca, rahibi ölüme mahkum etti. Bir sonraki yılın 15 Şubat şenliklerinden bir gün önce 14 Şubat’ta rahip Valantin idam edildi.
Rivayete göre hapishanede idam gününü beklerken rahip Valantin, gardiyanın kızına aşık oldu. Ölüme giderken de sevgilisine verilmek üzere, üzerinde kırmızı kan ile kalp resmi çizilmiş ve "From your Valantine" (Senin Valantin’inden) yazılı bir kart bıraktı. Tarihler tutsun tutmasın, bu konulardaki anlatımlarda rahip Valantine’nin ölüm tarihinin milattan sonra 270 yılları olduğu belirtilir. Lupercia festivali ve festival sırasında genç savaşçıların kurada isimleri çıkan genç kızlarla çılgın birliktelikleri milattan sonra 494 yılına (bazı kayıtlara göre 498 yılına) kadar devam etti. Papa Gelasius, bu tarihte bu tür birliktelikleri ahlak dışı ve Hıristiyan dinine aykırı bir alışkanlık olarak ilan etti.
Yılların alışkanlığını bir günde yasaklamanın, tümüyle unutturmanın imkansızlığını bilen papa, yasağın acısını tatlandırma arayışında, "seks" şenliklerini "romens" şenliklerine dönüştürdü. İki yüz yirmi beş yıl önce ölen rahip Valantine’i "aziz" (Saint) ilan etti. Aziz (Saint) Valantine’in sevgilileri (dini usullerle) bir araya getirmesi ve de idamdan önce sevgilisine gönderdiği "From your Valantine" kartı sembolleştirildi. İdam günü 14 Şubat "St. Valantine Day" (Aziz Valantine Günü) ilan edildi.

Pazartesi, Şubat 13, 2006

İki resim arasındaki fark ve bir dialog














Fark var mı ? Var tabi biri renkli biri siyah beyaz !

VE BİR DİALOG ! ( İbret olsun diye )


BAŞBAKAN Mersin'de kendisini bağırarak protesto eden ve "Anamızı ağlattınız'' diyen bir çiftçiye, "Lan terbiyesizlik yapma'' diye azarladı. 2 gündür Mersin'de bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün partisinin Mersin Merkez İlçe kongresine katıldı. Erdoğan, kongrenin yapıldığı Edip Buran Spor Salonu'na geldiğinde, Mersin'in merkeze bağlı Kuyuluk Beldesi'nde çiftçilik yapan Kemal Öncel'in protestosuyla karşılaştı. "Anamızı ağlattınız be. Aşk olsun size aşk olsun. Tarım Bakanı Anayasa'yı ihlal ediyor. Yetmedi mi? Öldük, bittik sayın başbakanım. Hangi yüzle geldin buraya?'' diye bağıran çiftçi, korumalar tarafından engellenip, uzaklaştırılmak istendi. Çiftçi, sol kolunun ameliyatlı olduğunu söyleyerek, kendini engelleyen korumalara da bağırdı. Başbakan Erdoğan, polislere, "Bırakın yanıma gelsin. Derdini bana anlatsın'' diye engel oldu. Öncel üzeri aranırken, "Bende bir şey yok. Rahat olun'' dedikten sonra, yanına gittiği Erdoğan'a "Devletimin Başbakanı'' diye hitap etti.

*TARTIŞMALI KONUŞMA Daha sonra çiftçiyle Başbakan arasında şu konuşma geçti: Başbakan: Böyle bağırılmaz ki, terbiyesizlik yapma.

Kemal Öncel: Terbiyesizlik yapmıyorum. Lütfen bana hakaret etmeyin.
Başbakan: Artistlik yapma .
Kemal Öncel: Artistlik yapmıyorum, ben sanatçı değilim.
Başbakan: İyi bir sanatçısın.
Kemal Öncel: Tarım bakanımızın anayasayı ihlal ettiğini biliyor musunuz? .
Başbakan: Lan terbiyesizlik yapma.
Kemal Öncel: Lan mı? .
Başbakan: Evet .
Kemal Öncel: Lan mı? Canın sağ olsun.
Başbakan: Şu anda çiftçiye ne verildiğinin farkında mısın?
Kemal Öncel: Ne zaman?.
Başbakan : Şimdi.
Kemal Öncel: Benim mahsulüm öldükten sonra mı? 2 senedir anamız ağlıyor.
Başbakan : Hadi ananı al git buradan.
*Çiftçi Öncel, Başbakan'ın bu sözünden sonra korumaların da kendisini uzaklaştırması üzerine "Suya muhtaç olduk. Lan diye hitap etme. Ayıp be'' diye söylenerek, ayrıldı. Güvenlik görevlileri, eylemciyi bir süre izledi. Gözaltının olmadığı belirtildi.

Kaynak : Gazeteler

Perşembe, Şubat 09, 2006

" Duraklat" a basacaktım ama ... ( A.A )

Aslında biraz ara vermek iyi olacaktı sanırım , bugün niyetim geçici bir duraklama yapmaktı , ama Mevlana'nın şu sözler bu satırların sonuna varana dek bana engel oldu ,
...
dünle beraber gitti cancağızım
ne kadar söz varsa düne ait
şimdi yeni şeyler söylemek lazım.


dolayısıyla içim rahat etmedi , aylak aylak "blog"layalım dedim.

GÜN(L)LERİN İÇİNDENNNN ...

Günün Komplosu : İtalya'da ki ötobüs , öldürülen papaz'a karşı bir intikam mıdır ?
Yorum : Yorum yok ! Allah bilir ! Umarım Adalet mekanizması herşeyi çözer . ( Ölenlere rahmet dilerim.)

Günün Bombası : Taliban , karikatüristi öldüren 100 kilo altın dagıtacağını söyledi ...
Yorum : Salman Rüştü 'de aynı şekilde ortaya çıkarılmış aynı tehditleri almıştı , oyun başarıyla sahnelenmeye devam ediyor ...

Günün Yorumu: Dün akşam Nuray Temel NTV'de konuşuyor kendimce aktarıyor ve katılıyorum . ", Medeniyetler Çatışması , Medeniyetler İttifakı falan hepsi hikaye , esas olan baş rollerdekinden tutunda yardımcı oyuncularına kadar esas sorun dünyanın parsellenmesi , paylaşılması ve bölünmesi meselesi ( enerji petrol , madenler vs) . Hantington'ın tezi gibi gösterilen şey aslında planlı bir oyunun sahne arkasının görünmesini engelleyen bir perde "

Günün Skoru : ( 1 - 6 ) R.Zaragosa , R.Madrid'i dağıttı . Bu " ALTI" yı sevmedim .

Günün Eylemi : GS bazı futbolcular , Türkiye'de nadir görülen bir eyleme imza attı , antremana çıkmadılar ...
Yorum : Sendika kurdukları gün adam olurlar , gerisi gazel , daha çok ağlarlar .

Günün Cezası :" Yaktın bizi FIFA baba " , burada da "ALTI" sayısı dikkat çekiyor
Yorum : Adam olmamızı sağlar mı ? Hiç sanmam !

Günün ödülü : U2 Grammy'ler de 5 dalda ödül aldı geceye damgasını vurdu...
Yorum : Sistem Bono' yu "mama"ladı

ve Ghandi ile ...


















' a basıyorum .


Şimdilik " ADIOS " Amigos !

©®Atlantisli Aylak

Çarşamba, Şubat 08, 2006

Hepimiz " Ahlaklı Karakterliyiz " ya Onlar ?


Russel Gough : "Doğru ve iyi olanı bilmek ile doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki en önemli bağlantı, doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip olmaktır."
Roosevelt : "Bir insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bir bela kazandırmaktır."
Gelen bir e-postadan alıntı ( Afitap'a teşekkürler ) , böyle özlü sözlü nekadar çok mail dolaşıyor değil mi ortalıkta , sanırım bu mailler o derin sözlerde yapılan giydirmelerin "cuk " diye oturduğu birçok adama da ulaşıyordur ve sanıyorum ki ( ne sanması eminim ) okuyan herkes , " Vayy be baba ne doğru büyük laf etmiş helal olsun doğru valla , bende şunu hemen millete göndereyim " diyor ... Pekii feyz alan kaç kişi ?
( Bu yazdıklarımın bana e-postayı gönderen arkadaşımla alakası yoktur , biz bizi biliriz .)
Yani , herneyse Gough ve Roosvelt babalardan benim anladığım da ; ahlaklı bir karaktere nasıl sahip olunulacağının sorgulanmasıdır , ne kaolay bir bağlama değilmi ? Evet öyle ! Ya "AHLAKLI KARAKTER" ! O nerde ?
- Nerde ?- ?
- Öyle mi ! Peki ! - ?HÖNK !
A.A

Salı, Şubat 07, 2006

Bu ne dünya kardeşim böyleee !

Canım sıkılıyor canım ...

Argo konuşmak ayıp mı ? " Yok anasını satayım , niye ayıp olsun ki ! "
işte bize yakışan bu . "Sanki meslek liselilerin hepsi İHL'li anasını satayım" R.T.E (6/2/06 Milliyet)
Bu arada başbakanın kuş yiyen resimleri yayınlanmış bugün gazetelerde ... Valla bravo ! Cahit Aral'ı saygıyla (!) , Kazım Koyuncuyu hüzünle anarken ...

Dudaklarını köpek yiyen kadın ; Sabah kalkıp sigara içmek isteyince agzından sigara düşünce başına gelenleri anlamış ! Hani argo tabiriyle Çuş! Şimdide anılarını yazmak için 1 Milyon dolar üzerinde para almış .
" Yüz nakli yapılan ilk insan olan Isabelle Dinoire.."

Bu Amerikalıların yiğidini öldürelim ama hakkını verelim kardeşim , nasıl gösteri düzenleyeceklerini ve ilgi çekeceklerini bilmede olağanüstüler, işte Lingerie Bowl olayı ...

Barca'yı da yenerler , Aslan Indian'lar ! ( Yani Atletico Madrid'liler) . Ronaldinho , bak sen nelere kadirsin .

Sol Campell aşık olmuş , morali bozulunca kayıplara karışmış . Aferrin valla aşkın böylesine . Arsenal'i de böyle severse kim tutar TOPÇULARI ...

Gabriel Garcia Marquez , Chavez'i Musollini'ye benzetmiş , ilginç ! Byfuss'un yorumunu merak ederim bu konuda ...

Eşcinsel Kovboy'ların sinemaya damga vurmasına hiç girmeyelim , kapsamlı bir eşcinsel politikasının son halkası !

Tabii en güzel haber , Endenozya'da bulunan Yeni Dünya ( o malum meyveden bahsetmiyorum ) ; Ey Kutsal Toprak Ana ne büyüksün , hala üzerinde kimsenin bilmediği , kelebekler , kuşlar , böcekler kangurular koşturuyor . Onları torunlarımız için iyi sakla ...

Bizi Koru !


Küreselleşme - yerelleşme - medeniyetler çatışması - medeniyetler buluşması - karikatürler - din savaşları , cinayetleri - Vadilerde ki hayatlar ...

Bu ne dünya kardeşim seven sevene (!)
Bu ne dünya kardeşim böyle !

Not: Haydar da halen iyileşemedi , ertık kardeşimiz iyileşssin yahu , bizi duyan var mı !
Aylantisli Aylak

Cuma, Şubat 03, 2006

Laik Devlet - Boynuz kulağı geçti mi ? (Ö.Güzel'den )


Bir öğrenci misali Avrupa ve Amerika'nın rahlei tedrisinde öğrenmeye çalışıyoruz laikliği ve ifade özgürlüğünü.Şüphesiz ki bu kavramları öğrenmemiz ve uygulamamız gerek. Ama bize bunları öğretmek için seçtiklerimizi, dizlerinin dibinden ayrılmadıklarımızı hiç mi sorgulamayacağız?

Amerika güne dua okuyan bir başkanla başlıyor. Oval ofiste yapılan toplantıları yarıda kesen, dizlerinin üzerine çömelip duaya başlayan bir başkanları var. Demokrasi getirmek için girdiği Irak'ta Hristiyan misyonerliğine soyunan, sistematik olarak kilise açan Amerikan başkanı Çin'e gittiğinde ilk işi protestan bir kiliseyi ziyaret etmek. Bunun gibi, Avrupadan Türkiye'ye gelen başkanların çoğunun ilk adresi Fener Rum Patriği.

Şaşırtıcı gelebilir belki ama koyu katolik Avrupa din ve devletin ayrılmasını yeni yeni tartışmaya başlıyor. Norveç' de kiliseler yaklaşık 500 yıldır devlet tarafından yönetiliyor ve Norveçli bakanların yarısı kilise üyesi olmak zorunda. İsveç' te ise kilisenin devletten ayrılması beş yıl önce gerçekleşti. Danimarka' nın yayınladığı karikatürün arkasında da katolik yapılanma yatmakta. İtalya' da mahkeme salonunun duvarına haç konulmasını reddeden yargıç işten atılıyor. Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü var diye Hz. Muhammed'i konu alan karikatürün yayınlanmasına izin veren Fransa, Vatikan'ı eleştiren tarihçiyi mahkum ediyor.

İfade özgürlüğü düşündüğünü kimseden korkmadan, çekinmeden söyleyebilmek. İfade özgürlüğü başkalarının kutsal saydığı değerlerle alay etmek onları küçümsemek değil.

Her ne kadar yeni tanıştığımız kavramlar olsa da bunları hocalarımızdan daha mı iyi sindirdik acaba? Galiba boynuz kulağı geçti.

Yazı: Ö.Güzel

Takıldığım şeyler

- Tükçe' nin kulanımı konusunda ( kişisel dilbilgisi zafiyetlerimi mazur görün ama başka bir konudan bahsetmek isitiyorum ) ülkede yaşanan vukuatın boyutları dehşet . Yarı Türkçe yarı yabancı kökenli isimlere sahip işyeri tabelaları , günlük kullanıma girmiş ne olduğu belli olmayan kelimeler vs. Hele birde teknoloji içerikli işlerde çalışan vatandaşların kendi aralarında konuştuğu bir dil var ki ... Herneyse bir kampanya yapılsın , kampanyaya ait bir alametifarika ( logo-marka ) belirlensin , bu ilgili kuruluşların camlarına asılsın " Bu işyerinde Türkçe isimler kullanılır , Türkçe konuşulur , Türkçe yazılır vb" bir ibare olsun ... ( Mesela restaurant değil aşevi yada lokanta olsun , masalardaki çeşit ve fiyat listeleri ( menü) Türkçe yazılsın , pup değil biraevi , birahane olsun vs.vs. (Mesela Baraka , Feraye, Köstebek,Karga öncüleri olsun :- )
- Şişli Belediyesi mekanlarda sigarasız masa uygulaması ve kampanyası başlatmış . Sigara içen bir olarak kendilerini tebrik ediyorum , iyi haraket ...
- İnternet hayatımın içinde , ortalama bir insanın kullanım sürelerinin çok üzerinde elimin altında , 10 farklı e-posta , iki farklı e-posta gurubu , 4 amatörcede olsa web sayfası , 2 blog'a da hakim olmaya çalışıyorum , genelde güncel ve enteresan e-postalara öncelikle ulaşıyorum ama bazen öyle şeyler oluyor " yuh " diyorum , özellikle yardım amaçlı bir mesaj neredeyse 3-4 yıl önceden kalmış ve halen yeni birşeymiş gibi dolaşıyor , bu konuda epostalara bir elektronik orjinal çıkış tarihi yapıştırılmasını ve bunun iletilen mesajlarda silinme engelinin olmasını teknoloji üstadlarından istiyorum , yazık yani , heyecanla gönderen arkadaşların şevki kırılıyor aksi halde , 4 yılda 150. kez aynı mesajı alanların ne düşündüğünü söylemiyorum bile :)
- Bu aralar bir malvarlığı tartışması aldı başını gidiyor ... Modaya uydum bende mal varlığımı açıklayacağım , bazı tayfalar (some sailor ) ve diğer tayfalarıda ( Another sailors:) bu kampayaya katılmaya davet ediyorum .
İşte mal varlığım : Malım mülküm yok , olacaksa da babam sağolacak .Hesapta nakit para 30 gün içinde yalnızca belli günler ve belli saatlerde duruyor , o da geldiği gibi gidiyor , yani aybaşlarında . Bunun dışında en önemli maddi varlığım , artık hükmünü yitirmiş 300-400 civarı rock müzik kasetlerim , 25 adet özel Kızılderili cd'lerim , Belli konularda odaklı sayısını şimdi hatılayamadığım kitaplarım , 15-20 tane özel plak . Özel bir avcı bıçağı , zulada içilmeyi bekleyen 10 yıllık özel bir şarap :)
Manevi varlıklarımı açıklamayacağım tabi ama birini söyleyebilirim ; tayfalığım , aylaklığım ...
Bir de soru ? Birinin fazlalığı diğerinin azlığı ters orantısı bu mevzuda geçerli midir ? Hayır , kendimi kandırmıyorum sadece merak ediyorum :) Yani nekadar çok maddi varlık , okadar az manevi varlık mı acaba ? Aylaklık bir adamın maddi varlığını nasıl arttırır? Ya da "mal" varlığı nedir ? Tamam gülmeyin yahu :)

Atlantisli Aylak

Perşembe, Şubat 02, 2006

Some Sailor in Another Sailors

NBA'de Şubat ayı programı

2 Şubat Perşembe L.A. Clippers @ Orlando 02.00 Denver @ Utah (NBA TV) 04.00
3 Şubat Cuma Cleveland @ Miami (NBA TV) 03.00

4 Şubat Cumartesi Seattle @ Houston (NBA TV) 03.30
5 Şubat Pazar Memphis @ Milwaukee (NBA TV) 03.30
Houston @ New York (NBA TV) 19.00
8 Şubat Çarşamba Detroit @ Atlanta (NBA TV) 02.00
9 Şubat Perşembe Chicago @ Denver (NBA TV) 04.30
10 Şubat Cuma Miami @ Dallas (NBA TV) 03.00
11 Şubat Cumartesi San Antonio @ New Jersey (NBA TV) 02.30
12 Şubat Pazar Memphis @ L.A. Lakers (NBA TV) 05.30
13 Şubat Pazartesi Chicago @ L.A. Clippers (NBA TV) 05.30
15 Şubat Çarşamba Houston @ L.A. Clippers (NBA TV) 05.30
16 Şubat Perşembe Sacramento @ Memphis (NBA TV) 03.00
17 Şubat Cuma Philadelphia @ Chicago (NBA TV) 02.30
22 Şubat Çarşamba Boston @ Utah (NBA TV) 04.00
23 Şubat Perşembe Orlando @ New Jersey (NBA TV) 02.30
24 Şubat Cuma Sacramento @ L.A. Lakers (NBA TV) 05.30
25 Şubat Cumartesi San Antonio @ Memphis (NBA TV) 03.00
26 Şubat Pazar Seattle @ Miami (NTV) 02.30 Charlotte @ Phoenix (NBA TV) 04.00
27 Şubat Pazartesi NO/Okla. City @ Portland (NBA TV) 04.00
28 Şubat Salı Philadelphia @ Dallas (NBA TV) 03.30
1 Mart Çarşamba Orlando @ L.A. Lakers (NBA TV) 05.30

Dünyada olay yaratan karikatürleri de blog'ladık - Yorumsuz


Norveç ve Danimarka'da yayınlanan ve dünyada yankı yaratan Hz.Muhammed karikatürleri.

Cin fikirler ?

GS'a yardım kampanyasına FB'liler 1 YTL gönderip , dekontların açıklama kısmlarına tahmin sınırları zorlayan notlar (!) düşüyorlar, tatmin oluyorlarmış .

İş yerinden arkadaşım Fazlı K... dan bomba geldi " Bir hesap açalım , 1 YTL gönder istediğini yaz ( yani küfür et) rahatla " bizde yolumuzu bulalım ...

Bugün için " Alıntılar "

*** En Başarılı Konser : Oda müziği topluluğu diye anılan özgün çalıgılarla eski müzik yapan ve yalnızca Rossini,Frescobaldi , Vivaldi ve Pergolesi'yi reperatuarlarında bulunduruna bir topluluk Attarsse'deki eski bir şatoda çaldı ve kuruluşundan bu yana en büyük başarısını kazandı. Alkışlar gurubun programında tekrar edecek parça kalmadığının anlaşılması üzerine durdu. Müzisyenlere, ancak ertesi gün bir sağır dilsiz kurumuna çaldıkları açıklandı. " Thomas Bernhard "
*** Dostluk aşktan daha trajiktir , daha uzun sürer "Oscar Wilde"
*** New York eski belediye başkanı Ed Koch'un bir konuşmasından :
" ... New York'ta yaşayıp doğduğunuz kenti hala özlüyorsanız, siz bir yabancı sayılmazsınız ama yanlış semtte yaşıyorsunuzdur. "( İstanbul'u geldikleri şehrin semtlerine mahallerine çevirenlere ...! )
*** 1964 Beatles'ın ABD turunda Ringo Starr'a sormuşlar " Beethoven hakkında ne düşünüyorsunuz ? Cevap : Severim özellikle şiirlerini "
*** Eskiden uygarlık kurardık , şimdi alışveriş merkezleri." Bill Bryson"
*** "Bir Chealse taraftarı İstanbul gezisinde taklit olduğunu anladığı ve 22 yerine 21 sırt numaralı basılmış Gudjohnsen'e ait formayı dükkan sahibinin dikkatine sunarken azarlanmış ... "
Chelsenam Kasım Sayısı Mektuplar Bölümünden alıntı
*** SANAT ben , İLİM biziz ! " Claude Bernard"
Teşekkür : Alıntılar Selçuk Altun'un Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki'nin "Kitap İçin " köşesinden alınmıştır , teşekkürler ...
AYLAKLAR

Çarşamba, Şubat 01, 2006

Sigara , ben , Pavlov'un köpekleri ve zilleri

Sigara içiyorum ,içiyorum ama tarzımdan, içiş biçimimden nefret ediyorum , oysa ki ben sigarayı seviyorum ve sağlık sorunu yaratmayacak biçimde hep içmeyi istiyorum .
Bir günlük sigara yolculuğum : İş yerindeyim , sigara içmek ofiste yasak . Ancak araverip çıkıp içmek gerekiyor , hiç sektirmiyoruz , ama bunun dışında akşam iş çıkışında aklımıza geliyor tuvalete çıkmayı bile akıl etmediğimiz , zaman zaman yemek yemeyi unuttuğumuz . Oysaki sigara öylemi ; sabah kahvaltı yapmadan bile aklımıza ve duduklarımıza dokunuyor , sonra birçay yanında yine o var , işe başlıyorum yemek 12:30 da bundan öncede Pavlov'un köpeklerinin şartlı refleksle acıkması gibi ( Aslında biz modern yaşamın köleleri zaten öyle acıkıyor, öyle uyuyor, öyle yaşıyoruz ya her neyse o ayrı bir yazı konusu olur. ) beynimde bir zil hergün kesintisiz çalıyor mutlaka 11:00 civarları içmem lazım birtane daha , sektirmek olmazzz! Sonra yemek sonrası korsan çaycıda 3 çay ve mutlaka iki sigara . Öğleden sonra 18:00'den önce mutlaka birtane daha içmeliyim , Pavlov beynimdeki köpeklere zili çalmayı hiç unutmuyor , bazen 17:45 de çalıyor zil 15.dk sonra dışarıda olacağım , olsun varsın koşturarak gidip görevmi yamalıyım (!) , yapıyorum da(!) ,sonra çıkışta servise yürürken birtane daha , servisten inip eve giderken birtane daha (!) hepsi de pek isteyerek çok isteyerek ( ! ) içilen sigaralar ... Hepsi de bana pek bir zevk ve keyif veriyor(!) ... Böyle sürüp gidiyor işte benim sigarayla dansım , görüldüğü üzeri hiçbiri benim kontrolümde değil . Tüm suç Pavlov'da , köpeklerinde ve onun eline zili verende ...
Oysaki harika bir kahvaltıdan sonra , güzel bir sohbet ve gazetelere eşliğinde , akşam yemeğinden sonra demlenmiş harika kokulu bir çayın yanında , çok keyifli ve bol kahkahalı güzel bir rakı sofrasında dostlarla karşılıklı tütürmek benim istediğim . Ya da en önemlisi Kızılderililerin , ancak ve ancak çok özel konuların konuşulduğu toplantılarda ve önemli karalar almadan ya da konuşmadan önce kararı alacak ya da konuşacak kişinin tütünü içtikten sonra asla yalan konuşamayıp en doğru şeyleri söylemesi ve dürüstçe davranmasını sağlayan ritüelleri gibi bir şekilde ve manada içmek isterdim bu mereti !
Ama bu bir lanet ! Kızılderililer intikam alıyorlar . Benden bile ! :-)
Yazan : Yalnızkartal ©®
Bir alıntı : Kızılderililerin İntikamı

Tütünün keyif verici bir madde olarak 4 000 yıldır Meksika, Orta ve Güney Amerika’da kullanıla geldiği bilinmektedir. 15. Yüzyıl sonlarında Christopher Columbus tarafından domates, patates ve mısır gibi bitkilerle birlikte Avrupa’ya taşınmıştır. Tütün alışkanlığı için “Kızılderililerin İntikamı” yakıştırması altında yatan tarihi gerçek budur. Bilindiği gibi Amerikan yerlileri kendilerini ziyarete gelen beyaz adamı konukseverlik ile karşılamışlar ve ona sahip oldukları değerli bir çok şeyle birlikte tütün armağan etmişlerdi. Ancak beyaz adam bu yeni kıtanın bakir hazinelerini binlerce yıllık sahipleri olan yerlilerle paylaşmayı bile kabullenmeyerek koca bir ırkı yok etmişti. Kızılderili-beyaz savaşlarının bitmesinden bu kadar yıl sonra tarihin en iyi bilinen bu soykırımına karşı Tanrı’ nın bir gazabı olarak beyaz adam hala her yıl milyonlarca kayıp vermeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda sigaraya bağlı nedenlerle ölüm dünyada 3 000 000 / yıl olarak bildirilmekte ve 2020 yılında bu rakamın 10 000 000’a ulaşacağı öngörülmektedir.
Kaynak : SİGARA (Bütünsel Bir Bakış)
Doç. Dr. Tevfik ÖZLÜ KTÜ Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, TRABZON
Bilgi : Pavlov'un köpekleri
" Pavlov çalışmalarını şartlı refleksler üzerinde yoğunlaştırmıştır. “Refleks”, tabii bir uyarıya karşı bünyenin gösterdiği tepkidir. Ateşe yaklaştırılan elin kendiliğinden çekilmesi böyle bir reflekstir. Şartlı refleks ise, alışkanlığa bağlı olan ve zamanla kazanılan reflekslerdir. Pavlov deney hayvanı olarak köpekleri kullanmış. Birçok defa köpeklere zil sesinin hemen arkasından et vermiştir. Daha sonraki deneylerde et verilmediği halde zil sesiyle birlikte köpeklerin salyalarının aktığı görülmüştür. Pavlov köpeklere çeşitli şartlı refleksler kazandırmıştır."

Aylaklık güzel şey manalı şey :)