Perşembe, Mart 30, 2006

Aylak Adamın Güncesi - 7 -

Mart 2006 4. Hafta


Yerel Gündem : Gündem postmodern bir görüntüde ülkede : Güneydoğuda sokak savaşları ve terör batıda tehlikeli çıkışlar . Öğrenci cinayetleri basının yeni gündemi , çocuklar birbirini doğruyor ! Güneş tutuluyor ülkenin dört bir yanından renkli sahneler. Film Festivali başlıyor , ABD Genelkurmay başkanı gözlerimizin içine bakarak ruhumuza hitap ediyor, ABD senato üyeleri ziyaretleri . Kürtçe yayın başladı(23 Mart 2006 TV ve Radyolardan ilk kez Kürtçe yayın yapıldı) , Güneydoğu kaynıyor , belediye başkanları ardarda örgüte destek mesajlarını açıklıyor , içişleri kılını kıpırdatmıyor (Hakkari Belediye Başkanından sonra Batman devrede : Abdullah Öcalan bizim liderimizdir .) , Bir araştımaya göre Türklerin zeka seviyesi Avrupa'lıların arasında sürünüyor sonlardayız. Kıyılar peşkeşe ve talana açılıyor bu defa hemde resmi yollardan . Bergama Köylüleri AIHM'den devleti mahkum ettiriyorlar . Minik BJK'li futbolcu yükselen değerlerin bir sembolu halinde medyanın gazabına kurban ediliyor ... Türkiye kozmopolit yapısına layık renkli ve karmaşık bir haftayı daha geride bırakıyor ... Terörün tırmanışı ve karşı tepkilerin ülkeyi içine sürüklediği kaos artacak gibi görünüyor ...

Haftanın Davaları : Avukat Ayten Ünal'ın açtığı "kızlık soyadını kullanma" davası, AİHM'nin 'CEDAW'a aykırı" kararı doğrultusunda uygulandı. Ünal artık kocasının soyadını taşımayacak..
Bergama Köylüleri AIHM ‘e açtıkları davayı kazandı , Devlet köylülere tazminat ödeyecek .

Haftanın Politikacısı : AKP Adana Milletvekili Recep Garip, Türk halkının ABD’nin Irak’taki faaliyetlerinden rahatsızlık duyduğuna ABD’li senatörlere işaret ederken, " Bizim bir atasözümüz vardır. ’Dağdan gelip bağdakini kovdu’ deriz. Irak’taki uygulamalarınız dağdan gelenin, bağdakini kovduğu bir ortama doğru sürükleniyor. Bunu engellemek yine sizin göreviniz" eleştirisinde bulundu. Garip, ABD heyetine yönelik eleştirilerini, "Savaş romantik bir film değildir. Ancak, bölgedeki tüm gelişmeleri, konusu ’romantik’ olan bir film gibi izlettirmeye çalışıyorsunuz tüm dünyaya. Oysa savaş alanındaki tüm huzursuzluklar ve gelişmeler tam tersi bir izlenim bırakıyor" diye sürdürdü...

İKİNCİ CUMHURİYETÇİLER : Prof. Baskın Oran, ... "Bazı insanlar direnecek, çünkü Türkiye tırtıldan kelebeğe geçiyor. Çok ciddi bir kabuk değiştiriyor. Kemalizmle birinci devrimini yaşayan Türkiye, AB uyum paketlerinin 'marş motorunun ana motoru çalıştırma etkisi yaratmasıyla' başlayan ikinci devrimini yaşıyor" dedi ...
KÜRESEL DÜNYA
Küreselleşmenin ayak oyunları - 4 -
Dünya Bankası Türkiye Direktörü Andrew Vorkink, Türkiye'nin son yıllarda, önde gelen gelişmekte olan ekonomiler arasında en iyi performans gösteren ülke olduğunu, bu performansın gelecekte de sürmesini beklediğini söyledi.
ABD Genel Kurmay Başkanı : “ Türklerin gözlerinin içine baktım ve onlara gerçeği söyledim ...” Bizim yöneticilerimizden daha dürüst ve açıksözlü en azından general ...

D Ü N Y A D A N
BASK ÜLKESİNDE BARIŞ
: İrlanda'nın bağımsızlığını isteyen IRA'nın ardından "Bask devleti" için 1968'den beri kanlı eylemler yapan terör örgütü ETA da kalıcı ateşkes ilan etti.

Güney Amerikada sol rüzgarları sürüyor : Peru'da, gelecek ay yapılacak devlet başkanlığı seçimlerinde, solcu aday Ollanta Humala önde gidiyor.
HAFTANIN BOMBASI:
Satılık “sir” Ünvanı ! İngiltere'nin en çok satan gazetesi The Sun ilginç promosyonunu dün başlattı. Gazete, çekilişle satın aldığı Lord'luk unvanını bir okuyucuya vereceğini duyurdu.Monarşi'yle yönetilen İngiltere'de Lord, Leydi, Sir gibi unvanlar babadan oğula geçiyor. Alınıp satılabildiği gibi üçüncü kişilere de devredilebiliyor...
Fransızca’nın Önemi: Bir Fransız işadamının liderlere yaptığı konuşma için Fransızca yerine İngilizceyi tercih etmesi Chirac'ı çileden çıkardı ... Ya biz , biz hangi dilde konuşuyoruz . Tartışırken düşünmeniz için !

ÇEVRE –DOĞA
KANADA DA FOK AVI
: Kanada’da hükümetinin ticari alanda kullanılmak üzere 325 bin fokun öldürülmesine izin vermesinin ardından av sezonu başladı. B.B karşı kampanyanın en önemli temsilcisi .
KIYILAR TALANA AÇILIYOR : Bayındırlık Bakanlığı'nın kıyılarda yapılaşmayı mevcut tesislerin durumunu dikkate alarak yeniden düzenleyen taslağı tepkiye yol açtı. Taslağın imarsız yapılara af niteliği taşıdığı belirtildi..
Doğal hayata örnek destek : İzmir Selçuk’ta ilçeye gelecek leyleklerin rahat bir ortamda yaşayabilmeleri için elektrik direkleri üzerindeki yuvaları yeniden düzenlendi. Uygulamayı yapanları canı gönülden kutlamk gerekir.

KEŞİF : Dünyanın en yüksek 3. şelalesi bir Alman kaşif tarafından Peru’nun balta girmemiş ormanları içinde bulundu. 771 metre yükseklikten dökülen şelalayi görüntülemek isteyen gazetecilerse ancak zorlu bir yolculuğun ardından bu doğa harikasına ulaşmayı başarabildi.
SAĞLIK
KAMU Sağlığı Kabusu VEREM : 11 milyon nüfusu ile Türkiye’nin en kalabalık ili olan İstanbul’da tüberküloz, kamuoyunda bilindiği adıyla veremin görülme oranı artıyor. - İstanbul İl Sağlık Müdürü Doktor Mehmet Bakar, 2005 yılında Verem Savaş Dispanserlerinde 507 bin 579 poliklinik yapıldığını açıkladı. Bakar, yeni tespit edilen 5 bin 886 yeni hastanın tedavisine ise başlandığını belirtti . Yorum : Bir ülkenin sosyal yapısındaki aksaklıkları yüze çarpan bir aksaklık ve sağlık sorunu , hem yaşam kalitesini hemde sağlık politikasını sorgulamak için ...
REFERANDUM
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarysı ile ilgili asagidaki adreste bir referandum yapilmakta.
http://www.kesk.org.tr/referandum2006


Sinema – İSTANBUL FİLM FESTİVBALİ BİLETLERİ SATIŞTA .
Kitap –AHMET ÜMİT’den KAVİM , Doğan Kitap’dan kitapçılarda ... Anadolunun ruhunu deşiyor kitap , özellikle de dinleri . Polisiye ile harman , yazara göre hikaye ile birlikte bir sorgu ve durum tespiti var .

HAFTANIN ARAŞTIMASI
İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) tarafından hazırlanan raporda, Türkiye’deki kayıt dışılık oranının yüksekliğine dikkat çekilerek, Türkiye’nin yüzde 107’lik kayıt dışılık oranına sahip olduğu belirtildi. Kayıt dışı ekonominin kayıtlı ekonomiye oranının Afrika ülkelerinde ortalama yüzde 41.1, Orta ve Güney Amerika ülkelerinde yüzde 42.2, Asya ülkelerinde yüzde 29.3, OECD ülkelerinde ise yüzde 16.7 olduğu aktarıldı.

SPOR Beşiktaş minik takımında forma giyen ve oynadığı futbolla geleceğin yıldızı olarak gösterilen Maradona lakaplı Muhammed Demirci SPOR gündemine bomba gibi düştü bu hafta. Bu minik çocuğun medya maymununa dönüştürülmesine bu ülkede engel olabilecek güce sahip bir sosyal kurum var mıdır ? Yoksa neden ?
Atlantisli Aylak

Kalburda Kalanlar - 2 -

Mart 2006 4.Hafta
Bu hafta kalburda kalanlar
Avrupa Avrupa Duy Sesimizi İşte bu Rakı’nın ayak sesleri : Mey İçki CEO'su Galip Yorgancıoğlu, Avrupa'da Yunan rakısı Uzo'yu tahtından indirmeyi ve Yeni Rakı'yı bir numaralı anasonlu içecek yapmayı hedeflediklerini açıkladı./
İzmir'de Sanal Dersane : Bir tarafta ders anlatılıyor, diğer tarafta kameraya kayıt yapılıp, internete aktarılıyor. “www.dersizle.com” adresli internet sitesinde ÖSS’ye hazırlanan öğrencilere ücretsiz ders veriliyor. Üstelik siteye üye olma koşulu da yok. /
Zekat Mağazalar Zinciri ! Devlet Planlama Teşkilatı Zekat diğer dini hizmetler için olduğu gibi kendi özel kurum ve teşkilatına kavuşturulmalıdır. Bu kurum kendi yapılanmasını oluşturarak yoksullara dağıtım yapan zekat mağazalar zinciri ihdas edilebilir. /
AZİZ NESİN’i Saygıyla mı , acıyla mı analım ! Kuzey İrlanda'daki Ulster Üniversitesi'nden Profesör Richard Lynn'in yaptığı zekâ testi (IQ) araştırmasında, Türkler 90 puanla Avrupa genelindeki zekâ ortalamasında 22. sırada kaldı. Mail on Sunday gazetesinin haberi...
Fırsatçı ve yaratıcı girişimler :Bir seyahat şirketi, “Çılgın Türkler Oradaydı, Ya Siz?” sloganıyla Alagöz’den Duatepe’ye, Kocatepe’den Dumlupınar’a kadar adım adım Kurtuluş Savaşı’nın geçtiği yerleri tanıtıyor.
Kalburunuz delik olmasın , hepinize iyi günler !

Çarşamba, Mart 29, 2006

Unutulmayanlar - Mustafa Güzelgöz

Eşekli Kütüphaneci
Mustafa Güzelgöz ( 1921 – 2005 )
İyi seçilmiş kitapları okumak, geçmiş yüzyılların seçkin zekalarıyla önceden düzenlenmiş bir konuşmaya katılmak gibidir.” (Descartes)
Memleketteki bilgisizliği mutlaka gidermelidir. Bunu yapmaya mecburuz. Hepimizin esenliği için bunu yapacağız. Yazık ki, memlekette bilenler azınlığı teşkil ediyor. Hepimizin şahsî saadeti, çoğunluğun hayat ve saadetiyle mümkündür. Eğer çoğunluk, yani memleket ve millet mesut ve mamur olmazsa beş, on kişinin saadetinden ne çıkar? Bir memleketteki azınlık, eğer menfaatini çoğunluğun bilgisizliğinde ararsa umumî felâket muhakkaktır. “ (Mustafa Kemal Atatürk 1923)

İki tür insan vardır , biri herşeyden ve herkesten şikayetçi , yaşanan tüm olumsuzlukların bir bahanesini bulalarak çözüm arayışı üretmeyi aklına bile getirmeyen, tüm gelişmeleri peşinen kabullenen, çaresiz, zavallı insan , birde varolan şartlar içerisinde yapabileceklerini sorgulayıp, şikayetçi olmak yerine elindeki imkanları , yapabilecekeleri ile çabalamayı ve eyleme geçmeyi tercih eden .
Mustafa Güzelgöz ‘de çok zor şartlar altında kuruluşundan gelişimine büyük özverilerle haraket etmiş modern ve çağdaşlığa uzanma yolundaki Türkiye’nin bu uğurda anılması gereken örnek kahramanlarından biridir, aydınlanmacı, yenilikçi ,devrimci . Ölümünün biririnci yılında onu unutmayanların çıkardığı bir kitapla tanıdım . Bu örnek insanların bugün etrafımızda ki ya da içimizde ki sürekli ağlayan ve yakınan insana vereceği çok önemli mesajları olduğunu düşündüğüm için , bilmeyenlare tanıtmak, bilenlere birkez daha hatırlatmak istedim .
İşte adı “Eşekli Kütüphaneci” ye çıkan soyadına yakışır güzellikteki değerli insan Mustafa Güzelgöz , saygıyla anarken ...
Yanlışlıkların düzeltilmesinde bütün yurttaşların çalışmalarını isterim...”
( 8 Ağustos 1928 , M.Kemal Atatürk)
" Halka kitap getirmek, çöle su getirmekle eşdeğerdir." ( Mustafa Güzelgöz )

Mustafa Güzelgöz 1946 Yılında Ürgüp Kütüphanesinde görevli iken halka binek hayvanlarla kitap taşıma fikrini ortaya atmış ve bunu uygulamıştır. Mustafa Güzelgöz şöyle diyor: "Çalışırken depoda kitaplara bakıyordum. Kendi kendime düşündüm. Biz burada kitaplara bekçilik yapmak için mi bulunuyoruz? Benim işim sadece burada kitapları beklemek mi? Hayır! Zamanın koşulları elverişsizdi. Adeta yokluk içindeydik. Ne yapabilirsek kendi gücümüz, kendi becerimizle yapmak zorundaydık. Bana düşen, bu insanların ayaklarına kadar kitabı nasıl götüreceğimdi. Aylarca değil belki kafamı yıllarca kurcalayan bu sorunun cevabını bir gün köy yerinde sohbet ederken buldum. O tarihlerde çok köyün yolu belki yoktu. Motorlu araçlar da hemen hemen yok denecek kadar azdı. Öyleyse ben de köylünün okuyacağı kitabı hayvanlarla taşıyabilirdim. Bu fikir denemeye değerdi. Denedim ve tuttu. Sonradan adına 'Ürgüp Sistemi' adı verilen üç eşek, üç katır, iki atla yollara düştüm. Her on beş günde bir köylünün elindeki kitabı değiştirerek bir yenisini kendisine bıraktım."
Kitapların seçimi bu aşamada çok önemlidir , halkın ilgisini , yapısını iyi bilmek ve mesleği ile harmanlamak bu noktada öne çıkmaktadır . İlk önceleri seçilen örnekler ; Karacaoğlan ve Hazreti Ali'nin Hayber Kalesi Cengi ile başlayan okuma zevki daha da gelişerek köylerde dünya klasikleri okunmaya başlanır, özellikle Karain köyünde Balzac'ın kitapları okunmaya başlanmıştır bile. Bu gelişmelerle beraber en çok okunan kitaplar tarih kitapları, tarihi romanlar, dini kitaplar, tarım ve sağlık kitaplarıdır. 15 gün aralıklarla kitapları değiştirmekte eşeklerin bir yanında yeni kitaplar, diğer yanında iade edilen kitapların olduğu sandıklar vardır . Bu kütüphanenin 7 katırı ve 3 atı vardır. Bütün personeli ile bu kütüphane civarındaki 36 köye hizmet etmektedir ...
Zaman içerisinde kapatılan, terkedilen köy halkevlerini, muhtarları ikna yoluyla onartır ve okuma odalarına dönüştürülmesini sağlar. Özellikle kadınların bu odaları ziyareti sağlansın diye, Ürgüp dışında yaşayan hemşerilerin destekleriyle dikiş makinaları ve radyolar alınmasına öncü olur. Temizlik için hamamlar açtırır, köylerde spor kulüplerinin kurulması ve bölgede şarapçılık üretimine teşvik için önemli girişimleride olmuştur . Tabii ki o yıllarda bunca özveri ile önemli işler yapan birinin yaptıkları rahatsız edecektir kimilerini de, Eşekli Kütüphaneci, görevi dışında işler yapıyor diye soruşturmaya uğrar, 50 yaşında erken emekliliğe zorlanır. Fakir Baykurt’un romanında söyle konuşur kütüphanecimiz : “Ben çalışıp topluma, yurda hizmet ederken, halka ve onun çocuklarına karda kışta eşekle kitap götürürken, Ürgüp köylerinde yaşamı yükseltmek için düşündüğüm hizmetleri yürütürken ortada bir de politika olduğunu, kıskançlık, fesatlık olduğunu hiç aklıma getirmedim!’’ ... Onu zorlayanlar bile, gerek işittiklerinden ve gerekse Ürgüpte, çevresinde yaratılanlardan tüm dolduruşlara ve peşin hükümlülüklerine karşın yine de öylesine etkilenirler ki, kendisi için1972'de Milli Eğitim Bakanı ve valilerin katıldığı bir 'jübile' düzenlenir, öyle atılır kendi yarattığı kütüphanesinden dışarı , 1972 de emekli olmuştur .
Samimi ve gerçek başarı ses getirir
1963'te "Ünü" bütün dünyaya yayılmıştı.Eşeğiyle köy köy dolaşan kütüphaneci Mustafa'yı, ABD Başkanı Kennedy bile duymuştu ve onu ödüllendirmişti.Ve Mustafa Güzelgöz 1969'da, Amsterdam'da "yılın kütüphanecisi" seçilmişti. 1963'deki bu büyük 'İnsanlık Gönüllüsü' Mustafa Güzelgöz hakkında, Dünya Birinciliği Ödülü veren Komite'nin değerlendirmesinden şu alıntıların altını çizmek gerekir : “(...) Kendi çıkarlarını düşünmeden başkalarının mutluluğu için kendini vakfetmenin herhangi bir yere veya kişiye sınırlı olmadığı gerçeğini bilerek... Kütüphaneyi ta halkın ayağına götürmek gibi emsalsiz ve kullanışlı olan bu metot 1946 yılında Ürgüp Kütüphanesi'ne genç bir eleman olarak giren Mustafa Güzelgöz'ün fikridir (...) ‘
Diğer ödüller
- Türkiye Olimpiyat Komitesi Fair Play Konseyi 2000 Yılı ödülleri , Toplumsal Fair-Play Ödülü: Davranış Dalı: Büyük Ödül : 1 . Mustafa Güzelgöz (Ürgüp-Eşekli Kütüphane Memuru)
- 1963 Yılında ‘ Amerikan Barış Gönüllüleri Derneği’ tarafından 77 ülkeden adaylar arasından insanlık eğitimine yaptığı katkılardan dolayı "insanlık gönüllüsü" hizmet ödülünü başkan Kennedy'nin elinden almıştır.
- 1993 Yılında Kültür Bakanlığı ( Fikri Sağlar ) tarafından Türk kütüphaneciliğine yaptığı katkılardan dolayı " onur " ödülü almıştır.
Sonuç olarak; yakın tarihimizin , cumhuriyetin , aydınlanma döneminin bir kahramanıdır Mustafa Güzelgöz , yaptıklarını dünyanın onadığı, günümüzden geriye dönüp bakıldığında Don Kişot vari mucizevi işler olarak görülebilir yaptıkları . Oysa ki hayır ! Hiçbiri mucize değildi , aydınlatmanın , aydınlamanın ışığının , değerinin gerçek manasıyla anlatıldığı ve bunu bir görev olarak algılayan cesur ve eylemci insanlardı bunlar , hem de hertürlü zorluğa karşın . Hem de çektikleri tüm acılara , belkide vefasızlıklara ve hiçbir ders alınmamışlıklara rağmen . Güncel gerçeklerle yüzleşirken pek yakın tarihimiz bile güzel bir yol gösteriyor bize ya da tokat atıyor . Nasıl algılamak isterseniz ...

Bu değerli aydın ve örnek insanı saygı ile anıyorum .
Hakkında Çıkan Kitaplar
-Eşekli Kütüphane, yay. haz. Hasan S. Keseroğlu, 1991, 181 syf
- Türk Kütüpahneciler Derneği İstanbul Şubesi ..
-Eşekli Kütüphaneci - Fakir Baykurt - Adam Yayınları
-Eşekle Gelen Aydınlık , Mustafa Güzelgöz- Aydın İleri- Tayfun Taliboğlu - 2006- Mephisto Yayınları
- Eşekli Kütüphaneci Fakir Baykurt'la Birkaç Saat - H.Cevizoğlu - Aksoy Yayıncılık
Ek bilgi: 1972-76 arası Türk Kürüphaneciler Derneği Yönetim Kurullarında “Üye” olarak yeralmıştır.
© Şeref “Yalnızkartal” Solmazer Mart 2006-03-28
Kaynaklar : Aydın İleri ,Tayfun Talipoğlu , Atatürk Nutuk , Hulki Cevizoğlu , Türkiye Kütüphaneciler Derneği , Cumhur Aydın, Doğan Hızlan

Tuncay Şanlı ve baba hindiler

Tuncay'ın taraftarla bütünleştiği slogan aslında artık tirübünlerin mazisinde ve tozlu arşivlerde kalmış sanılan ve bugün çok bilmiş veya idealist spor yazarlrının , eski futbolcuların ya da taraftarların o günleri hatırladıklarında, bugünlerden o zamanlara atıfta bulunurken ( Bugünkü sinkaflı , ağıza alınmayacak derecede iğrençlikteki tezahüratlarıda hatırlayarak ) neredeyse özlemle andıkları bir tezahuratın sözleridir . "Bir baba hindi , Heyyyallah ... On numara koy çuvala salla salla vur duvara vs." gibi ...
" Ah nerede o eski günler , nerede o eski t.rübünler , en kötüsü birbaba hindi'li tezahurattı " ile başlayan ya da biten birsürü söz ve ifadeler ... Tuncay'da herhalde çocukluğundan gelen bu nostaljik tezahuratı aklına getirmiş olsa gerek ki kullandı bunu . Kullanmasaydı ne mi olurdu , iyi olurdu tabi , ama kullandı diye ceza almasıda düşünülemezdi . Tuncay sezonun başında yedek kulubesinde söylediği sözler yüzünden 3 maç ceza almış bir oyuncuydu ... Ogün herhalde birbaba hindi dememişti...
Soru : Birbaba hindiyi eleştiren herkes Tirübünde veya TV başında maçı seyrederken tekbaşına veya topluca neler söylediğini bir hatırlasın , sonrada üstünde oturduğu hindiden inip tek ayak üzerinde beklesin , bu da onlara ihtar olsun !
Pazarlama : Bu "Baba Hindi" den bakalım Fenerium para kazanmayı becerebilecek mi ?
Yeni tezahürat : İl onbir sahaya İsimlerin yerinde Baba Hindi yazan formalarla çıksın arkadan bakılınca , 1 baba hindi 2 baba hindi ...9 baba hindi ,10 Baba hindi , 11 baba hindi yazsın ... Baba Hindiler maç yapsın , Marco sıkı mücadele edip ordan burdan top çalıp kaptıkça da tirübünler başlasın bağırmaya " 15 Baba hindi ...Heyallah ..."

Belge : Ayrıca aşağıdaki haberde objektif ve ahlaklı basınımızın o saf ve temiz (!) yüzünü gösteren örnek olsun diye eklenmiştir ... Herzaman çok tutarlı ve ilkeli gazetecilikte örneğizdir (!)
Centilmenlik : Tuncay belki bir hata yapıyor ama bu hatasını fark edip en azından nezaketen de olsa özür dilemeyi biliyor , darısı bunu bırakın yapmayı , düşünmeyen akıllarına bile getirmeyen ve bu getirmeyenlere şakşakçılık edip sonrasında da Tuncay'ı ve Tuncay gibileri eleştirmeye kalkanlara !

Not: Bir sözde gündem işgal eden açıklama yapan FB'li yöneticiye : Tam bir paralı asker , zamanı geldiğinde kullanılıyor ,zaten ancak o işe yarıyor ! Bu ülkenin gerçeği bu , şimdi feryad edenler yine bu konuda aynaya bakmalı , eleştiriyi kişi odağından çıkarıp biraz sisteme bakmakta fayda var , isimleri hiç önemi yok çünkü ...

Olayın Haberi : " Tuncay Şanlı, Galatasaray maçı sonrası televizyon ekranlarına da yansıyan görüntüleri nedeniyle sıkıntıya girdi. Daha önce Şükrü Saracoğlu Stadı'nda Galatasaray ile oynanan karşılaşmada Galatasaray seyircisini tahrik ettiği için yönetimden uyarı alan genç yıldız, kamuoyunda tepkiye neden olan seyirciyi coşturma yöntemi nedeniyle ceza alacak. Tuncay, derbi bitiminde kendi taraftarlarına koro şefliği yapmış ve nezaketsiz sözleri televizyon ekranlarına yansımıştı." (Milliyet 24 Mart 2006)

Perşembe, Mart 23, 2006

Aylak Adamın Güncesi - 6 -

Açıklama : Dünyada ve Türkiye'de gündem olanca hızıyla sona doğru koşmaya devam ediyor . Bu haftadan itibaren " Aylak Adamın Güncesi" ni ikiye ayırıyorum birinci sıra daha çok gündemin güncesi olurken ikinci bölümede "Aylak Adam'ın Kalburu " isimini koyacağım .Bu arada "Aylaklar Postası " adı altında yeni bir sanal uygulamaya bu haftadan itibaren başladık . Bu üzerinde uzun zamandır hayal kurduğumuz , sanal ya da gerçek dergi - gazete ya da posta-mızın başlangıcı olabilir. Siz okuyucular bunu blog'un bülteni olarak alacaksınız şimdilik .

Mart 2006 3. Hafta
Aylak Gündem Seçkileri
Yerel
Haftanın Olayı : TCMB Başkan ataması , tüm haftaya damgasını vurdu . Hükümetin tavrı net olarak bir fiyasko olarak algılanmalı .Öncelikli vekaleten atanan başkan Erdem Başçı'nın türbanlı eşi bu tartışmayı bambaşka bir boyuta taşıdı .Ancak görülüyorki bu bir oyunmuş! Bunun üzerine başbakanın açıklamaları doğrusu tüyler ürperticiydi : "Birinin eşini başı örtüsüz diye layık olduğu yere getirmeyecek miyiz? Bu ayrımcılıktır.Bal gibi de getiririz." tabii ki de buna bu kadar feryad etmek bile herşeyi açıklamaya yeterde artar bile ."Bu ayrımı yapanlar birzamanlar zenci - beyaz ayrımı yapanlar gibi lanetlenecektir . " doğrusu , bu bir zihniyetin ve planlanan eylemlere gösterilen tepkiye karşı bir yaylım ateşiydi . İşlerinin istedikleri rahatlıkta gitmediğini gördükçe, yönetim neredeyse her hafta biraz daha asabileşiyor ve tarihe geçecek değerde (!) veciz düşüncelerini ortaya koymaya devam ediyor . Başbakan bunları söylerken muhteşem ( !) muhalefetde boş durur mu ? : "Artık olup bitene kadrolaşma sözü yetmiyor. Yaşananolay kuşatmadır ". Bravo doğrusu ! Eee peki nasıl kurtulacağız bu kuşatmadan , hep yaptığımız gibi sadece ağlayarak mı ?
Haftanın diğer önemli gelişmesi : Genelkurmay Şemdinli Dosyasıyla ilgili bir açıklama yaptı - Paşaların yargılanmasına gerek olmadığıda belirtilirken -unutmamak için bir satırını notlarımıza geçelim : "TSK'ya yönelik haksız ve maksatlı suçlamalar karşısında öncelikle Anayasal sorumluluğuolanların tavır almaya davet ediyoruz ."İlginç bir tespit ve değerlendirme, bakalım nasıl yankı bulacak ? Şimdilik köstebek bürokratan bahsediliyor .
Tehdit unsurları -Milli Güvenlik Kurulu'nun 24 Ekim toplantısında uygun bulunan yeni Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB),Bakanlar Kurulu tarafından aralıkta onaylanarak yürürlüğe girdi. MGSB'de, Yunanistan'ın Ege'de karasularını12 mile çıkarması savaş nedeni olarak kaldı. Belgede, irtica öncelikli iç tehdit pozisyonunu korurken, aşırı sağ"öncelikli iç tehdit" olmaktan çıkarıldı. MGSB'de Ege Denizi'nde tartışmalı 100'den fazla ada için taviz verilmemesi gerektiği kaydedildi. MGSB'de bölücülük, irtica ve aşırı sol öncelikli iç tehdit olarak varlıklarını korudu. Aşırı sağ ise tehdit algılamasından çıkarılarak, "gözlem altına alınması gereken bir unsur" olarak tanımlandı. Belgede, Kıbrıs'taki hak ve menfaatlerın korunması öncelikli hedef olarak yer aldı.
Nevruz Savaşları : İlginç bir bayram şu nevruz , TV'lerde kürt-alevi-ermeni-türk kimlikleriyle sahiplenilmeye çalışılıyor . Politik bir araç olması tüm güzellikleri gayriciddi bir noktaya dönüştürüyor bence hiçbir anlamı da kalmıyor . Hıdırellez de böyle mi kutlanıyor ?
Dünya
Küreselleşmenin ayak oyunları -3-
AB Temsilcisi Kretschmer, "Askeriye üzerinde denetimin artırılması konusunda henüz atılmamış adımlar var" dedi.-Türkiye AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Joost Lagendijk, "Türkiye'de universitelerde türban takılmasındanyana olduğunu bildirdi.--WASHİNGTON Times gazetesinin, AKP’ye yönelik eleştirileri sürüyor. Gazete, ABD’li yetkililerin, Türkiye’nin laik rejimine bir tehdit empoze edebileceğinden kuşku duymaya başladıkları için Başbakan Erdoğan ile aralarına mesafe koyduklarını öne sürdü.Yorum: İki açıklamadanda çok net anlaşılacağı üzeri , AB kimliği ardından içişlerine net bir müdahale ve dikte durumu anlaşılmaktadır . AB normları ve objektifliğinin ciddi tartışılması gerekiyor. Ciddi ve değeryargılarına önemveren yöneticilerle tabii ki ...
- İngiliz The Times gazetesi, Londra'nın İran'ın tartışma yaratan nükleer faaliyetlerini durdurmaması halinde, yaptırımların, hatta güç kullanımının önünü açacak bir BM kararından yana olduğunu yazdı.
-Saddam Hüseyin yönetiminin son dışişleri bakanı Naci Sabri’nin ABD saldırısından hemen önce CIA’e önemli bilgiler verdiği ve Saddam’ın kitle imha silahları olmadığını anlattığı ortaya çıktı.Yorum : Savaşın gelişimi ve geleceğine yönelik enteresan ipuçları . umarım ilerleyen yıllarda bu notları okurken savaş ve ölümler gerilerde kalmış olsun .
Küreselleşme Karşıtları"Onlar Bir Avuç, Biz Milyonlarız"-Irak işgalinin üçüncü yıldönümünde dünyada 200 kentte ve Türkiye'de beş kentte işgal karşıtları ABD'ye seslendi: Irak'tan çekil, İran'ı bırak! Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) girişiminde Cumartesi günü (18 Mart 2006) "İncirlik Üssü Kapatılsın, ABD Evine Dön" başlıklı gösterilerle Kadıköy Meydanı'nda toplanan yaklaşık bin kişilik savaş karşıtları grubu Türkiye'nin işgale ortak olmamasını talep etti.
Haftanın Araştırması
Irkçılık ve Fransa gerçeği- Fransız Ulusal İnsan Hakları Danışma Komisyonu (CNCHD) tarafından düzenlenen bir kamuoyu araştırması, ”Fransızların üçte birinin, ırkçı olduklarını itiraf ettiğini” ortaya koydu.
- Almanya'da doğum oranı gitgide düşüyor ( BERLİN) . Almanya’da doğum oranları 1945’ten bu yana en düşük seviyesinedüştü. Federal İstatistik Dairesi verilerine göre, 2005 yılında sadece 676 bin bebek dünyaya geldi. Bu rakam, 1964’teekonomik canlanmanın da etkisi ile doğan bebek sayısının yarısından daha az. Almanya, Avrupa genelinde doğum oranlarınınen düşük olduğu ülke.Türkiye'de ise 2004 yılında bu oranın yüzde 19,1 olduğu söylendi . Yorum : Yapılan bir hesaplamaya göre Almanya bu oranlarla gittiğinde 2300 yılında 3 Milyon safkan Alman'a düşüyor , yani kısaca yokoluyor . Bu doğum oranının dünya geleceğine nasıl şekil vereceği açıkve net olarak göstermesi açısından önemli . Tabii kitlesel kıyımların yapılacağı genetik destekli savaşlar çıkıp kalabalıklar yokedilmezse ...
Doğa ve Çevre Hakkında
-Doğa için birşey yapanlar - Köpeklerin çektiği kızakla Sibirya’yı boydan boya geçen Fransız gezgin Nicolas Vanier, 8 bin kilometrelik yolculuğunun sonunda Moskova’daki Kızıl Meydan’a 10 köpeğiyle ulaştı. Vanier’yi çoğu Fransız yüzlerce kişi alkışlarla karşıladı. Vanier, uzun seferinin sonlarında ilkbahar kendini göstermeye başladığından bazı yörelerde kızağına buz ve karın erimesinden dolayı tekerlek takviyesi yapmak zorunda kaldığını belirtti. Vanier, bu yolculuğu "doğa için bir şeyler yapmanın zamanının geldiğini" belirtmek için yaptığını söyledi. Vanier, yolculuğuna 29 Kasım 2005 tarihinde Baykal Gölü’nün güney ucundan başlamıştı.
- Bu iyi bir haber galiba : TÜRKİYE, ağaçlandırma çalışmalarında dünyada ilk 10 ülke arasında yer alıyor. Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, erozyonla mücadele için ormanlaştırma çalışmaları kapsamında 2003’te 115, 2004’te 170, 2005 yılında ise 175 bin hektar ağaçlandırma yapıldığı belirtildi.
- Doğa'yı yokedenler : Şair Orhan Veli Kanık’ın Zonguldak’a geldiğinde yazdığı ‘Siyah akar Zonguldak’ın deresi’ dizeleriyle başlayan şiiri gerçek oldu. Türkiye Taşkömürü Kurumu tarafından yaptırılan kömür yıkama tesisi pis suyu dereye akıtınca kentin ortasından geçen dere simsiyah oldu
- Doğa düşmanı kim ? En tehlikeli tür insan .BM yayınladığı raporda, dinozorlardan bu yana türlerin yok olmasının en büyük nedeninin insanlar olduğuna dikkat çekti.
Sinema
- Fransa'da her yıl düzenlenen Créteil Kadın Filmleri Festivali'nde yönetmen Pelin Esmer'in "Oyun" adlı filmi en iyi belgesel dalında birincilik ödülü aldı. Mersin'in Arslanköy köyünde bir oyun sahneye koyan 9 kadının öyküsünü anlatan film gösterimde
Anma
- Aşık Veysel 33. Ölüm Yıldönümünde anıldı . Dostlar Seni Hep Hatırlıyor Büyük Usta !
Kitap
- Ödül : 2006 yılı Akdeniz En İyi Yabancı Roman Ödülü Orhan Pamuk’un ‘Kar’ isimli romanına verildi. (Paris)
- Önerilen Kitaplar : Huzursuz Ölüler / Paco Ignacio Taibo ve Subcomandante Marcos/ Çeviren: Pınar Savaş / Agora Kitaplığı
- Alternatif : Zapatista Hikayeleri / Subcomandante Marcos/ Çeviren: Çiğdem Dalay / Agora KitaplığıÖnerilen
Haftanın Çalışması : Savaşa Hayır
Sanatçı: İbrahim Sağlam

Çarşamba, Mart 22, 2006

Aylak Kalburuna Takılanlar -1-


Aylak Adamın Kalbur' u
Bu haftadan itibaren "kalbur " ile "günce" ayrıldı , bakalım nasıl olacak ?

Bu hafta kalburda kalanlar

- Hindistan'da ev yapımı kaçak içkiden ölen bir köylünün cenaze töreninde yine kaçak içki içen 10 köylü daha öldü. Yalnız değilsiniz !
- Türkmenistan’ın “ömür boyu lideri” Saparmurat Türkmenbaşı, kendisinin kaleme almış olduğu “Ruhname”yi üç kez okuyanların doğrudan cennete gideceğini iddia etti.TV’den halka hitap eden Türkmenbaşı, “Kim ki Ruhname’yi üç kez hatmeder; onun gönül zenginliği artar, feraseti ve zekası keskinleşir,ilahi varlığı tanır ve dosdoğru cennete vasıl olur” ifadesini kullandı. Bu adam tam bir bomba , Ruhsuzlaştırılmış bir topluma layık isimli bir eser(!)
- İngiltere başbakanlarının Downing Sokağı'ndaki resmi konutunun kedisi olan Humphrey'nin önceki gün öldüğü açıklandı. Bazı İngiliz gazeteleri, Humphrey'nin ölümüyle "İngiliz siyaset tarihinin önemli bir sessiz tanığının sahneyi terk ettiği" yorumunu yaptı.
-Türkiye Otomobil ve Motor Sporları Federasyonu Başkanı Mümtaz Tahincioğlu'nun son 6 yılda tam 8 kez radara yakalandığı ortaya çıktı . Trafik ekiplerinin İstanbul Kuruçeşme'de 13 Haziran 2005 gecesi yaptıkları kontrolde 60 promil alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen Tahincioğlu'nun ehliyetine 6 ay el konulmuştu.
Yorum : Başkanı takdir ederim ama şu bilgi tartışmasız istifa gerektirir ,
- Fırsatçı ve yaratıcı girişimler : İtalya'da bir firma Müslümanlar için namazlarında rüku ve secdeye giderken rahat hareket sağlayan kot pantolon üretti. Al Quds (Kudüs) marka kotlara gözlük, saat gibi eşyaların konulabileceği bolca cep eklendi.

Kalburunuz delik olmasın , hepinize iyi günler !

Derleyen: Atlantisli Aylak

Salı, Mart 21, 2006

Unutulmayanlar - Aşık Veysel -

Aşık Veysel
(... 1894 - 21 Mart 1973 )
Büyük ozanımız , büyük filazof Aşık Veysel' i , bedeninin bu dünyadan ayrılışının 33. yılında yüreğimizde yaşatarak saygı ve özlemle anıyoruz ... Şu sözleri onun filazofluğunun insan , hak sevgisinin , derin görüşlülüğünün örneği olarak bugünkü ve gelecekteki insanlara ders olması umuduyla .
Dostlar Onu HATIRLIYOR !
“Allah birdir, peygamber hak/ Rabbilalemindir mutlak/ Senlik-benlik nedir bırak/ Söyleyeyim geldi sırası/ Kürdü Türkü ve Çerkezi/ Hep ademin oğlu kızı/ Beraberce şehit gazi/ Yanlış var mı ve neresi?/ Kur'an'a bak, İncil'e bak/ Dört kitabın dördü de hak/ Hakir görüp ırk ayırmak/ Hakikatte yüz karası”

Aylaklar - Dünya Şiir Gününü Kutlar !

Sevgili kardeşimiz "Bankamet " günün anlam ve önemine binaen aşağıdaki kendi satırlarını bizlerle paylaştı . Bizde tüm dünya Aylakları ile ...
(*)

Günler uzun ,
Vuslat kayıp
Her gün bir sandal
Dalgalar arasında bir aşağı , bir yukarı ...

Kaybolan umutlar ,
Yeşeren ümitler
Bir gel-git dunyası ruhum.

Yeşermişse agaç ,
Patlamişsa çicek ucunda
Ve her doğan gün kuşun kanadında

Seni seviyorum hayat...
(*) Şiirin ismi olmadığı için ben de kullanmadım ama sanırım " Seni Seviyorum Hayat " uygun olurdu .

Perşembe, Mart 16, 2006

Unutulmaması Gerekenler (Manisa Tarzanı)

Manisa Tarzanı
Ahmeddin Carlak ya da Ahmet Bedevi
(1899-1963)
Bugün çevre dünyanın en önemli önceliklerinden ve sorunlarından biri . Bizim bu konuda belkide dünyanın ilk cevrecisine sahip olduğumuzu kim ve ne kadar biliyor , filmi dışında ... Önemi sembolik ve göstermelik anmalar dışında ne kadar kavranmış yaşatılmakta veya örnek alınmakta ? Bu konuda bir çalışma hazırlama niyetindeyim bu vesile ile bu kahraman "DOĞA ADAMINI" anmak ve hatırlatmak istedim .
Kendi sözleriyle

"Orası çiçeklerle süslü bir cennettir. Sabahları kuşların cıvıltısı ile uyanırım. Dağdan ovaya doğru bakmak insana müthiş bir duygu veriyor. Hayatta yaratıcı olma gücünü ben dağlarda sezmişimdir."
( Ek bilgi: Ağrı - Cilo - Demirkazık gibi birçok önemli dağa çıkmış ülkemiz dağcılığınında önemli isimlerden biridir ayrıca ...)

"Seni giydirmek için soyunuyorum Manisa ! " ( Bunu söylediğinden emin değilim filmden alıntı sanırım ama esprisi güzel)

Ben Tarzan . . . “Yaşayışım gayet basittir. Yaz, kış , Topkale’ deki kulübemde ve mağaramda yaşarım. Evim meyve ağaçlarıyla , çiçeklerle çevrilmiş cennet gibidir. Yazın yaş, kışın kuru meyveler yerim. Günde üç kez , buz gibi suyla yıkanırım. Vücudumu korumak için, kendi yaptığım bitkisel yağı sürünürüm. Eski ve yeni yazıyı bilirim. Türk müziğine hayranım. Sinemanın tutkunuyum. Zaten dertle,gamı bunlarla unutuyorum. Gazete ve dergi elimden düşmez, hepsini alıp okurum”. ( Bu ifadede filmden olabilir, emin değilim )

“Üzüntü, dağın üzerine gelip duran buluta benzer. Çok durunca yağmur olur,kar olur,yerleşir kalır. Başında üzüntüyü çok durdurmaya gelmez. Bulutu daha bulut halindeyken kovmak lazım”

”Ahmet Bedevi bir çıplak, garip adamdır. Amma ölünce, ağaç sevgisi sembolü olacak, hangi idareci, ağaç kestirirse rüyasına girecek, boğazına sarılacağım. Bu memleketin yeşile, yeşilliğe, ağaca, çiçeğe ihtiyacı var. Bu sevgiyi yaşatın ne olur

Aylak Adamın Güncesi - 5 -

Mart 2006 2. Hafta
Yaşar ağbeyimin anısına(*)
Yerel Gündem
Haftanın Olayı : Kürt Konferansı : Ermeni Konferansı sonrası , akademik bir platformda yeni bir tartışma yapıldı Bilgi Üniversitesinde . Bu konuda söylenecek çokşey vardır , akademisyeninden sıradan vatandaşına kadar herkesin birdiğeri kadar hakkı da vardır . Ancak ortaya çıkmış , çıkarılmış olan tabloda benim en çok dikkatimi çeken unsur , açık açık etnik bir ayrımcılığın özellikle işlendiği , etnik kökenlerle Türk'lük kavramı ( eleştirisi ) üzerine, aynı biçimce etnik Kürtçülük tezlerini destekleyici veya tetikleyici yaklaşımlarla gidilmesi , bunada aydınların alet olması ... Gelinen sonuç; problemin başlangıçtan buyana bu noktaya çekilmeye çalışılmasıdır ki bence bu şekilde ne tartışarak ne de başka şeyle çözüm üretilemez . Etnik kimlik ve kültür farkları , dil , egitim vs. sorunların sistemli olarak ortaya çıkarılması yanısıra özellikle aydınlar ,yanısıra bu söylemdeki "hasbelkader " politikacılar bölge inasanının sosyal yapısı ve ekonomik geri kalmışlığını ve nedenlerinide sorgularken ( acaba samimi anlamada sorgulamışlar mıdır? ) bu konuda bu politik, akademik ve toplantılarda gösterdikleri duyarlılığın (!) % kaçını göstermişlerdir (!) Yoksa tüm bunlar oyunun bir parçası mıdır ? Global politikaların ayak oyunlarının düşünce ve tartışma özgürlüğü adı altında vucut bulduğu bir dil olmasın bu işler ? Kimbilir ? Dedik ya , komplo paranoyaklığının hakim olduğu bir toplumdayız , herşeyi düşünmek mümkün . Herkesin de bu konuda yapacağı bir yorum , takınacağı bir tutum , göstereceği bir tepki olabilir doğal olarak . Bu yaklaşımı sergileyen aydınlarında farklı bir çizgileri olan mesela 2. Cumhuriyetçiler'den oluştuğu, Atatürk ve Kemalist düşüncenin bu platormlarda yer almadığı konusundaki bir eleştiriyide hatırlatarak ( Bedri Baykam - Cumhuriyet ) mevzuyu bağlayalım . Herşeye hemen atlamayalım ... Bu ülkenin bölünmez bütünlüğününe de olan inacımızı ve etnik ayrımcılığı redditiğimizi de vurgulayarak...
Son söz: Irkçılıkla silah yanyana geldimi , ölüm olur , ölümün olduğu yerde , doğrular biter , insanlık kaybeder ...

Dışpolitika Fiyaskosu : Basından bir haber , " Japonya, Türkiye'de müze yapımına vereceği destek için sözleşmeye 'projede rüşvet verilmeyecek' koşulunu koymak istedi. Meclis'te bu koşul onur kırıcı bulununca sözleşme hükümete iade edildi." Bu metni mecliste incelerken ortaya çıkardığı söylenen CHP milletvekili Şükrü Elekdağ'ı kutlarım.

Türkiye'nin saklanmaya çalışılan yüzü
- (Basından ) "Adana'da bir süre önce iflas edip ortadan kaybolan toptancının deposundaki mallar, mahalledeki çocuklar tarafından yağmalandı." Yorum: Son kullanma tarihlerine bakılmadan "ganimetler" afiyetle miğdeye indirildi . Kuş gribinde canlı tavukları sokakta kapışılırkende görmüştük ... Yöneticiler çağdaşlığı tarif ediyor , halk çağdaş dünyada böyle yaşıyor ! Halk mı suçlu ya da haksız , yoksa yöneticiler mi ? Buna halk diyebilen birçok "çokbilmiş" biliyorum bunu bilmenizi isterim . C ahilliği bir doğum zafiyeti ya da kader olarak kabul eden ve yaşananların sorumlusu gören CAHİLLER , hemde hemen yanımızda aramızda yaşıyorlar . Bu da böyle biline ...

Dünyadan
- Politika : Adamımız Berlisconi yine gündemde : Başbakan devlet televizyonu RAI 3 ' de Kanal spikerinin( Lucia Annunziata) Irak ile ilgili sorularında ısrar etmesi üzerine programı söylenerek terketti. Yorum: Düşünün şimdi ( idrak etmekte düşünmekte sizin için nekadar zor farkındayım ama haa gayret zorlayın kendinizi) TC Başbakanı TRT1'de tartışma programnıda sorulara kızıp programı terk ediyor !!! Evet aynı fikirdeyim bende sizinle ... Fazla gülümsüyor diye spikeri işten atıyor bu ülkenin resmi devlet televizyonu ... İtalya'dan bile alınacak önemli dersler var , ilginç olanıda bunları Berlisconi veriyor , bir adam ancak bukadar faydalı ( ! ) olabilir ... Teşekkürler başbakan , Forza Milan (!)

- Uçurtmayı da Yasaklarlar : ( Basından ) UÇURTMANIN yasak olduğu Pakistan'ın Pencab eyaletinde dün yüzlerce kişi, geleneksel uçurtma festivalinde buluştu. Yasağı delerek Lahor kentinde uçurtmalarını gökyüzüne salan 125 kişi gözaltına alındı. Eyalette yasak, yedi kişinin 'cam, jilet' gibi kesicilerin bağlandığı uçurtma ipleri yüzünden ölümü sonrasında başlamıştı.

- Küresel Ayak Oyunları 2
- Tarihin sorgulayacağı sözler : Abdullah Gül ( Dışışleri bakanı ) : 'Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Türkiye'nin dış politika ilkelerine uygun. ABD ile hareket ediyoruz. Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek...'
- Abd senatosu Limanları almak isteyen arap sermayeli şirketin bu işlemini veto etti
- Fransa'da 68 ruhu yeniden çanlandı , öğrenciler çalışma saatleriyle ve 26 yaşından gençlerin işten çıkarılmasıyla ilgili karara karşı tüm sendikalarla berabereylem yapıyor . Destek liselere kadar indi .
- Irak savaşından İngiliz şirketleri 1,1 Milyar kazanmış , petrol gelirleri hariç , çekilme ve savaşın sonlanması masal olmaktan öteye gidemez .

Hayvan Katliamı
- Ankara'da belediyelerin toplu köpek katliamı yaptığı toplu mezarlarla kanıtlandı , toplumsal cinnet heryerde . Tarih bunları da affetmeyecek !

Sinema
- Evrensel Sinema Kitaplığı. Yayınevinin son iki yılda yayımladığı kitaplar ile çok sayıda yerli ve yabancı sinema kitabı, film afiş ve kartları Kadıköy'deki Evrensel Sinema Kitaplığı'nda satışa sunuldu. (0216) 414 59 12 / 13

Haftanın Araştırması
- Boğaziçi Üniversitesi ve Açık Toplum Enstitüsü araştırdı : Toplum kendisi gibi olmayanı hoşgörmüyor!
"Eşcinsellerden, evlenmeden aynı evde oturan çiftlerden rahatsız olanların oranı yüzde 50'nin üstünde çıktı. Ramazanda oruç tutmayanlardan rahatsız olanların oranı ise yüzde 36..." Yorum : Hoşgörü mü ? O da ne ? Benim dediğim doğrudur ! Okadar ! Konu kapanmıştır !

Spor
- Sporda bir İlk - Açlık Grevi : ( Basından ,13 Mart) Üçüncü Futbol Ligi 1. Grup'ta yer alan Nusaybin Demirspor takımı açlık grevine başladı. Kulüp başkanı Mehmet Ata Sevinç, takıma hiç kimsenin sahip çıkmadığını, yönetim kurulu için bile üye bulamadığını söyledi .
- Sivassporlu Hakkı'dan Sergio Ramos'a sevgilerle: Bence Ramos Sivas'a gelsin göbekte Hakkı ile çok iş yaparlar (!) Mustafa Çulcu'da İspnaya MHK'nin başına geçsin . Mejuto'nun kokartı sökülsün (!) ... Zaten hakeminde hiç gözüm tutmamıştı ! Kesin satılmıştır , tüm hatalar R.M lehine oluyor zaten orada da , eee ne de olsa sermayenin ve kralın takımı , vurun kahpeye , hakemler bu yüzden Atletico Madrid'i bitirdiler bu sene vs.vs .... (!) Tam Hınç-All'lık konu ve tanıdık ...
İspanya'dan Sevgilerle ...
İspanya'da haftanın olayı Real Madrid-Valencia maçındaki inanılmaz hakem hatası idi. Sergio Ramos oyunun durduğunu zannedip topu eline aldı, ama hakem Mejuto Gonzales pozisyonu görmediği için Valencia, bir penaltıdan oldu.
Türkiye'den Sevgiler ( İlkyarı'da oynanan GS- Sivasspor maçından )
83. dakikada Sivasspor kaptanı Hakkı, oyunun durduğunu düşünerek ceza sahası içinde topu eline alınca hakem Mustafa Çulcu, penaltı noktasını gösterdi. Penaltı atışını kullanan Ümit Karan, kendisinin ve takımının ikinci golünü kaydetti. 2-0
(*) Sevgili kuzenim Yaşar ağbeyimi 12 Mart günü yitirdik , anısı önünde saygıyla eğiliyorum , onu hep sevgiyle anacağım ve unutmayacağım ! Tanrı rahmet eylesin ! İyi bir Fenerbahçeli, toprakla göl suyunun yoğurduğu deniz suyuylada yıkanmış sevgi dolu bir köy çocuğuydu .

Haftanın Fotoğrafı : Uçurtma ve Çocuklar
Sanatçı : Serra Topal

Salı, Mart 14, 2006

Ne okuyoruz ne algılıyoruz

"ABD’de elini çim biçme makinesine sokan adamın parmakları koptu. Alette “parmaklarınızı bıçakların arasına sokmayınö uyarısı olmadığını söyleyen kazazede üretici firmadan 317 milyar tazminat aldı."
Yukarıdaki örnek haber metni üzerinden ne okuyor , ne algılıyoruz ile ilgili bir e-posta alınca bende kendi değerlendirmemi yaptım . Arkadaşlar kendilerince 6. tip yorum koymuşlar mesaj uzun olduğu için buraya eklemiyorum , onun yerine bende kendi tipmi şıklandırarak açıklıyorum , buyurun...

7. TİP bir bürün olarak değerlenidmek mümkün değil , şıklarla ancak ... mevzuu derinde :))

a) Adam gerçekten salak ve sistem gereği akıllılar ( Mesela Avukatlar ) salaklara akıl vererek onu yönlendirmişler ve açığı değerlendirip salakla beraber kendilerini zengin etmişler bi güzelde reklam yapmışlar ... Olayın yazıldığı gibi olduğuna inanmadığım için bu seçeneği de böyle değerlendiriyorum ( American Dream )
b) Adam çok akıllı ve muhalif bir tavrı var : Normal bir kazayı sansasyonel bir noktaya taşıyıp hem sistemle ( medya ile özellikle ) hem adaletle hemde firmalar ve ürünlerin üzerindenki tüketici uyarıları ile dalga geçmiş , bunları yaparkende hatırı sayılır bir paraya konmuş . Bu süper Amerikalı olur işte ... Bukadar zekilerinden fazla olsa gelecek umudum artar ama azlar eminim ... ( Unknown Soldier )
c) Adam bitik , parasızlık canına tak etmiş sürekli bir arayışta yolunu bulmak için bunun için uzuvlarınıda feda etmeye hazır ve sürekli bir açık kovalıyor , firmanın bu ürünü ve uyarı zafiyetini bulup bunu kasten yapmış ... Buna lafım yok , aç ya da çaresiz ayı ( burada kelime anlamında kulanılmıştır ) herşeyi yapabilir... ( Bu memelekette askerlik yapan zatı muhtermler buna benzer örnekleri bilirler ben bunalımdan ve baskıdan kurtulmak için askerlikten kaçmak için çürük almak için ayağını parmağını vuran adamlar duydum ve biliyorum mesela , sağlam tırnağını çektirenleri hiç saymıyorum , ya da laf olsun diye apandist ameliyatı olanları ...bu bir pisikolojik sorun ) ( Cartoon Life)
d) Amerikan sisteminin artı ve eksi kutupları burada güzel buluşmuş ... Birşeyi yaparken herşeyi kılı kırk yararak düşüneceksin kardeşim , sen düşünmezsen düşündüren çıkar . O halde ver parayı çek cezayı ve öğren başkalarıda bundan ders alsın ... Emsal olması adına düşündürücü ve güzel ... ( American Arrengement )
e) Hepsinden öte en kaydadeğer durum , her ne sebeple olursa olsun tüketici hakkı ve magduriyetlerine verilen değer ... Kendisi dışındaki diğerlerine verilen değere girmiyorum , o açağıda 2. TİP'te in-celenmiş zaten ... ( Who is "F.ckin" American ? , Who's F.ckin the others ? )
f ) .... Bu iş sürer gider ... ( If you're going to San Fransico ... )

Sonuç olarak burada sisteminin bir dalga geçme durumu var deyip mevzuyu kapatalım .

Herkesin tipi kendine :)

Perşembe, Mart 09, 2006

Aylak Adamın Güncesi - 4

2006 Mart 1. Hafta

Yerel Gündem
Haftanın Olayı : Hiçkuşkusuz ülkede ortaya çıkan Asker- Siyaset-Yargı krizidir . Bu konudan çağrışımla uzun bir yorumu aşağıda "Yayılmacı planlar ve onları yakan değerler " başlıklı makaleden okuyabilirsiniz .

Haftanın polemiği : Kadir Topbaş'ın "İstanbul Tünelleri" projesi , Şahmaran efsanesi geri dönüyor ...

Haftanın Tarifi ( Başbakan'dan ) : " Çağdaşlık, ‘Ben kendi arabamı alacağım. Ailemle beraber istediğim yere, istediğim zaman rahatlıkla gidebilmeliyim’ deme hakkıdır." R.T.Erdoğan . ( Aşağıda Berlisconi ve Özal açıklamalarınıda bulacaksınız . Nasıl bir mantığın yönetim anlayışıyla yönetilmeye çalışıldığını açıkça görüyoruz insanlığın ! Düşündürücü ...
Haftanın Kanunu : Sigara Yasağı Kanunu . Son durum , filmlerde ki sahnler yasadan çıktı ama bu defada stadyumlar dahil edildi.

Haftanın Bürokratı ( Kaymakamı) - "Kadıköy' de kaymakam tarafından tüm eğlence yerlerine kamera takılması istendi ." Dikkat kaymakam bizi dikizliyor !

Dünyadan Politika ( Zeka fışkıran (!) ifadeler )
- İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, zengin olmak isteyen İtalyanlara, "Benim gibi yapın ve daha fazla para kazanın" tavsiyesinde bulundu. Bu da Tonton Başbakanımızı getirdi aklıma " Benim memurum işini bilir " hesabı . Evet ogünden beri pek bir mesafe katettik bu değerli açıklamalara sayesinden , şimdi İtalyanların'da ufkunun açılacağına eminim !

- İngiltere Başbakanı Blair, “Irak konusunda karar alırken, kendisiyle de mücadele ettiğini” söyledi. Irak konusundaki kararında Hıristiyanlık bilincinin ve inancının etkili olduğunu ifade etti. Eh ne diyelim herşey çok açık değilmi ? Medeniyetler çatışmasının körükçüleri kimler ? Medeniyet ne ki bu arada ?

- Yunanistan'ın Erbakan Hocası : Yunanistan Kilisesi’nin aşırı milliyetçi Başpiskoposu Hristodulos, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin günah olacağını söyledi. Süper açıklama , aklıma Erbakan Hocayı getirdi , oda R.P'ye oy vermeyenlerin günaha gireceğini söylüyordu ... Hakikatten hastayım bu adamlara .

- ABD'de düşünce özgürlüğü : Cherry Creek bölgesinde bulunan Overland Lisesi’nin öğretmenlerinden Jay Bennish’in, Bush’u Adolf Hitler ile kıyasladığı için okuldan uzaklaştırıldı.

- ABD Başkanı Bush Pakistan'da açıkladı : ( Havanın güzel olması üzerine ) : Havanın güzel olmasını ayarladığınız için teşekkürler.:))

Küresel Ayak Oyunları
- ADB Karadeniz'e Filo çıkarmak için baskısını arttırıyor , ABD Kuzey Irak'da ki kürt sorununun Irak hükümetinin problemi olduğunu açıkladı , Washington Post:Nükleer silah Atatürk ilkelerine aykırı dedi. Avrupa Birliği Komisyonu Türkiye Temsilcisi, Büyükelçi Hansjörg Kretschmer, Türkiye'nin 2012 yılında AB ile müzakereleri sonuçlandırması ve tam üyelik için gerekli tedbirleri alması halinde, 2014 yılında AB'ye tam üye olabileceğini söyledi ... Yorumsuz !

Haftanın istatistiği :
-"Büyümenin öncü göstergesi niteliğindeki sanayi üretimi Ocak’ta 2002 Şubat ayından bu yana en düşük düzeyde gerçekleşti ve yüzde 4.5 oranında geriledi. Sanayi üretiminin Ocak’ta yüzde 4.2 artması bekleniyordu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, madencilik sektöründe üretim yüzde 0.8, imalat sanayi sektöründe yüzde 6.1 oranında düşerken, elektrik, gaz ve su sektöründe yüzde 7.1’lik artış görüldü." Sürekli büyüdüğümüzü söyleyen işlerin çok güzel ve yolunda olsuğunu söyleyen baş müzakerecimize saygılarımızla !

Spor
- Haftanın Bombası: Liverpool'un İstanbul'da Şampiyonlar Ligi kupasını aldığı maçta yaşanan sevinçle alınan alkolün hormonları tetiklediğini belirten Liverpoollu ebeler, "Dokuz ay geçti. Bebek patlaması oldu" diyor ( Basından )

- Haftanın Maçları : Barca'nın intikamı acı oldu . Ronaldinho'nun uzaylı olduğu anlaşıldı ( 1 - 1 ) . FB yine GS'ı yendi , bakalım kötü giden gidişini ve şanssızlığınıda yenebilecekmi ( 2-1 )

- Haftanın Alkışı
Eczacıbaşı Bayan Valeybol Takımı
: Çağdaş Eğitim Vakfı ve İstanbul Valiliği işbirliği ile 2004’te başlattığı "Aile İçi Şiddete Son!" kampanyasına katıldıkları ve spor sadece sahada ya da parkede oynanan basit birşey değildir dedikleri için . Bravo !
Beşiktaşlı bir gurup taraftar Avrupa'da maymun taklitleri yapılarak ırkçı protestolara mazruz kalan en önemli sembol Barca'lı Eto'o ya yapılan saldırıları " Hepimiz Eto'o 'yuz ..." pankartı açarak protesto etti.
Sinema
Haftanın Şoku : Muhafazakar ABD , kültür denilebilirse tek seçeneği olan kovboyların eşcinselliğine pirim tanımadı en iyi film özdülünü Brokeback Mountain kazanamadı . Ödül Crash'in oldu ama , bu arada eşcinsel abilerin gönlüde fazlasıyla alındı . Tayvan asıllı yönetmen ve bir eşcinseli canlandırdığı roller , yönetmen ve en iyi oyuncu ödüllerini aldı .
Haftanın Fotoğrafı : Barış İstiyorum
Sanatçı : Recai Korur
Derleyen , yorumlayan : Atlantisli Aylak
9 Mart 2006

Çarşamba, Mart 08, 2006

Yayılmacı planlar ve onları yakan değerler

Siyaset- adalet mekanizması - asker vb. konularla ortaya çıkan bunalımlar üzerine bir değerlendirme .
Bu son gelişmeler belkide geçmişi çok gerilere giden sorunların ve hesaplaşma planlarının geldiği son durumun dışa vurumudur . Başlangıçta emperyalizmin (TDK Sözlük anlamı : Bir milletin sömürü temeline dayanarak başka bir milleti siyasi ve ekonomik egemenliği altına alıp yayılması veya yayılmayı istemesi, yayılmacılık, yayılımcılık: ) hedeflerine karşı bir duruş , başkaldırı olarak ortaya çıkan direniş , kurtuluşa giden yol, sonunda ortaya çıkan tablo , o günedek neredeyse koyun gibi yönetilen , gürüha dönüştürülmüş cehaletin pencesinde yıllarca sömürülmüş insan topluluğuna yani çaresizlik içindeki halkımıza bambaşka bir yönetim biçimi ve anlayışı sundu. Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti , demokrasi ve devrimler ... Bu halkın bilinçli tercihinin dışında bir gelişmeydi ki zaten böyle bir bilincin halkta var olmasını beklemek de o dönem itibari ile komik olurdu sanırım ... Bu önemli olay ( Kurtuluş mücadelesi ve yeni bir ulus ve ülkenin küllerinden doğuşu ) o dönemdeki yayılmacı unsurlar için o kadar büyük bir darbe ve pisikolojik bir yenilgide yaratmıştır ki , bu değişimin baş mimarı , yaratıcısı, lideri "Ulu Önder" i ve ortaya çıkan eseri ogünden sonra onlar için sonu getirilene kadar en büyük hedeflerden biri olmuştur . Hep bir intikam duygusu ile yanıp tutuşmuşlar ve bunun için büyük planlar yapmışlardır. Bu uzunvadeli ve ciddi planların sonucunda bugün gelinen nokta bize bunu kolayca kanıtlamaktadır . Mustafa Kemal'in yapmaya çalıştığı ve yaptıklarının günümüzde doğru algılanamadığı ya da sistemli bir şekilde algılatılmadığı ya da ismi üzerinden bir putlaştırma yapılarak özellikle yıpratılmaya çalışılması bunun kanıtları olarak düşünülebilir . Bugün sonderece iyi niyetle tepkisini vermeye çalışan bizim gibi vatandaşların Mustafa Kemal kaynaklı sözleri kullanış biçimimiz aklımıza gelişi ve kafalarımızdaki ilk imajı , onunla ilgili anma günleri ve bunların içerikleri acaba bu anlamda nekadar Atatürk'ün bize bırakmaya çalıştığı mirasın ve düşünce biçiminin sahiplenilmesidir. Ben bundan pek emin değilim . Aslolan benim bedenim ya da yüzümü görmek değil yapmaya çalıştıklarımı görmeniz derken söylemeye çalıştığı o sözü bile acaba nekadar doğru algılanmış ve algılatılmıştır bizlere ? İşte tüm bu ve benzeri sorular ve bunlara vereceğimiz yanıtlar bize o büyük eylemiyle emperyalistlerin lokmasını kursağında bırakmış olduğu için o günden sonra sürekli , bitmeyen büyük bir operasyona maruz kalış ve bugünlere niçin gelindiğini anlamamızı kolaylaştırır . Bu üzerimizde yapılan plandır ve sonuç alıncaya kadar da yılmayacakları kesindir . Asıl amaç, ortaya çıkmış ve bir doktirine dönüşmüş , dünyada birçok insanı etkilemiş bu bilinci ve gerçeği yıkmaktır . Yıllar sonra bile olsa bir kahramanın yokedilişi, onun düşüncelerinin beyinlerde estirdiği, estirebileceği fırtınayı, ateşi söndürecektir. Dünyada sömürülmeye müsait insanlar için bir umut ya da hayallere sahip olanaların hayallerini söndürecek ve paylaşım politikaları sekteye uğramamış olacaktır . İdol öldürülmelidir !

Bugün gelinen noktada ortaya çıkan birçok gelişme ve olayların ana kaynağını bu mantıkla değerlendirmek lazım diye düşünüyorum . Karşı güç odakları uzun bir süreçten geçerek, sürekli planlayarak ve hesaplayarak gelişmeleri bu noktaya taşınmış ve daha da taşımaya çalışacaklardır. Bugün örnekleri ortaya çıkan yönetici tiplerinin hepsi bu plan ve programlar çerçevesinde bugünler için hazırlanmıştır belkide. Hakimiyetlerindeki ülkenin değerleri sürekli yıpratılarak, anlamları sorgulanan , güven duygusunun zedelendiği tartışılabilir kurumlara ve kimliklere dönüştürülmüştür . Dünyada gelişme gösteren sosyal , düşünsel yapıdaki gelişmelerinde bu amaca yönelik taraflı ve bilinçli kullanımıyla da desteklenen bu kampanya , süslü ifadelerle zenginleştirilimiş , özellikle yetiştirilen veya lider gibi gösterilen basiretsiz ve bu amaç için seçilmiş izlenimi veren kişilerin yarattıkları etki olayın tuzu biberi olmuştur . Tüm ahlaki , siyasi , yönetsel değer yargıları , özelliklede büyük acılar çekilerek yaşanmış ve yaratılmış önemli tarihsel gerçekler masallaştırılmış ve ciddiyetinden çok uzak noktalara taşınmıştır ( Kurtuluş , kuruluş mücadeleleri ve Atatürk ) . Tüm bu süreç bizi bir noktaya taşımak için yapılmıştır. Yayılmacı politikalar güden güçlere karşı sonderece stratejik bir konumda bulunan ve yarattığı ideoloji ( TDK Anlam: Siyasal veya toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükûmetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dinî, moral, estetik düşünceler bütünü. ) örneği , içerdiği gerek insan, gerekse de doğal kaynaklarıyla ve de tarihiyle sağlam temellere dayanan Türkiye Cumhuriyetini yıkmak, bölmek ve değerleriyle beraber yoketmektir.

İşte bugün ortaya çıkan örnekler hep bu plan ve programların parçasıdır . Adı geçen her kurum ya da kişiler bu bakış açısıyla değerlendirilmeli ve olabildiğince objektif olarak yorumlanmalıdır . Bugün komplo teorilerinin ortalığı kasıp kavurduğu bir dönemde , komployu ve gerçekleri birbirinden iyi ayırdetmek gerekir .
Önemli olan olup biteni bize net olarak kavratabilecek ve aydınlatabilecek bir gerçekliği nasıl yakalayabileceğimizdir . Önemli olan geçmişimizi bir masal dünyası ( Kurtuluş savaşını , Türkiye Cumhuriyetinin kuruşuş aşamasını , önemli devrimleri ve Atatürk'ü doğru algılamak ve algılatmak) ötesinde özümseyebilmemiz , önemli olan değerlerimize nasıl sahip çıktığımız ya da çıkacağımız , önemli olan geleceğin nasıl olacağını kestirebilmemiz , önemli olan bu geleceğe nasıl etki edebileceğimizi kendimize sorup sormadığımızdır ...

Önemli olan budur , bu ülkeye nasıl sahip çıktığımızdır . ÖNEMLİ OLAN BU DEĞERE SAHİP ÇIKMAMIZ GEREKTİĞİDİR ! Elimizden uçup gitmeden .

Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzeri kimse rahat uyumuyor artık ...
Not : Özellikle aşırı milliyetçiliğe ve etnik bir yapıya dayandırılan gelişmelerinde , onbinlerce yıldır üzerinde birçok kültürleri barındırmış Anadolu coğrafyasında sürekli , sorunsuz olarak birlikte yaşamış kültürel , etnik , dinsel geçmişleri birbirinden çok farklı insanların kendiliğinden ortaya çıkardığı bir sorun değildir ve olmamıştır da . Bu konu hep oyunun bir parçası olmuştur . Bugün dünyanın gündemini meşgul eden olayların içeriklerine ve çıkış biçimlerine bakılırsa bu rahatlıkla görülebilecektir. Zayıflat , kışkırt , parçala , yok et ve paylaş .

8 Mart

8 Mart Kutlu Olsun
Anne ve babalar günü gibi yavan bir manası olmasın bu günün , değerlerin doğru ve yerliyerine oturduğu güzel bir geleceğe ...


Kadının İnsan Haklarının 149 Yıllık Yolculuğu
ABD'deki 8 Mart 1857 yangınında grevci 200 kadın yaşamlarını yitirir. 1910'da Clara Zetkin'in önerisiyle bu tarih Dünya Emekçi Kadınlar Günü olur. 1975'te BM'nin Dünya Kadınlar Günü ilan ettiği tarihi, Türkiye'de ilk kez TKP'li kadınlar kutlar.

8 Mart 1857, ABD'de 40 bin kadın dokuma işçisinin, kadın işçilerin işten çıkarılmalarını ve düşük ücret verilmesini protesto etmek amacıyla ilk kez direndikleri ve greve gittikleri tarihtir.

Kadınlar çalıştıkları fabrikayı işgal eder ve polis müdahalesiyle karşılaşırlar. Olaylar sırasında çıkan yangında 100'ün üstünde kadın hayatını kaybeder. Daha sonra 1910 yılında Kopenhag'da II. Enternasyonale bağlı sosyalist kadınların yaptığı Uluslararası Kadınlar Konferansında Clara Zetkin'in önerisi üzerine 8 Mart, Amerika da grev sırasında çıkan yangında ölen işçi kadınların anısına "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" ilan edilir.

Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Dünya Kadınlar Günü oldu: 1975

1960'lı yıllara kadar 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü, dünyanın birçok ülkesinde, sosyalist kadın örgütleri tarafından kutlanır. 1975 Dünya Kadınlar Yılı'nda, Birleşmiş Milletlerin (BM) kadın konferansında alınan kararla 8 Mart "Dünya Kadınlar Günü" olarak kabul edilir.

Ülkemizde, 8 Mart'ın ne zaman kutlanmaya başlandığını kesin olarak bilmemekle birlikte, 1975 yılına gelinceye değin, kapalı mekanlarda veya parti merkezlerinde kutlanmakta olduğunu sanıyoruz. ( Bianet'ten alıntılanmıştır.)

Salı, Mart 07, 2006

Kızılderili ve doğa

Kızılderili'nin Doğa Anlayışı
1871 yılında doğan "Tatanga Mani" ya da Yürüyen Boğa adlı, yaşamı boyunca doğayı anlamaya çalışan Stoney kızılderilisi, yaşlılığında Kanada hükümeti tarafından Kızılderili halkının temsilcisi olarak bir dünya turuna çıkarılır. 87 yaşında, Londra'da yaptığı bir konuşmada, Kızılderililerin Yüce Ruh'la ve onun yarattığı doğa ile olan ilişkisini şu şekilde dile getirir:"Biliyorsunuz, dağlar her zaman taş binalardan daha güzeldir. Şehirde yaşamak, yapay bir varoluştur. Orada birçok insan, ayaklarının altında gerçek toprağı hiç hissedemiyor, saksıdakiler dışında bitkilerin büyüyüşünü göremiyor ya da caddelerin ışıklarından geceleyin yıldızlarla süslenen büyüleyici gökyüzünü görebilecek kadar uzaklaşamıyor. İnsanlar Yüce Ruh'un yarattığı sahnelerden uzakta yaşadığında, onun kanunlarını da kolayca unutuyorlar.Biz her şeyin yaratıcısı ve yöneticisi olan Yüce Ruh'la iyi geçiniyorduk. Siz beyazlar bizim vahşi olduğumuzu sandınız. Bizim dostlarımızı anlamadınız, anlamaya çalışmadınız. Biz güneşe, aya ya da rüzgara övgüler düzerken, siz bizim putlara taptığımızı söylediniz. Hiç anlamadan, yalnızca bizim tapınma şeklimiz sizinkinden farklı diye, bizi kayıp ruhlar olarak nitelediniz.Biz Yüce Ruh'un eserlerini her şeyde görürdük, güneşte, ayda, ağaçlarda, rüzgârda ve dağlarda. Bazen bunlar aracılığıyla ona yaklaşırdık. Bu çok mu kötüydü? Bence biz Yüce Varlığa, bize putperest diyen beyazların çoğundan daha güçlü bir imanla, gerçek bir inançla bağlıyız. Doğaya ve doğanın yöneticisine yakın yaşayan Kızılderililer karanlıkta değildir.Ağaçların konuştuğunu bilir miydiniz? Evet, konuşurlar. Birbirleriyle konuşurlar, kulak verirseniz sizinle de konuşacaklardır. Asıl sorun, beyazların dinlememesidir. Kızılderilileri dinlemeyi hiç bir zaman öğrenemediler, bu yüzden doğadaki başka sesleri dinleyeceklerini de hiç sanmıyorum. Oysa ben ağaçlardan çok şey öğrendim, bazen hava, bazen hayvanlar, bazen de Yüce ruh hakkında."

Cuma, Mart 03, 2006

A.Aylak' ın Seçkileri

Atatürk ve Kurtuluş Savaşı üzerine önerilen kitaplar .

Türk kurtuluş savaşı ve Atatürk üzerine Rüstem Kurtoğlu aiağıdaki kitaplardan en azından birinin okunması gerektiğine parmak basmış .
Halide Edip Adıvar “ Türkün Ateşle İmtihanı “, Yakup Kadri “Yaban” , Hasan İzettin Dinamo “Kutsal İsyan “, Falih Rıfkı Atay “Çankaya” ve Turgut Özakman “Şu Çılgın Türkler
----------------
Seçkin Sözler
( Cumhuriyet Kitap Selçuk Altun Kitap İçin köşesinden )

"Hayvanat bahçeleri Hayvanlara neyse , antolojiler şairler o …" David Antin.
Buradan yola çıkarak Best of ... veya Greatest Hits ‘lerinde şarkıcı ya da guruplar içinde aynı yorum yapılabilir ... Mesela Pink Floyd'un Best Of' u mu olurmuş !

"Muharrirliğin hususi bir cazibesi vardır . Aza çok tahsil görmüş hemen hiç k,imse yokturki , bir gazete sütünunun altında imzasını görmek için birçok yazılar yazmış olmasın ."
Agah İzzet Yazgaç 1938

"Pornografi sekse hakaret etmek , onu pisletmektir." Phoenix 1936- D.H.Lawrance

"Televizyon çıkmak içindir , izlemek için değil " Noel Coward

“Kadınlar bizi şair, çocuklar filazof kılar”
“Maymunlar şu bağlamda insandan üstündür , bir maymun aynaya bakıncada bir maymun görür” Malcolm de Chazal
--------------
Bir Hikaye
( Herşeyin bir usulu , adabı vardır mevzuu üzerine ...)

Köroğlu birgün dağın başında yalnızbaşına oturmuş ovaya bakıyor; canı sıkılmış ovada sürüsünü güden bir çoban görmüş , dur demiş şunun yanına ineyim, birkaç koyun alayım geleyim . İner cobanın yanına ve der ki " Şurdan iki koyun ver" , Çoban " Niye vereyim ki?" , O da “Ben Köroğluyum “ . Çoban değneği kapar ve Köroğlunu bir güzel döverek kovalar , Köroğlu kendini dağa zor atar. Günleden birgün yine görür çoban ovada sürüsünü güdüyor . Adamlarını salar ve çobanı karşısına getirtir. Çoban anlar ki karşısında duran Köroğludur. “Ağam şuç benim değil.” der. Köroğlu " nerden ?" diye sorunca, “ Ben dilenci gibi gelip Köroğlu' nun iki davar isteyeceğini sanmazım , O haber salar bizde sürüyü o yöne döndürürdük.”
Anlayana...
--------------
Doğanın dengesi üzerine bir Çin atasözü.
" Pekinde kelebek kanat çırpar , okyanusta dalgalar oluşur “

Derleyen ve Yorumlayan : Atlantisli Aylak

... ve İnternet ve Kitap ...


Ve İNTERNET

Dün Cumhuriyet Kitap'ta aşağıda alıntıladığım kısımların yeraldığı sayfaları okurken , hep düşünüp ama düşünceleri kelimelere dökme kifayetini gösterdiğimiz anlar vardır ya , onlara benzer duygulara kapıldım . Gerek internetin hayatımızın bir parçası oluşundan, gerekse de onun ve bizim birer parçamız olan e-posta adresleri de edindikten sonra paylaşabileceğimiz değerde olduğuna inandığımız bilgileri ,paylaşmaya layık bulduğumuz insanlara gönderme isteğiyle başlayan, zaman içinde bir refleks ya da alışkanlığa dönüşen bu yeni tarz üzerine yazılmış eleştirisel ve sorgulayıcı ifadeleri sizlerlede paylaşmak istedim ( Nasıl bir cümledir bu ! Özür :-) . Gerçekten de terapi mi yapıyoruz ? Yoksa değerli bir paylaşımda mı bulunuyoruz ? Sanal dünya paylaşımlarını gerçeğe nekadar ve nasıl taşıyabiliyoruz . Mesela benim bir takıntımı aktarayım , şiirler güzel şiirler , çok sık gönderilerden biridir , bunları göndermek yerine en azından arada bir o güzel şiirleri o gönderen arkadaşın dilinden sesinden canlı canlı dinlemek nasıl olurdu acaba ? Hadi yapın bakalım olabiliyor mu ? Oysaki akşam hepberaber güzel bir yemek ve eğlence e-postası aldığımızda durum nasıl gelimektedir vs... Bu sorgu hem yukarıda yazdığım ve aşağıdaki anlamda kullanım üzerine bir eleştiri hemde , bir avantaj olarak değerlendirilebilir . Soyut bir değerlendirme mutlaka bunlar kimimiz için, katılıp katılmamak kişiye özel ama üzerinde ciddi durup , interneti sürekli elinin altında tutan, onu hayatının bir parçası olarak görenlerin düşünmesi gereken şeyler olarak görüyorum tüm bunları , İnternet gerçekten çığır açan bir gelişme olarak hayatımıza somut olarak ne gibi pozitif unusurlar katmıştır ve götürdükleri nelerdir ? . Sn. Kamuran Sema EREN ( SDÜ Burdur Eğitim Fakültesi Öğrt.Gör.)'de bu konuda şöyle diyor " ... İnternet aracılığı ile insanlar , birbirlerini tanısınlar tanımasınlar, anı yani günü yaşamayı, içinden geleni yapmayı , sevmeyi,aşık olmayı,salık veren iltileri yollayarak hem kendilerine hem de iletiyi alanlara terapi yapmaya çalışıyorlar ...

İnsanların yazarını , ozanını bile tanımak istemediği, haksızca anonimleştirdiği bu uyarıcı ,eğitici metinlerin dolaştığı evrende kişiler çok ince , nazik olmalı hatta suçlar azalmış olmalı diye düşünmeye başlamıştım ama farkındayım ki yanılmışım ..."

Ve KİTAP

Değerli yazar yine çok takıntılı olduğum bir başka konu olan kitaplar ama kitapların piyasada çok satanları ile ilgili bence akademisyen kimliği ile de desteklediği bir değerlendirmede bulunuyor . Raflarda çok satanlar listesinin bir numarları olan kimi tür kitaplara değiniyor , ben bunları insanların asla yapamayacakları , ama hep kurmak istedikleri hayallerini onlara satarak avutan okundukça zihinde uçucu bir etki bırakıp giden anlık keyif veren uyuşturucular diye tanımlamak istiyorum . Belki bu yorumları yapma hakkım olmayabilir ama takıntılı olduğum bu tür ve tarzlara bu şekilde göndeme yapan alıntı kısmını paylaşırken bu düşüncelerimi de aktarmak istedim . ( Ayrıca aşağıda ülkemizde ki kitap satış ve basımıyla ilgili bazı istatikler bulacaksınız , hepsini bir bütün içinde değerlendirip kültür , yazın ve okuma hayatımız üzerine çok ciddi düşünmemiz lazım kanaatindeyim , bunuda ülke vatandaş gelecek vs gibi toplumsal kavramlarla bağlamlandırmadan önce kendimizle ilgili yapalım diyorum) Kamuran Sema EREN konuya şu şekilde bir yorum getirmiş " ... Toplumsal anlamda ruhumuzu düzeltmeye çalışan yalnızca kitap dünyamıza özellikle çok satanlar listesine baktığımızda; Ferrarisini Satan Bilge, Koza Kelebeğini Bilmez vs. liste başı kitaplar. Okur , okumalrını bilinç altı okumalara yöneltmediği içinmidir; bu tür yaşam tesellisi veren kitaplar okuma süresinde anlık iyileştirmeler ya da rahatlamalar yaptığı için mi bilmem ülkemizde yetişkin birey kimliği birtürlü yerleşemiyor.Hepside ( bir post da ben kullanayım ) "post hümanizmi " ya da kişinin kendine insancıl olduğu,- kendine müslüman olmak gibi- kendine insanlık istediği bencilliğini - birey olabilme adına- öğütleyen , ceviri biçemli olduğu için mi işe yaramıyor bilemiyorum . Düşünsel bir felsefesi olmadan bakışlar geliştirmeye çalışan bu uyumlaştırıcı kitapların okur dünyasındaki izleri araştırılmalıdır..."

Türkiye' de Kitap İstatistikleri

( Kıyas için iyi bir örnek olmasa da arada ABD'den bazı rakamlar karşılaştırma için verilmiştir. Ancak Amerika' da Milli Gelirin 35 -40 bin dolarlar civarında olduğunu bizdede bunun 1/10 u civarında olduğunu , yine nüfus oranlarınıda dikkate alarak daha objektif bir kıyas yapılabilir . ADB nufusu 300 Milyon civarında , Türkiye 70 Milyon)

Yıllık Satış: 300-400 milyon dolar (ABD kökenli bir yayınevi Barnes&Noble Borders
zincirlerinin ki 9 milyar dolar)

Korsan Satış:100-150 milyon dolar ( her 4 kitaptan bir korsan) Yazarların 10 miyon dolar kaybı var .

Yayınevi sayısı ( kayıtlı 1500, tahmini aktif olan) : 400
Kitabevi sayısı :10.000

Toplam Sahaf Satışı :500 bin dolar ( ABD 2 milyar dolar)

Yıllık Yayınlanan Kitap Sayısı : Yaklaşık 20.000 kitap yayımlanıyor

Pazar segmantasyonu % olarak
Egitim 48
Akademik 19
Kültür 19
İthal 14

( Kesin olmamakla beraber kültür kitap cirosu 35-40 milyon dolar civarı ... )

Yorum : Çok çarpıcı rakamlar bence . Eğitim ve akademik kitapların belli bir zorunluluktan dolayı alındığı düşünülürse kültür kitaplarının sayısı enteresan sonuçlara ulaşmamızı sağlar , ilgili rakam üzerinden kişi başına yıllık 0,5 YTL harcadığımız gerçeği ortaya çıkar . Çalışanlar her yıl vergi iade doldururlar herkes o yılın muhakemesini kitap fişlerini yazarken yapabilir mesela bu konuda kolaca değil mi ? Durumumuz vahim bence :) !

Ve SONUÇ
Sonucu kendi adıma açıklayacak oluesam; etkili ve yetkin okuma yapamıyorum , ama genel istatistiklerin çok üzerinde olduğumuda biliyorum . Hem interneti hem de kitapları eğlence unsurunun çok ötesinde bir bakış açısıyla değerlendiriyor ve kendimce bana yapabilecekleri katkı oranlarını yükseltmeye çalışırken , onlarada değer katmak için çabalıyorum . Kitapları ve İnternet'i seviyorum . Zaman zaman da bir okadar nefret ederken ...
Atlantisli Aylak
2-3 Mart 2006

Perşembe, Mart 02, 2006

Neden Rakı İçmek Gerekir

KUŞ GRİBİ Kuş gribinin şu anda geçerli tek tedavi ilacı TAMIFLU'yu hepiniz biliyorsunuzdur.
-Bu ilacın içindeki ana madde ne biliyor musunuz?
Cevap : ANASON
-Türkiye'deki tüm kuş gribi vakalarında genelde hastalığa yakalanan kitle kim?
Cevap : MAALESEF ÇOCUKLAR VE KADINLAR
-Peki neden Türk Erkeklerinde bu hastalık çıkmıyor?
Cevap : RAKI TÜKETİYORLAR....

O zaman kuş gribinden korunmak için düzenli olarak ne tüketmek lazımmış?....

Aylak Adamın Güncesi - 3

2006 Şubat 4. Hafta

Hayat devam ediyor , yaşadıklarımız dünde kalıyor . Dün , yarın için bize ne katkı sağlıyor ? Geçmiş yaşanmışlıklar gelecekte ders alınabilcek tecrübeye dönüşebiliyorumu ?


Haftanın Aylak Adam'a göre seçkileri

Yerel Politika ve Gündemden seçkiler

- Yeni Cumhurbaşkanı Adayı : Yılmaz Büyükerşen , Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı . Öneri yine Ecevit odaklı ama ortak aday olma konusundan son derece doğru ve başarılı bir isim , hem akademin hem politik geçmiş ve kariyeri ile ...
- Haftanın En Enteresan (!) Politikacı(lar)sı : Kemal abiyi kategori dışında bırakarak ... Deri firması mankeni Kürşat Tüzmen ki istediğini yapabilir ama imam cemaat denklemini unutmayalım , birde bu ülkede kamu görevlilerinin hayatlarının nasıl kısıtlandığını düşünerek , artist bakanımızın yaptığını değerledirelim, eleştirilere bu gözle bakalım. İşte haftanın politikacısı , gerçeği tüm çıplaklığıyla ifade eden A.Gül ( Dış İşleri Bakanı : TürTürk basının yabancı diplomatların ve servislerin yönlendirmesinde olduğunu söyledi .) Bu ülkeyi kimlerin ve nasıl yönettiğinin resmi bir ağızdan deklare edilmesi olarak pek manidar buldum . SÖZ BİTER !
- Aylak adam yeni parti adı öneriyor (!) : Erbakan'ın cezasını evinde çekmesinide kanunen onayladı . Yeni partinin adı VEFA olabilir . ( Vefa'lılardan af dileyerek )
- Haftanın Bürokratı : Prof. Mualla Selçuk , "kadının başı açık namaz kılması" konusundaki diyanet kurulu kararınına "şerh koyması " ve sonradan yaşanacaklara etki etmesiyle . Kendisini kutlarız.
- Ankara'da Haftanın Dansı (!) : Diyanetin , kurulun yukarıda geçen kararına şerh konulan açıklamanın yer aldığı derginin sayfalarından ilgili sayfaların yırtılarak çıkarılması üzerine yaptığı açıklaması ve dansı (!) : 'Tamamen editoryal hata, gizli niyet yok'
- Haftanın Acınacak Gafı ( Hemde gazetecilerden !) : Aptüllatif Şener 'i Che Guevera'ya benzetmek ! Benzeten ve soruyu soran gazeteciyi tebrik ederim. Bakan ondan çok daha akıllı ve düzgün cevap vermiş . Basın yeni kahramanlar yaratma peşinde sanırım !
- Haftanın İstatistiği : (Gazeteden birebir alınmıştır) Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2005 yılı Hanehalkı İşgücü Anketi sonuçlarını açıkladı. Buna göre, geçen yıl kurumsal olmayan sivil nüfus yüzde 1.5 artarak, 70 milyon 556 binden 71 milyon 611 bine çıktı. Bunun da 50 milyon 826 binini önceki yıla göre yüzde 1.8 artış gösteren 15 ve yukarı yaştaki nüfus oluşturdu. Bu nüfusun 26 milyon 261 bininin işgücüne dahil olmayanlardan oluştuğu belirlendi. İşgücü kapsamındaki nüfus ise yüzde 1.1 artarak 24 milyon 565 bine çıktı. İşgücüne katılma oranı yüzde 48.7'den yüzde 48.3'e düştü. İş gücü kapsamındaki nüfus içinde istihdamdakilerin sayısı yüzde 1.2 artarak 21 milyon 791 kişiden 22 milyon 46 bin kişiye çıktı. İşsizlerin sayısı da yüzde 0.9 oranında artarak 2 milyon 498 binden 2 milyon 520 bine ulaştı. İstihdamdakilerin sayısı arttığı için işsiz sayısındaki artış işsizlik oranına yansımadı. Böylece 2004 yılı için daha önce yüzde 10 açıklanan ve yüzde 10.3 olarak revize edilen işsizlik oranı 2005'te de yüzde 10.3 hesaplandı. İşsizlik oranı 2002 ve 2003 yılında da yüzde 10.3 belirlenmişti.

Dünyadan Politika

- Haftanın sözü : İspanya Savunma Bakanı Jose Bono ''Generallerin yarısı kadın olsaydı çok daha ileriye giderdik'' dedi . ( Silahlı Kuvvetler'de görev yapan kadın askerler için inşa edilen gözlemevinin açılış töreninde yaptığı konuşmada)

Hayatın İçinden

- Benim güzel memleketim ve insanlarımız : Kapalıçarşıda bir kuyumcu , altın kiralama devri başlattı / 3 günlük %10 her gün için %3 gecikme , 10 günde dönüş olmaz ise KK satın almış sayılacak . Bizim oralarda bir laf vardır "kovalaklık" diye , gösteriş budalalaığı ya da meraklılığı olarak çevirebilriz . Memlekette özellikle düğün vb. törenlerde görünen bu psikolojik rahatsızlık için birebir bir tedavi, ilaç niyetine . Kuyumcuyu kutlarız .
- Haftanın Adamı : Vatandaş Kadir Gunay . Bu arkadaş şunu yapmış : DÜNYANIN en büyük internet arama motoru Google’un, ‘Google Earth’ isimli uydu görüntülerinin yer aldığı programda,Şile yakınlarına gelindiğinde "AKP Bunları affedecek mi ? ’ yazısı beliriyor. Burada ayrıca, ‘Türkiye’de orman gaspının ne noktada olduğunu gösteren bir örnek. Ormanın kalbine saplanmış bir hançer gibi’ ifadeler yer alıyor. Bravo Kadir, sanal bir greenpeace eylemi gibi ...

Moda ve Eğlence

- Haftanın davası : İspanya’nın başkenti Madrid’de düzenlenen dünyaca ünlü Cibeles defilelerinde bazı mankenlerin 34 beden giymesi üzerine, anoreksi ve bulimiya koruma derneği Adaner, suç duyurusunda bulundu.Ben derneğin tepkisini destekliyorum.
- Haftanın Karnavalı : RIO . Rio Karnavalı bu yılki görüntüler için http://tv.terra.com.br/home.aspx?channel=860&play=1&contentid=111662

Hayvan Hakları

- Sokak hayvanlarını barınaklara tıkma devri bitiyor. Sokaktaki hayvanlar kısırlaştırılıp aşılandıktan sonra yeniden bulundukları yerlere bırakılacak

Sinema

- Haftanın Başarılısı : Babam ve Oğlum . İzlenmesi duygusal sorunlara yok açabilecek kadar entersan bir film . Ana baba olan ve birzamanlar benzer hikayeleri yaşamış aileleri derinden etkileyen bir konu ve anlatım . Ancak en tuhaf durum , hüngür hüngür ağlarken birden gülümseyişe döndürecek kadar başarılı o sahne ... Yardımcı oyuncu Şerif Sezer muthiş . Son sahne bence fimin genel anlatımı içerisinde sırıtmış . Tek eleştireceğim nokta o ve Çagan Irmak ayrıca özellikle Türk insanını nasıl etkileyeceğini çok iyi tespit etmiş hesaplamış anlatmış ve uygulamış . Tebrik etmek lazım . Duygusal motivasyonunuzda sorun varsa daha güçlü bir anınızda izlemeniniz öneriyorum. Kıssadan Hisse : Ana - baba'lık tarifsiz bir şey , dedelik , ninelik ve çocuklukta ve bunların herbirinin diğeri gözündeki tarifsiz değeride ve bu değerlere sahip karşılıksız çıkılması gerekliliğide... SİYAD'ın ödüllerinde 6 dalda ( en iyi film ve yönetmen , erkek , kadın ve yardımcı kadın oyuncu ...) ödül aldı .
- Sinema haberi : Fatih Akın , Yılmaz Güney belgeseli çekecekmiş , Arjantinli yönetmen Tristan Bauer de Che Guevara'nın hayatını ...

Kitap

- Haftanın Kitabı : Ece Telemkuran'dan "Biz Burda Devrim Yapıyoruz Sinyorita"

Spor ve Futbol

- Haftanın Maçı : Ckelski ve BARCA öyle bir maç yaptılar ki artık bu ülkede futbol seyretmek işkence gibi geldi. MESSİ yanındaki iyi partneler ve doğru bir taktikle Arjantin'i şampiyon yapar . Hadi bakalım Riquelme ... Ş.Ligi Ceyrek Final mücadelesi ( Chelsea: 1 Barcelona :2 ) ve BJK yine FB'den puan kaptı .( FB:2 - BJK :2 )
- Haftanın Özürlüsü : Bir GS Duayeni İzzettin Doğan ( ! ) Açıkladı , "Hükümet güçlü bir Galatasaray istemez" .Neden? "Galatasaray laiktir" Vay vay vay , yıllarca kadrosundaki futbolcuların tarikat bağlantıları gündemden düşmeyen bir camianın bu konulardaki sessliği bozuldu . Bu da açık bir toplumsal tahriktir bana göre .. Yuh diyorum sadece , derdimiz ne hükümet, ne sevdikleri , derdimiz futbolseverlerin çekilmeye çalışıldığı uçurum . Ayrıca GS güya laik ise diğerleri ne oluyor ? Saçma bir dua-(yi)yen (!) açıklaması.
- İstikrar abidesi (!) : Yürü be Yılmaz Hoca . Yılmaz Vural , Ankaragücünden sonra Antalya' da da oyuncusunu dövdü ... İstikrarlı adam
- Futbol - Toplum : Diyarbakır - Konya maçındaki olaylar , futbolun çok ince bir hat üzerinde oynandığını gösteriyor bize bu ülkede ... İpin üzerindede birçok cambaz gösteri yapmaya çalışıyor , ya ip kopacak hepsi düşecek , ya da ip kopmadan hepsi düşecek , sonuda bir ip kalacakta çıkacak adam olmayacak üzerine , hadi bakalım ...
- Futbol Irkçılığa Karşıdır . http://www.farenet.org Önemli bir konu.
- Haftanın İmaj Vakaası : Yeni Ulusal formada Osmanlı motifleri kullanılmış ( 1 Mart 2006 Tarihli Vatan Gazatesinde yer akan ifade ) . Güzel zaten ülkede yükselen değerde bu , cumhuriyet tu-kaka , osmanlı yükselen değer . Ehh lale devrini yaşamamızdan da belli değilmi zaten . Haftanın imaj yapıcısı (!) olarak Nike imaj yaratıcılarını ilan ediyorum .

Aylaklardan

- Bize özel : Haydar ameliyat sonrası tüm hızıyla iyileşiyor . Byfuss'ların iş yerinde internet erişimi kapatıldı . Dr Murat babalığa ısınma turları yapıyor , diğer taylardan ses seda yok ! Dişçi Memet Kliniğini yorucu bir dönemden sonra hizmete açtı . Kendisine başarılar ve kolaylıklar dileriz ( Antakya'da) . Er-Bill halen çalışmıyor , rekora koşuyor , birde hafta sonları Belgrad'da .
- Mekan Tavsiyemiz , Feraye : Herperşembe Selim Sesler ve gurubu canlı performansı ile sizleri bekliyor .
Feraye Restaurant: İstiklal Caddesi Balo Sokak Ezine Apartmanı No:1 Kat:1 Beyoğlu
(İstiklal Caddesi'ndeki Mudurnu'nun üstünde) . Tel: 212 244 74 72

Haftanın Fotoğrafı : Barış
Sanatçı : Erol Özdayı