Çarşamba, Eylül 27, 2006

Aylak adamın güncesi -18-

Bir alıntı : Sular yükselince (gölde)balıklar karıncaları yer, sular çekilince de karıncalar balıkları"Yani üstünlük bugün karıncadaysa yarin balığa gedebiliyor; ya da tam tersi...Karınca ya da balık olmanın sağladığı üstünlüğe sevinmek bir anlam taşımıyor, çünkü kimin kimi yiyeceğini gerçekte "suyun hareketi" belirliyor.
( Afrika' da ilkbahar yağışlarıyla oluşup, yaz sıcağında yok olan "geçici" göller vardır.İşte bu göllerin oluşumuna tanık olan yerlilerin bir sözü )

Aylak adam güncesi ile tarihe kendine göre not düşmeye devam ediyor . Bu ay sevgili kızım , Benekli Kelebek'im dünyaya gelişinin 3. yılını kutlayacak . Onunla olduğum için çok mutluyum, tarifsiz . Umarım güzel ve barış dolu bir dünya da ve cevrede yaşama şansını buluruz . Bunun için biraz mücadele etmemiz gerektiğini de biliyoruz tabi .

Küresel Dünyanın Yüzük Kardeşliği
- Papa Müslümanları delirtti ... "Diyor ki: (Bizans İmparatoru 2. Manuel Paleologus ) 'Muhammed'in getirdiği yenilikleri bana göster. Orada yalnızca şer dolu ve insanlık dışı şeyler bulacaksın, tıpkı peygamberliğini yaptığı dini kılıç gücüyle yayma emrini vermesi gibi.' Bu nasıl bir şeydir ki . Dinler bu dünyada savaşın en büyük sebeplerinden biri gösterilmiştir herzaman , din adamlarıda bu işte pek masumdurlar herhalde ?
- Washington yönetimi, Ortadoğu ülkelerinde giderek artan Amerikan karşıtlığını yumuşatmak için özellikle Arap gençliğini hedefleyen bir magazin dergisi yayınlamaya başladı. Amerikalı yetkililer, ilk sayısı bu hafta yayınlanan 'Hi' adlı Arapça aylık derginin Lübnan, Ürdün, Batı Şeria ve Gazze, İsrail, Cezayir, Mısır ve Körfez ülkelerinin yanı sıra Kıbrıs Rum kesiminde 2 dolardan satışa çıktığını belirtti. http://www.himag.com/ -- http://www.hiinternational.com/
- Avrupa Parlamentosu genel kurulu, sözde Ermeni soykırımının tanınmasının üyelik öncesi ön koşul olarak getirilmesi yolunda yaptığı çağrıyı geri çekti. Avrupa Parlamentosu genel kurulu, Hollandalı Hristiyan Demokrat üye Camiel Eurlings tarafından kaleme alınan Türkiye raporunu oylayarak kabul etti.27/09/06
- Chavez ile Bush’un orta oyunu : Chavez, Bush için, “John Wayne gibi yürüyor ve politikanın ne olduğuna dair zerre kadar bilgisi yok. O koltukta oturuyor çünkü babasının oğlu. Onlar getirdi onu oraya. Alkolik bir başkanınız var. Gerçek bu, söylemesi beni üzüyor ama doğrusu bu. O bir alkolik, o hasta bir adam”. ABD’de Venezuela Dışişleri Bakanı Nicolas Maduro, BM Genel Kurul toplantıları için geldiği ABD’den ayrılırken, New York John F. Kennedy Havalimanı’nda kısa süreli gözaltına alındı . Çıplak soyulduğu iddia edildi . ADB sonradan özür mesajı yayınladı .
Satılık Mahkum var
- Pakistan lideri Müşerref, CIA'ye teslim ettikleri yüzlerce El Kaideci için ABD'den milyonlarca dolar aldıklarını açıkladı.

Ülke gündemine dair
- K.K.K Başbuğ dincileri top tuttu : Başbuğ, Türk devrimine direniş hareketinin irtica ve gericilik olduğunu belirterek, "Bugün üzülerek ifade etmek istiyorum ki, irticai tehdit, bazı kesimler kabul etmese de kaygı verici boyutlara ulaşmaktadır" dedi.
- Bir ortaoyunuda bizden ( Chavez ile Bush’a bizden de rakip çıktı , bu ikilide çok konuşulur )

-Talabani tehdit etti. Talabani, ABD kamu radyosu NPR’a verdiği demeçte, Türkiye, İran ve Suriye’yi, Irak’ın içişlerine müdahale etmekle suçladı ve buna son verilmesini, Irak’ın egemenliğine saygı gösterilmesini istedi. Celal Talabani, “Aksi takdirde Irak halkı da, aynı şekilde karşılık verir, o ülkelerdeki muhalif güçleri destekler ve o ülkeler için sorun çıkarır” dedi.
- Adalet Bakanı Cemil Çiçek , Talabani’ye gönderme yaptı : “Bu tip açıklamalar, temaslar bizim anlayışımıza çok uygun olan temaslar değildir ancak çok yadırgatıcı bir husus da değildir. Terörle ilgili şu ülkenin yöneticisi, filanca aşiret şeyhi, ’dünün postal öpücüleri’ şöyle demiş, böyle demiş...”

Bir gariptir benim memleketim
- Kartvizit gibi çoprap (!) : Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in “Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik” yazılı çorapları medyada tartışma yarattı.
- 9 Eylül üniversitesi rektörü , dincileri kızıdırdı : Emin Alıcı, “Matbaayı Müslüman olmayanlar kullandı. Keşke o zamanlar Anadolu Müslüman olmasaydı” sözü çok tartışılıyor , bu günlerde ... Rektörün sonu hayır ola !

- Hakkâri Dağ ve Komando Tugayı'nda görevli askerlerle eş ve çocuklarının, sivil giyimli erlerle önceki gün kentte çöp topladı , belediye başkanını protesto etti. Belediye olayı provakatif bulduğunu açıkladı . Olay gerçekten çok traji-komik ...
- Kim piç ? : Geçen hafta Sakarya'da BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'na Elif Şafak'ın "Baba ve Piç" romanını soruyorlar, şöyle diyor:"Kitabın isminden de belli. Kendi adını ve soyadını yazmış. Avrupa'ya piç lazım. Eğer piçlerle iç içeyseniz, ruhunuzda piçlik varsa Avrupa sizi kucaklar. Yeter ki Türklüğe hakaret edin.” OHA DİYORUM SADECE !!!

Spor ve dinin kardeşiliği - Yükselen değerleri gödtermesi açısından ilginç örnekler .
- Sivasspor'un 1 Ekim Pazar günü oynayacağı Ankaraspor maçı, Balili'nin dini bayramına (Kefaret Günü - Yom Kippur) denk gelmesi nedeniyle, Futbol Federasyonu tarafından bir gün önceye alındı. Deportivo'nun Musevi kalecisi Aouate içinde aynı durum uygulandı İspanya ‘ da ...
- Teravih mi maçmı , ver fetvayı taraftara : Kayserispor Onursal Başkanı Mehmet Özhaseki, sarı-kırmızılı seyircileri, UEFA Kupası'nda güçlü Hollanda temsilcisiyle yarın saat 20.00'de oynayacakları karşılaşmaya davet etti, "Taraftarlarımız teravih namazlarını maçtan sonra evlerinde de kılabilirler" dedi... Kayseri Müftüsü Şaban İşlek, Mehmet Özhaseki'ye destek verdi. Teravih namazının evde kılınabileceğini belirten İşlek şunları söyledi: "Bu namaz sünnettir. Cemaatle kılınması ise sünneti kifayedir. Cemaatle kılınması daha sevaptır. Ama istenirse evde de kılınabilir." Nasıl bir memleket ve nasıl bir anlayış bu , herşey ortada ...

- Bravo KANOUTE : Mali milli takımı forması giyen Frederic Kanoute'nin yeri ayrıdır kalbimizde. Geçtiğimiz günlerde kulübü Sevilla'nın bahis firması 888.com'la yaptığı forma reklamı anlaşmasına uymak istemedi Kanoute. İslamiyet inancı gereği bir maça bahis firmasının reklamını kapatarak çıktı, daha sonra ise firmanın Afrika'daki açlara yardım sözü ile giydi reklamlı formayı.
- Bravo MARBURY : NBA'in ünlü basketçisi Stephon Marbury, başarılı spor kariyerinin yanı sıra, şu günlerde adını verdiği basketbol ayakkabılarıyla konuşuluyor. Amerika'da satışı sunulan 'Starbury One' ayakkabıları, son günlerde gençlerin ilgi odağı olmuş durumda. Bunun en büyük sebebi ise fiyatının sadece 15 dolar olması.
- Bravo Grekromen Güreşçilere: Çin'in Guangzhou kentinde düzenlenen Dünya Grekoromen Güreş Şampiyonası'nda Türkiye, tarihinde ilk kez takım halinde dünya şampiyonluğuna ulaşmayı garantiledi.

Derleyen : Atlantisli Aylak

Güncenin fotoğraf çalışması : Patrick Zachman'dan

Salı, Eylül 26, 2006

Küresel gerçeklerin çirkin yüzünü örtmek için makyaj malzemeleri


Günümüzde esas olan ve hedeflenen gerçek küresel bir dünyanın yaratılmış olduğu ve tüm hakimiyetin bu küresel gücü bir tek noktadan ya da güçten yönetme ve yönlendirme isteğinin olduğu gerçeğidir.

Konuyla ilgili olan ya da olmayan gerçek ya da koplo teorisi olarak adalandırılan farklı yazı alıntı ve yorumu okurken hepsinin içinde satır aralarında veya uzun uzun değinilen metinlerde , türlü gerçeklerle karşılaşırız . 20 yüz yıl özellikle ikinci yarısı ve sonlarında bu değişimi ve yeni düzen uygulamalarının hızlandığını hayat ve çap bulduğunu görüyoruz , birey olarak kişisel tarihimizin de ona eşlik etmesiyle bu değişimi damarlarımızdaki asil kanda (!) bile hissettik, çok yakından ve tüm sıcaklığıyla yaşadık , yaşamaya, dönüşüme ve değişime eşlik etmeye devam ediyoruz, edeceğiz de...

Yapılan çok basit birşey var bana göre , biz hala büyük planın farkında olmaz isek o küçük makyaj malzemeleri ile oynamaya devam edeceğiz . Olay büyük oyunla beraber toplumlara topluluklara ait ulusal , yöresel , kişisel vb. tüm değerleri yoketmek , parçalamak , değersiz hale getirmek , yıpratıp, yoketmek, bölmek parçalamak . Yada tam tersi bireylerim toplumların yumuşak karınları olan bu değer yargılarını kaşıyarak aslında gerçek olmayan ama , kaşındıkça kangrene dönüşecek bu değerleri üzerinden politikalar üretmek , kargaşa karmaşa ve savaşlar yaparak hedefe usul usul ve sinsice ilerlerken kirli yüzünü belli etmemek için bu gelişmelerle yüzüne makyaj yapmak vs ...
Ancak uzun ve sabırlı bir altyapıyla gelinen bugünkü noktada bu durum artık tüm dünyayı egemenliğine almış durumda , Asya'dan Avrupa'ya , Sibirya'dan Sicilya'ya , Gine'den Patagonya'ya Yeni Zellanda'dan , San Marino'ya ... kısacası tüm dünyaya ortak bir kaygı , değer yargıları (!) anlayışı yerleştirmek , modayla ,terorle , savaşla ,özellikle medya , eğlence sektörü ile , spor ile vs . ile tüm dünyanın insanlarını , aynı amaca , aynı hedefe , aynı yöne , aynı kaygılara, aynı değer yargılarına (!) , aynı kişisel hedeflere( Şöhret ya da zengin olma ve paranın tapılacak gücüne esir olmak !) , aynı paraya , aynı uzaya , aynı masallara , yalanlara ve rüyalara inandırıp kardeşleştirme (!) operasyonu yapma ...

Görüldüğü gibi burada ya bir üstün ırk kavramı var ya da ırk mırk gazel ... ilki daha gerçekçi tabi bana göre ama neyse diyelim . Ama şunu unutmayalım : Kaynaklar ve ömür kısıtlı , herne sebeple olduğunun önemi yok ama bu dünyanın büyük bölümünde birşey üretmeden , yarı çıplak cahil ve ilkel tonlarca adam boşuna yaşıyor , kaynaklarımızı tüketiyorlar , bunlar ya benim kölem olacak uygun bulacaklarımla yetinip başkaldırmadan çalışacaklar , itaat edecekler ya da...
Hepimiz Dünyalı Olduk .
Şimdi artık sokaktaki kahvedeki vatandaş bile bu gerçeklerin girdabında, farkında olsun olmasın . Bügün ekeonomik anlamda köy kahvesinde oturan Ahmet Dayı da de semt kahvesinde okey oynayan kaportacı çırağı Mehmet'i de Tayyip'in istifası , gafları , çıkışları , yorumları falan bağlamıyor , onlar da artık BBC News'den Blair'in istifasını , CNN'den Fox'dan Bush'un açıklamlarını , Putin'in Karamanlis' le petrol boru hattı anlaşmasını , Çin'le İran'ın yakınlaşmasını , Nasrallah'ın , El Kaide'nin El Cezire'deki açıklamalarını izliyor ya da izlemek zorundan . Uzaydaki Bayan yolcunun temizlik tecrübelerini tüm dünyalılarla aynı anda internetten okumakta. Ev hanımları da artık yerel çapsız televole yıldızları yerine , Paris Hilton'un davetlerini , Holloywood paparazzilerini yakından ve merakla takip ediyorlar . Bir grup vatandaş CNBC-e 'nin MAX kanallarının Amerikan orjinli dizilerini soluksuz ve büyük bir önemle takip ediyor , Fransadaki arkadaşıyla dün akşamki bölümü hakkında online yorum yapmayı önemli sayıyor . Çünkü yarın kalktığında bu gerçekler onu ilgilendirecek ...
Bugün geldiğimiz nokta budur . Getirilmek istedindiğimiz ve daha da ilerisine götürüleceğimiz de ... Kısacası ırklar , dinler , milliyetler vs .lerin üzerinde çıkarılan tartışmalar , kargaşalar ve savaşlar vs hepsi bu gerçek oyunun ninileri gibi geliyor bana , göz önünde sebepmiş gibi gösterip gerideki büyük oyunu gizleyen ...



Çözüm mü ?

Varsa çözümünüzü kendinize saklayın , bence en anlaşılır (!) ve iyisi (!) herhalde bu...

Yalnızkartal Konuştu.
Hasat Ayı 26. gün - Yıl : miladi 2006

Cuma, Eylül 22, 2006

İlk kez baba olan bir doktora mektup

Bir doktorun kendini vatandas Rıza gibi hissetiği ender anlardandır herhalde, hastane önünde “o anı!” beklerken çömelmiş, cigarasından okkali bir nefes çekerken, geçmiş gelecek ikilemleri arasında gidip gelirken, familyanın ne olduğunu algılama kargaşası içerisinde iken, yeni doğan ünitesindeki hareketin hakikaten mevcudiyetinin bir parçası olup olmadığını sorgularken … Bu sabaha kadarki yaşamının bundan sonrasına benzemeyeceğini biliyor olmanın bilinciyle, dostlarından esirgemediği “ caiz ” icazetlerinin, bugün “cemaatimizce”(*) kendisine babalığı“ HAİZ ” bulduğumuzu bilmesinin bünyesinde yarattığı ferahlıkla, hücrelerinde taşıdığı karmaşaya antrakt vererek, aslolanın "sağlıklı yaşanmış hayat,iyi hayattır" düsturu ile üzerinde taşıdığı mesuliyetin mesudiyetiyle, yeni doğan ünitesinden gelen Nev-zatın sesinin yüreğinde yarattığı titreşim ile, son nefesini cektiği cigaranın dumanıyla fikir vaktinin bittiğini, artık zikir vakti olduğunun şiariyla telefona uzandığında, ne çok insan buldu arayacak, ne çok insan gördü 'Baba ,ben BABA oldum" diyecek...

Yarın yanında yeni bir yar! Simdi daha çok bahtiyar...

Gözümüz aydın .

Ogün Başoğlu “ Karga “
22 Eylül 2006
Fotoğraf : Dr Murat ve Özlem , doğumdan 6 gün önce.
(*) Tayfalar
İşte sevgili minik yavru : Ahu Cemre KAPAR
Annesi : Özlem Tuncer Kapar
Babası : Murat Kapar
Doğum Tarihi: 22.09.2006
Doğum Saati: 09:45
Kilosu : 2815 kg.
Boyu : 50 cm.
Cinsiyeti : Kız
Hastane : Avrupa Florence Nightingale

Çarşamba, Eylül 20, 2006

Sanat ve " estetik yöneticilik" ayrımının düşündürdükleri .


Başlangıç Notu: Aşağıdaki yazı bir sanal tartışam grubunda " MP3 indirmek hırsızlık mı? Ve Yaşasın MP3 " başlıklı tartışmalardan esinlenilerek yazılmıştır . Kişisel değerlendirmeye göre ; gerçekten sanat adına yapılmış eserlerin gerek yaratıcılarının gerekse de onu sanat olarak algılayan sanatseverlerce kullanılış biçiminin şartlara bağlı olarak hangi yöntemle olduğunun önemi yoktur ( Yani ister MP3'ünü indirir, ister CD'sini satın alır ister , konserine paralı gider , ister parası yoksa kaçak girer , önemli olan onu sevenin ne için ne amaçla sevdiğidir.) Ancak etik olarak , korsan diye isimlendirilen bu sahip olma ve kullanma imkanlarının başka bir ticari amaca kaynak yaratmak veya o amaç için kullanılmasına SONUNA kadar KARŞI olduğumu belirtmek isterim.

Sanat ve " estetik yöneticilik " ayrımının düşündürdükleri

Geçen haftaki Cumhuriyet Kitap'da Engin Yıldızoğlu' nun yazısını okurken Donald Kuspit'in sanat ve "estetikyöneticilik" ayrımına da atıfta bulunulduğu ve OrkanPamuk'un İnternational Herald Tirbune'deki "Kim İçin Yazıyorum"adlı makalesine bir eleştiri olan yazısında (* Yazının linkini dipteki notlar kısmında bulabilirsiniz ) , Kuspit ( Bende tanımıyordum , ama önemi yok , ayrım ifadesi benim için önemli ve katılıyorum .) ilgili ayrımcılık için şöyle demiş : " Sanat ürünü realiteye karşı durur,onun bütünlüğünü , istikrarını tehdit eder. Estetik Yöneticilik ise toplumda medya tarafından geneleştirilen , en düşük orta payadada toplanan beğeni/haz verici biçimlerden ,aldığı parçalar, "yükselen değerlere " uygun,dolayısıyla realite içinde benimsenecek,kolaylıkla metalaşarak satın alınabilecek bir ürün yaratır.. "

Bu ifade aklıma gurubumuzda tartıştığımız MP3 indirme ve korsan müzik, film ,kitap vb. konuları getirdi.

Sanat eserini yaratanlar , üretenler ile estetik ürün yönetenler arasına da bu anlamda ürünlerinin paylaşımı üzerinde bir farklılık olacağı , olduğu muhakkatır . Başka bir boyutu da , sanat ürünlerine itibar edenler onları algılayıp hissedenlerle , "Estetik Yöneticilik " ürünlerine itibar edenler arasında bu ürünlerin paylaşımı üzerinde kıran kırana çarpışmalar olacaktır .
Grupta tartışılan karşıt görüşlülüğüde ( MP3 indirmenin yasal ve etik olmadığını savunan ve buna şiddetle karşı çıkan yorumlar ) ben bu yazıyı okuyunca paralel buldum .

Ben gerçekten ürettiği şeyi sanat için yapan bir adamın onun peşinden ticari kaygılarla koşacağına inanmıyorum ( Ekteki linlkerde yazan bir görüşe göre son asi VAN GOGH'muş . Bence daha çok var , hele yerlatında yapılan sanata iner veya inmek istersiniz .) , onun derdi zaten bu koşuşturmalara karşı çıkmak olacaktır muhtemelen .

Koşanların ve koşanların peşinden koşanların kimler olduğunu KUSPİT baba bana göre gayet net ayırmış hem de " caarttt" diye ...

Birde şöyle kişisel bir örnek vereyim . Geçtiğimiz aylarda benim için çok özel ve rock tarihinin çok önemli bazı gruplarını İstanbul'da izleme şansına sahip oldum . Tüm konserleri arkadaşlarımın sayesinde ücretsiz izleme şansına sahip oldum . Bu adamların herbiri ve yaptıkları müzik benim geçmişimde ve gelişmemde önemli yer tutmaktadır . Dolayısıyla konser alanında yaşadığım ve yaşattığım enerjimin ne olduğunu çok iyi biliyorum , hem kendime hem etrafıma , hem de sahnedeki sanatçılara ... Birde VIP kontenjanı ya da , param var kardeşim ( ki benim yok ) basarım parayı , giderim otututum VIP alanına ( bunu ayrımı düzenleyenleride kınıyorum ayrıca , oradaki müziğin ruhuna uymadığı için ) izlerim, begenmezsem çıkar giderim diyen , sadece orada olmak kopleksinin yarattığı dürtüyle alanda fazlalık oluşturmuş tipi düşünüp , şu kararı vermek lazım . Ben ücret ödemedim TU-KAKA'yım , hiçbir önemimim yok hatta kötü birşey yapmışım , diğerleri ücret ödediği için ona BRAVO ... Cevabıda vereyim : Evet günümüz anlayışında olay aynen böyle . Ama şunu kendi adıma net olarak söyleyebilirim ki ben o parasını ödeyip ne izlediğinden "bi haber" olan birçok adama göre o olay için çok daha fazla bir emek ve güç harcamışımdır yaşamımda ve harcamayada devam edeceğim ...
Benzer örnekleri Futbol'dan da verebilriz . En iyi taraftar , hep destek tam destek diyen , tüm iğrençlikleri unutup , görmezden gelen , takımının mümkün olan en üst düzeyde ekonomik destekle izleyen , lisanaslı ürünlerini alan ve her maçına giden taraftar mıdır ? Onu korsan yollardan ( kahve köşelerinden , evlerden , stad yanlarındaki balkonlardan çatılardan , gazetelerden vs.) takip edenler taraftar değil midir ? Ya da korsan yol nedir ? İzlediğin ve harcadığın kadarıyla mı taraftarlık değeri ve ölçüsü belirlenir ? Ya da belirlenebilir mi ? Acaba takıma değer katan ve gerçek olan şey nedir ? Ruh parayla satı9n alınabilir , satılabilir mi ?
Örnekler daha da çoğaltılabilir . Korsan kitaplar vs. vs.

Bunun karşılığınıda artık herkes kendince yorumlar sanırım .


Yalnızkartal Konuştu.
Hasat Ayı / Miladi 2006
( Bir sanatçı veya sanat eleştirmeni falanda değildir , Sadece Aylak ! )

Kuspit'den bir not daha : Amerika'nın önde gelen sanat eleştirmenlerinden Donald Kuspit bu yıl yayımlanan kitabında (The End of Art - Sanatın Sonu- Cambrigde Univeristy Press), sanatın artık estetik bileşenini kaybederek sona erdiğine, yerini, Alan Kaprow 'a göndermeyle ''postart'' (sanat sonrası) olarak tanımlanan bir şeye bırakmaya başladığına dikkat çekiyor. Kuspit'e göre : " Dün evrensel değerleri dışa vurmayı amaçlayan modern sanatın aksine bugün, postmodern sanat dar ideolojik çıkarları ifade eden bir dejenerasyonu temsil ediyor. "

Konuyla ilgili linkler :

1- E.Yıldızoğlu'nun yazısı :
http://turkcelil.com/modules/news/article.php?storyid=5902
2- Donald Kuspit üzerine birkaç link :
2c- Sanatın Sonu Kitabı linki :

Not: Bu yazı bir taratışma grubundan çıkışla Aylaklar.blogspot'da yer almıştır ( akoksal gruba teşekkürler.)

Çarşamba, Eylül 13, 2006

Bir zamanlar eylülün onikisi

12 Eylül 80' de köyün deresinde oynayorduk bir yanımızda kurbağa bir yanımız kertenkele , okulların açılmasını bekleyen küçük bir çocuktum , cami megafonundan sokağa çıkma yasağı ilan ediliyordu, ne demek olduğunu anlayamamıştık, nasıl yani eve mi kapanacaktık şimdi , tabii doğruca eve gidip anamdan izin alıp yeniden dereye oyunuma dönmüştüm. Güzel günlerdi , şimdilerde su için yaz aylarında dere bile kuruyor , birçok şey gibi ...

Oysaki ne bilirdim o anaonsun bizim için geleceği bitirecek, gerek bilinçaltımıza gerek bilinç üstümüze derin darbeler yapacak birşey olacağını ...

Bu konuda herkes birşey söyler, siyasi, politik vs. ama ben kişisel birşey söylemek isterim , hep söylerim de bunu yazıyla suya yazma gereği duyarım , o gün o derede oldu gibi ; 12 eylül bir nesli ve sonrasından gelen o dönemin çocuklarını ve sonrasınıda bitirdi . Bize korkak , tırsık olmayı düşünmenin suç olduğunu öğrettiler, düşünmekten korkan , düşündüğümüzü söylemeyi bırakın onu düşünmenin bile korkuttuğu, kalabalıklardan, onlarla bir arada olmaktan korkar olduk, dolayısıyla bu bilinçlatı izlerin tüm hayatımızı etkilediği bir dönemin çocukları olarak geçtik o dereden . Ardından gelen ÖZE(A)L yönetimlerin etkisiyle de meşguliyetlerimizi ıvır zıvır işlere kanalize eden , dünyayı, toplumu,bilimi, ülkeyi vs. birçook şeyi birkenara bıraktırılmak zorunda kalan , bencilliği, bireyselliği yücelten ve bunun sonucu global dünyanın tüm nimetlerini haketmeden, mücadele etmeden bir anda avuçlarımızın içinde bulan , bulmak zorunda bırakılan bir nesle dönüştük ...

Bundan bugün o günleri yaşayan her kim ne sonuç çıkarmış ve nasıl yaşıyor bilemem ama bu tarih bence yitik bir kuşağın miladıdır ki o kuşak bugün yöneten,seçen, seçilen ve yeni bir nesle babalık eden adamlar topluluğudur , sonuçları çok açık ortada değil mi.

Hepsi bukadar .

Not: Daha aya gidildiği bile tartışmalı iken eksi bir gün öncesininde bize yarattığı tramvayı da unutmadan ve bu tramvanın bir başka şanssız ve yitik kuşağına olacaklar için üzülürken ...
Atlantisli Aylak

Dilenci gibi maymunlar - İstanbul'da bir hayvanat bahçesi ve acaba hamgimiz kafesin içindeyiz durumları ...

Geçtiğimiz haftasonu sevgili kızımı Darıca'da ki özel hayvanat bahçesine götürdüm . Gerçekten özel bir girişimcinin gayretleriyle koskoca İstanbul'da tek ve yegane hayvanat bahçesinin bu olması bence utanç verici . Hayvansever olmak açısından bakınca bu bahçeyede karşı çıkmamak elde değil ama , hele ki penguenleri o sıcakta öyle görünce , aslanların , çıtanın vurdumduymaz uykularını görünce ... Ama Gülhane'deki hayvanların içler acısı durumunuda hatırlayınca nispeten daha sağlıklı bir görüntü olduğunu söylememliyim . Zaten girişimcide bu projesini üstün gayretlerle ve zor şartlar altında devam ettirdiğini böyle giderse kapanabileceğini ve gönüllüler aradığınıda açıklıyor zaman zaman basında , ilgilenenler okumuştur. Mesela kaplanların sponsorları olduğunu gördüm ki Asya kaplanları gerçekten gösterişleriyle bahçenin en özel hayvanlarıydılar ...
Kısacası hayvanların esaretine dayananmamak gibi bir zafiyetiniz yoksa ki asla bukadarda yakında görme şansınızın olmayacağını düşünerek - Mesela benim favorim zürefanın soluk alışverişinizi parmakların ucunda duyumsamayı hissetmek gibi, zebraya elinizle kopardığınız otları gizlice vermek gibi vs.- mutlaka hem kendiniz hemde çocuklar için eşssiz bir anı olacaktır.
Sürngenlerden, timsahlara, lamalardan flemengolara,leyleklere - nasıl uçmadan kalmışlar , herhalde kanatları çekik kimbilir- yaban keçilerinden deve kuşlarına, miskin aslanlardan uysal kurtlara , avusturalyanın toprak köpeklerinden maymunlara vs. zengin bir türü görebilirsiniz .
Aslında benim bu notları yazmaya iten en ilginç şey ise maymunlar oldu . Dilenciler gibi el açmaları, avuçlarıyla resmen dilenir gibi birbirleriyle yarışmalarıydı . Bizim millet el avuç açana birşeyler vermeyi uzun yıllardan gelen geçmişi, gelenek örf ve adetleriyle kendine has bir özellik olarak almıştır bu aynı zamanda zaafımız olabilen durumu ( doğrusu ve yerinde olanı kutsaldır her daim bence) hayvanat bahçesindeki hayvanlara özelliklede maymunlara bile aşılamışız . Heryerde yiyecek vermek - özel satılan yiyecekler hariç - yasak levhaları olsada vermeye devam ediyoruz . Maymunların o avuç açan birbirlerini itip kakan , gözlerinizin içine bakan , elinizle uzattığınız bisküviyi nazikçe alıp bir anda ağızlarına atmaları gerçekten beni traji komik duygulara sürükledi . Hey gidi insan hey dedim ...
Bunu görmek bile bu tecrübeyi yaşamış olmak adına benim için özeldi .
Doğal hayata sonsuz saygılarımla , zorda olan hayvanlar için de yapılabilecek şeyler olduğuna olan inacımla ...

Yazı ve fotoğraflar: Atlantisli Aylak

Hayvanat bahçesi ile ilgili bir link: http://www.ntvmsnbc.com/modules/yakinyerler/darica.asp

Çarşamba, Eylül 06, 2006

Bıraktık Ya Rabbim ! (Alıntı)

Alıntı İslamcı bir dergiden… Yorumsuz paylaşıyorum
(Gönderi için A.Köksal'a teşekkürler )


***
BIRAKTIK YA RABBİM!
İçkinin yasak edilmesi kademeli bir şekilde olmuştur. İçkinin yasak edildiği süreçte Ömer Radıyallahu Anh'ın niyazlarını inceleyeceğiz. Ömer Radıyallahu Anh:–Allah'ım içki konusunda bize yeterli bir beyan indir. Bu dua üzerine Allah Celle Celaluhu şu ayet–i kerimeyi inzal buyurdu:"Sana içki ve kumardan soruyorlar. De ki: her ikisinde de büyük bir günah vardır."(2/219) Kainatın Efendisi Ömer'in içki konusundaki duasını ve düşüncesini bildiği için, haber saldı ve Ömer'e inen ayet–i okudu. Ayet–i kerimeyi dinleyen Ömer:–Allah'ım, bize içki konusunda kesin bir beyan indir, diye niyazda bulundu. Aradan zaman geçti, içki konusunda bir başka ayet–i kerime indi."Ey iman edenler! Sizler sarhoşken, ne söylediğinizi bilene kadar namaza yaklaşmayın."(4/43) Bu ayet geldikten sonra her namaza durulurken, şöyle nida ediliyordu "sarhoş olan namaza yaklaşmasın." Kainatın Efendisi bu ayet indiğinde yine Ömer'i çağırdı ve inen ayet–i kerimeyi haber vermişti.Ömer Radiyallahu Anh:–Ey Allah'ım! İçki konusunda bize kesin beyan indir. Aradan zaman geçti ve Maide suresinde ki, içkiyi kesin bir şekilde yasaklayan ayet–i kerime nazıl oldu. Bunun üzerine Kainatın Efendisi Ömer'i çağırdı, gelen ayet–i bildirdi. Ömer sevinmiştir, mutluluktan sesi biraz yüksek çıkarak:–Bıraktık Ya Rabbim! Bıraktık Ya Rabbim! Bıraktık...
Bir Fotoğraf

Aylak adamın güncesi - 17 -

Biz dursak da dünya tüm hızıyla dönmeye devam ediyor . İnsanların anladığı manada aylaklığa hiç gelmiyor anlayacağınız durum !
Bu geniş aralıklı gündemde doğrusu nokta vuruşları yapmak yerine genel konuları Aylaklar Tarihine not olarak düşmeyi tercih edeceğim .
Dünya - Küresel Ayak Oyunları , Oyunsuz ayaklar vs.
ABD Düşmanlığı : 16. gündemden sonra dünyada yaşanan en önemli gelişme yine Ortadoğu'da ve yine SAVAŞ politika oyunlarıyla gündemi belirledi . İsrail iki rehin asker bahanesi ile Lübnan'ı tarumar etti , binlerce masum insan yine canlarını kaybetti . BOP nezininde yapılmış ceviz kabuğu bahanesi ile başlatılmış bir operasyon gibi duruyor yaşananlar. İlginç olan tüm bu tek yönlü savaş sonucunda , ön planda İsrail ardından da ABD 'ye karşı başta müslüman nüfusun yoğun olduğu ülkeler olmak üzeri tüm dünyada olağanüstü bir düşmanlık oluşuyor . Etrafımıza baksak kendi ülkemizde bile yapılan eylemlerde siyasi görüşlerin çok zıt kutuplarda olduğu platformlarda bir ortak tavır ve algılayış dikkat çekiyor :ABD Düşmanlığı ve nefreti .
Şimdi bu durup duruken oluşmuyor herhalde . Bu özellikle yaratılıyor . Geçtiğimiz dönemde ABD üst düzeyde - Rice , Bush , büyükelçiler vs- bizim yöneticilere ültümantom vererek ülkedeki bu yükselen ABD düşmanlığı için uyarıda bulunmuş ve bunun giderilmesini istemişti . Şu anda ortaya çıkan tabloda bu durumun karmaşık bir tavuk yumurta bilmecesine dönüştüğü görülüyor . ABD hem istemiyor hem de bir yandan bunu yaratan ve körükleyen hamlelerden kaçınmıyor, Irak, İran, Suriye ,Lübnan , Filistin kısaca tüm Ortadoğuda kan ve can kayıpları dikkate alınmadan ve çok yüksek düzeydeki dünya kamuoyu tepkisine rağmen yolundan dönmüyor ... Sorunun cevabı da bana göre burada ortaya çıkıyor . Herşey yalan , gerçek olan ....
SAVAŞ'ı tv filmi gibi izlemeye devam ettikçe ve algıladıkça , empoze edilenleri kendi fikri gibi kabullendikçe ağlamak dışında başka bir şansı olmayacaktır İNSAN'ın .
Israil'in Lübnan Hizbullahı ile savaşına dönüşen ve İsrail Amerika Ortadoğu çıkarlarının bir sonucu olarak ortaya çıkan savaşa sonunda BM kanalı ile diğer ülkelerde dahil edildi . Kurulacak barış gücüne Türkiye 'de asker gönderme kararını dün meclisten geçirdi . Tüm kamuoyu karşıtlığına ve tepkilerine rağmen . Hükümet vatandaşını mı yoksa başka şeyleri mi temsil ediyor , zeka zafiyeti çekerek cözüm bulamamışlar için iyi bir örnek olarak adlandırabiliriz bu girişimi . Bu dünyada ki politik oyunun bir gereği olarak yapılmış bir hamledir . Haberin basından alınan kısmı ( 5 Eylül 2006 Milliyet ) : Lübnan'a Türk askeri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi, gergin geçen görüşmenin ardından 340 'evet'le kabul edildi. Erdoğan'ın sisteme giremediği için katılamadığı, bir milletvekilinin de 'çekimser' kaldığı oylamada 192 ret oyu çıktı. İlginç olan BM Genel Sekreteri Annan 'da aynı gün ülkemize geldi . Kıbrıs konusunda böyle bir ziyareti hiç göremedik ama !
Hayırlı olsun ne diyelim askerler yangelip yatmasın gidip fayda sağlasınlar memleketimize , gerekirsede canlarını versinler değil mi ? (!) BOP'un büyük çıkarları için .
AB Gündemi
Yeni rapor , soykırımı kabule zorlayan maddeler içeriyor , Avrupa Parlamentosu (AP) Dışişleri Komisyonu tarafından kabul edilen Türkiye Raporundan: Raporda tam üyelik öncesi Türkiye’nin sözde Ermeni soykırımın tanınması bir kez daha istenirken, Süryani ve Pontus soykırımı ifadeleri de eklendi.
Türkiye
Türkiye'de üst düzey tarihsel gaflar
Başbakan : Kendisine bir törende " şehit cenazeleri istemiyoruz " diyen vatandaşı : "Askeriye turistik yer değildir, yan gelip yatma yeri değildir ." diyerek tersledi .
Çifçiye "lan", şehit cenaze tepkisine "askeriye- yan gel yat" gafları ... Söyleyecek söz var mı ? Var mı ? Yazık !!!
Büyük Tehlike : ADALETE GÜVEN ! ve Onu tetikleyen tehlikeli yaklaşımlar !
İki örnek hem de ilginç kutuplardan .
Yorumsuz haber alıntı (Ntvmsnbc)
İstanbul Emniyet Müdürü : Vatan Caddesi’ndeki 30 Ağustos kutlamalarında, 4 öğrenci pankart açarak Lübnan’a asker gönderilmesiin protesto etmek istedi. Töreni izleyenler ise protestocuları terör örgütü yandaşı zannederek öğrencilere saldırdı.Öğrencileri öfkeli kalabalığın elinden polis güçlükle kurtarabildi. Ancak İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah olayı değerlendirirken, linç girişimini kınamak yerine övdü. Cerrah, olaylarla ilgili şunları söyledi:“Töreni izleyen vatandaşların arasında bulunan 1’i bayan, 4 üniversite öğrencisi kendi aralarında konuşurken vatandaşlar bunu duymuş. Pankart açmaya hazırlanırken vatandaşlar şahıslara müdahale etmiş. Bunlar gördüğünüz gibi üniversite öğrencisi. Vatandaşlar da buna haklı (!) olarak tepki göstermişler. Polisler de, şahıslara daha fazla zarar gelmemesi için onları vatandaşların ellerinden aldı. Şahıslar şu anda sorguda. Vatandaşın tepkisi haklı güzel bir tepki.”
Camide cinayet ve katilin linç edilişi
Nakşibendilerin İsmail Ağa cemaatinin önde gelen isimlerinden emekli imam Bayram Ali Öztürk'ü (54) bıçaklayarak öldüren Mustafa Erdal isimli şahısın önce başını biryere vurarak intihar ettiği söylenmiş , daha sonra yapılan adli ve otopsi işlemlerinde linç edildiği ortaya çıkarıldı . (Basından )
Sonuç olarak , gelinen noktada kurtlanmaya yüz tutmuş bir vadinin içinde gibiyiz , adalete güven yok , herkes kendi işini kendi görmede , düşünmeden ve anlık öfkesini eyleme dönüştürmede tereddütsüz ... BÜYÜK TEHLİKE !
Karanlık ve tehlikeli günler hızla yaklaşmakta ...
Savaşsız ve barışın hakim olacağı , daha doğrusu bunun insanların kafasına "dank" edeceği günler dileğiyle ...

Spor
Devşirme Futbolcular devri :
FB'li Marco Aurelio Mehmet adını alarak Türk vatandaşlığına geçti ve ulusal takıma secilip oynayan ilk futbolcu oldu . Kamuoyunda farklı manalarda çok tartışılan bu konunun benzer örnekleri çok önceleri takımlarda , halter,boks,basketbol,valeybol , atletizm gibi sporlarda da yapılmış ve cılız tepkilere neden olmuştu . Marco bu anlamda futbol alemine yeni bir heyecan getirdi . Kişisel olarak ben Onu destekliyorum . Anlayışının suyunun çıkmaması kaydıyla tabi...

Ulusal Basketbolcular Dünya 6. : NBA yıldızlarından oluşan ABD'nin 3. Favorilerden Arjantin'in 4. olduğu kupada , NBA yıldızlarımız Hidayet Türkoğlu ve Mehmet Okur'un kadroda ( sakatlıklarını öne sürerek ki bu çok tartışıldı ) yer alamadıkları takım turnuvaya prestij için gitmiş görünüyordu . Genç ve takım ruhunun olağanüstü örneklerini sergiledikleri turnuvada takım tarihinin en büyük başarısını göstererek 6. oldu . Antrenör Tanjevic bu turnuvaya damgasını vurdu . Serkan Erdoğan , Ersan İlyasova , İbrahim Kutluay, Engin Atsür, Cenk Akyol, Ender Arslan gibi oyunculardan oluşan takımla gurur duyduk gerçekten . Ersan gelecekte önemli bir NBA oyuncusu olacak bu kesin .

Fotoğraf Sanat: Asker - Robert Capa

Atlantisli Aylak