Salı, Ekim 31, 2006

Montreal'de olmak yerine İstanbul'da olmak ( içebilmek vs.)

Üye olduğum bir gruptaki bir tartışmanın içerisinde MEDENİ ÜLKELER ifadesini okuyunca bir espri geldi aklıma onu paylaşmak isterim . Geçenler de Kanada'da bulunan arkadaşımız ile yazışırken bir gerçek ortaya çıktı da olay esprili ve garip geldi , " ulan kim korkuyor hain kurttan" diye düşünmeden edemedim .

Mesela Kanada'dasınız ve gece saat 23:15 evde rakı içiyorsunuz ve rakı tam kıvamında bitti daha da muhabbet sağlam ve gece uzun , naparsınız ? Hemen koşup sokağa çıkar, birsürü açık içki büfesi vs'den rakı sigara vs donanıp gelir muhabbeti sabaha kadar taşırısınız değil mi? Maalesef HAYIR !!! Montreal'de (Kanada) bunu yapamazsınız , saat 23:00'den sonra sabaha kadar ancak SU içersiniz ( tabii herhagi bir "pub"a , "clup"a gidiyorsunuzdur tabii sanıyorum ki) , çünkü içki satmak YASAK , yani evinizde içmek için isteyebileceğiniz içkiyi bile içmek için alacak yer kapalı ya da içki satışı YASAK .. ( Yasakçı zihniyet 'e dikkat , kapalı yerlerde parklarda sigara içmekte yasak, toplumu korumak için yapılmış bir yasakçı zihniyet olarak algılatılıyoruz buna , benzer mantıkta ama farklı örnekler her topumda veya ülkede olabilir , yerine ve pozisyonuna göre mi yoksa global bir anlayışta mı değerlendireceğiz bu durumu peki ? Biryerde içki satmayı yasaklarlar , diğer yan da bir kitabı yayınlamayı , bir yerde esrarı serbest bırakırlar , öbür yanda kola içmeyi yasaklayabilirler ve onlarda bu toplumun sağlığı ve devamı için aldıklarını söylerler ve bunun içinde birçok haklı sebepler gösteriler ki mesela ben olsam fast foot restaurantları kapatırım akşam 18:00 den sonra ne olacak ki ...)

Biz pompalanmış popüler yakıştırılması ile veya varsayılan %99 u müslüman nüfüslu ülke tanımlaması ile Kanada vb formatlı ülkeredeki yine pompalanmış algılamaya göre dini altyapı nedeniyle potansiyel TERORIST görülebilecek ülkenin vatandaşları olarak ( vize almaya kalksak acaba nasıl bir sorgudan geçerdik mesela ? Müslüman kimlikli bir ülkedeniz ya , bunu herkes bilir hatta biz bile ama Avrupa'da gerçek anlamda "laik" iki ülkeden biri olduğumuzu ve ayrıcalığımızın ne anlama geldiğini bilmeyiz , bunu savunmayıda farklılığını ve değerini kavramayıda ) bu ülkede sabaha kadar içebiliyoruz , içki satabiliyor alabiliyoruz , ve bunuda öyle veya böyle ramazanda , seyranda , bayramda da yapabiliyoruz ...

Benzeri durumları çoğaltabiliriz kanımca...

Sonuçta aklımdan geçenlerde , düşüncelerimde sayfaları dolduracak kadar uzar gider , ben sıkılmamda okunur olmaktan çıkmayayım ...

Sonuçta Kenan kardeşime de atıfta bulunarak , pozitif bir düşünceye bürünerek değerlendirmemiz gerekir bazende kendimizi , biz afedersiniz ama "İTİN DÖTÜNE" sokulmayı da haketmiyoruz , kendimizi ya da başka toplulukları da gereksiz yere YÜCELTMEYİ de ... Doğru ve objektif bir bakışla ve olabildiğince iyimserliğimizle herbirimiz sokaktaki BİN e bedel , önemli olan bunu sadece kendimizce yaşamak yerine başkalarında yaşatabilmek ve GALİBA her daim kendimizle barışık olmaya çabalamamızdır ... Bu benim için de çok zor ama bu gerekli ...

Güçlü olduğumuz çok şeyler olabileceği gibi , çok şeyde olmayabilir veya eksik , eh insanız , klişelerden kurtulup çok yönlü gelişmeye doğru "yelkenler fora" olmalı her daim gemide bence ...

Son not : Montreal yerine İstanbul'da olmanın ayrıcalığını yaşadığım için memnunum vesselam ! Bunu da borçlu olduğumuz birileri ve birtakım şeyler var, onların herbirine minnet ve saygılarımı sunarım bu vesile ile ...

Sadece Aylak

Perşembe, Ekim 19, 2006

Nobel,Orhan Pamuk, Fransa ve düşüncenin evrimi

Orhan Pamuk 2005 yılında bir İsviçre gazetesine “ 1915 yılında Osmanlı orduları Doğu’da ki savaşta 1 Milyon Ermeni ve son yıllardada Türkiye 30 bin Kürt kökenli vatandaşı öldürmüştür .” dedi . Bu olay doğal bir refleksle Türkiye de çok büyük bir yankı uyandırdı. Orhan Pamuk bir tarihçi değildi . Romanları ile uzun zamandır hem ülke ( farklı kesimlerce beğenilen , aynı zamanda da çok tartışılan ve eleştirilen – taklitçi , Atatürk düşüncesini yeren , dili anlaşılmaz olan , cümleleri kurmaktaki tekniği tartışılan , ikinci cumhuriyetçi, özgün olmak yerine küresel ve global dünya ölçeğindeki durumun farkında olarak yükselen değerlere göre fikir ve yazı üreten vs.- bir yazar oldu) hem de dünyada önemli bir okur kitlesine ulaşmış ve ödüller kazanmış bir yazardı. Ancak Pamuk’un bu açıklaması sonrası karışan lokal gündem onun 301. maddeden yargılanması , sonrasında da beraat etmesiyle sonuçlandı , bu yargılanma ülke içinden çok ülke dışından gelen tepki , baskı (AB ) ve müdahalelerle ses getirdi. Dava Türklüğe hakaret vb sebeplerle açılmış , ancak düşünceyi ve düşündüğünü söylemeyi suç sayan bir manaya da geliyordu . Dolayısıyla sonu beraat olsa da Pamuk ekseninde gündemi uluslararası boyuta ve Türkiye’de ki düşüncenin ifade ediliş biçimine ve ulusal, kimi dokunulmaz gibi algılanan değerlere karşı görüş ve düşünceyi dile getirememe üzerinde odakladı .

Sonuçta Pamuk beraat etti , Aynı biçimde Hrant Dink , sonrasında Elif Şafak da… Ancak bu 301 , düşüncenin ifadesinin suç olarak söylenmesini engelleyen madde olarak halen tartışılıyor, Şu günlerde AB bunun kaldırılması için bastırırken , hükümette bu yönde sinyaller veriyor .

İşin en ilginç ve en önemli noktası işte bu süreçte yaşandı . Voltaire’nin memleketi Fransa’da meclis , ülkedeki Ermeni seçmenlerin ve diasporanın etkisiyle siyasi bir karar alarak – ki daha öncede yine meclis kararı ile bir Ermeni Soykırımı olduğuna dair kararı var- Faransa’da “Ermeni soykırımı yoktur” demeyi yani böyle düşünmeyi yasaklayan ve bunu cezalandırmayı öngören bir tasarıyı mecliste gündeme getirdi. Bu yukarıda aktardığımız iki gelişmenin farklı ülkelerde iki örneği olması ve aynı odaklı konudan çıkan düşünce olması açısından bir paralellik taşıyordu . Öyle veya böyle bu ülkede bir edebiyatçı , tarihi ve tarih bilimini , tarihçileri – ki bu konu uzun süredir gündemde olmasına rağmen henüz uzmanlarınca çözümlenmemiş ve bir sonuca varılmış bir konuyken – hiçe sayarak salt kendi DÜŞÜNCESİ olan ifadeyi rahatlıkla söylüyor, sonrasında uluslararası baskılar altında bile olsa düşüncesinden dolayı yargılanmasına rağmen berat ediyorken , bu uğurda acı tecrübelerden geçmiş ve henüz emeklemekten yürümeye geçen bir ülke olan Türkiye bu durumu da tartışıp kaldırmaya hazırlanırken , düşünsel devrimin ve reformların , rönesansın , çağdaşlığın temsilcisi olan , medeniyetin beşiği ve düşünce özgürlünün sembollerini topraklarından çıkarmış , her anlamda bunu gururla proboganda yapan , geçmişi aynı zamanda emperyalist , işgalci ve aynı zamanda kanlı olan, gerek Avrupa’nın gerekse de dünyanın önemli aktörlerinde Fransa ülkesinde soykırım yoktur deme , bunu bilimsel de olsa tartışma ve ifade etme , düşünmeyi suç sayan yasayı meclisten geçiriyor . Pamuk davasında olaya uluslararası düzeyde ve manada müdahil olan gerek AB gerekse de ülkeler ya da aydınlar – kim, önemli tarihçileri bundan soyutlayalım, haklı tepkiler verenler olmuştur- seslerini çıkarmamışlar, çıkarmamaktadırlar.

Bu konuya son noktada 3 gün önce İsveç’de kondu . Nobel Edebiyat ödülü 2006 yılında tüm bu tartışmaların odağında olan ve maalesef edebiyatçı yönünden çok ve kitaplarındaki tavrı ve siyasi yönüyle gündeme oturan Orhan Pamuk’a verildi.

Bu notları detay olarak yazmak istemem geleceğe kişisel notumu düşmek içindi .Şimdi burada Fransa’dan üç önemli aydının önemli tavrını alıntılayarak devam etmek istiyorum . Voltaire diyor kiSöylediklerinizi onaylamıyorum , ama onları ifade edebilme hakkınızı ölümüm pahasına savunurum !”

Yine Emile Zola 13 Ocak 1898 ‘de gazetede Fransız Cumhurbaşkanına yazdığı “Suçluyorum “başlığındaki açık mektubundan “…Gerçek harekete geçmiştir ve onu hiçbirşey durduramayacaktır…Gerçek gömüldüğünde , o büyür ve o denli bir güç birirktiri ki patladığı gün her şeyi beraberinde havaya uçurur. “

1960 yılında Fransa Cezayir iç savaşı yaşanmaktadır , yüksek öğretim öğrencileri bile okul sonrası askere alınıp Cezayir’de savaşmak zorunda bırakılmaktadır.O günlerde ünlü düşünür ve yazar Jean – Paul Sartre ( Sonrasında 1964 yılında kendisine Nobel verilmiş ancak kendisi ödülü reddetmiştir.) bu duruma karşı ünlü “ İtaatsizlik “bildirisini kaleme alıp gazetelerde yayınlar . Bu bildiride Fransız gençleri Cezayir’de savaşmaya karşı devlete karşı “itaatsizlik”e çağırmaktadır . Gençlerden büyük destek gören bu tavır sonrası birçok genç ülkeyi terk etmez zorunda kalmış, Sartre içinde tutuklama kararı çıkarılmıştı – düşüncesini paylaşmak ve halkı bu düşünceyle etkilemekten – Ancak burada altını çizeceğimiz asıl nokta ortaya çıkar , bu karar devlet başkanı de Gaulle’den tarihi bir açıklama ile geri döner “ Sartre demek Fransa demektir , Fransa tutuklanabilir mi?

İşte Fransa böyle önemli ve değerli düşünürlerin ülkesidir , bunlarla haklı olarak övünür ancak yukarıda saydığımız tüm olanlardan sonra , Fransa’nın övüncünün haklılığının günümüzde ciddi şekilde erezyona uğradığını kesin olarak söylemek gerekir. Düşüncenin suç sayıldığı bir dünyada Zola’nın dediği gibi gerçek gömüldüğü yerde büyük bir güç biriktirir ve patlamanın nereleri ve kimleri yok edeceğini kestirmek zordur .

Tüm bu satırlar Fransa kadar Türkiye’yi de bağlamaktadır , özellikle kimi kamuoyu gruplarını . Pamuk’un düşüncesinden dolayı yargılanmasını memnuniyetle karşılamaları ve ceza almasını beklemeleri , tabir caiz ise burnunu sürtmesini ve ders olmasını ummaları , haklı bulup ceza almasını beklemek ve onu infaz etmeye çalışmaları( Genellikle milliyetçi gruplar ve düşüncenin bu yaklaşımda olduğunu söylemek mümkün ki mahkemeye müdahil avukatların bu duygularda olması ve buna dışa vurumları insanı ciddi kaygılara ve düşüncelere sevk ediyor ) ve verdiği tepkilerini haklı görmeleri karşısında Fransa’dan gelen yeni gelişme sonrasında ortaya çıkan gerçek yüzlerine tokat gibi çarpmış oluyor bir anlamda.

İşimize geldiği gibi düşünceyi yargılama hakkı olmaz . Bizim işimize gelmeyen düşünce suç olsun yargılansın, cezalandırılsın , tartışılmadan aksi kanıtlanmadan, kanıtlamaya caba göstermeden … Buna tepkili olalım en ön saflarda bağıralım , tepki gösterelim, sonra teknik olarak aynı durumda olan ama işimize gelmeyen başka bir düzlemdeki düşünceyi ve dayatmayı da bize yaptıkları zaman yine bağırıp çağıralım . Burada sizin inandırıcılığınız , seviyeniz ve tutarlılığınız nedir ey insanoğulları ?

İnsanların öncelikle “insan” olma özelliğini ve düsturunu her türlü kimliklerinin önlerine koyup önce “insan” olabilmeyi her anlamda başarmaları , genel olarak gelişimi ve aydınlanmayı çıkar , ego vb. düşüncelerin dışında tüm türdeşleri için düşünmeleri asıl ve öncelikli hedef olmalıdır , buradaki önemli değerlendirmede bu tutarlılık olmalıdır.Herkes düşünce olgusunu şapkasının altından çıkarıp masaya koymalı ve uzun uzun düşünmelidir.

Büyük ozan ve şairimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca 98 yaşında olduğu şu günlerde - hiç olaya girmek istemese de gazeteci lafı ağzından almış – kendisine Nobel diye başlayan bir soru sorulduğunda düşünerek ama kısa bir sözcükle başlıyor ifadelerine “siyasi” …

Konunun ana başlığına dönecek olursak , satır aralarında geçen düşüncelerine katılmasam da , tavrını ve düşüncelerini eleştirsem de , her ne sebeple olursa olsun Orhan Pamuk’u aldığı Nobel Edebiyat ödülünden dolayı kutluyorum bir Türk olarak kutluyorum . Umudum bu gelişmenin Türk Edebiyatına ve düşün dünyasına hatta sokaktaki vatandaşa dahi önemli katkılar sağlamasıdır . Gerçi Dağlarca ‘nın şu sözünü de hatırlayarak “ Mısıra verilen Nobel ödülü bana göre o güzel edebiyata bir comak sokma olmuştur , yani aşureye konan bir sinek gibi.”
Aylak Adam

Perşembe, Ekim 12, 2006

Aylak Adamın Güncesi - 19 -

Yine müthiş bir sarmalın içinde dönüyor ülkem , dünyam , şehrim, şahsım ve tüm çevrem . Eğer elinizden birşeyin gelmediğini ama tüm yaşanalarıda kendinizce algılayıp yorumlayabilme kapasitenizde nacizane varsa , gerçekten olayları irdelemek ve bunlardan çıkan sonuçları yorumlamak insanı depresyona sokacak gibi görünüyor . Tabi dünya genelinden yola çıkarak ülke ve kişisel özelinize kadar müthiş bir ablukanın altındayız gibi geliyor bana . Nükleer silah denemeleri , çevre katliamları , sebepsiz savaşlar ve masum ölümler , ülkede dünyada yaşananların idrakına varamayan ya da vardıkları halde tüm değerlerini yitirmiş yöneticiler , olmayan muhalifler , duyarsız , cahilleştirilmiş insanlar , akıl ve bilim yerine hurafelerin peşinde koşanlar , tüm bunların yanıda , gelişmişlik ve aydınlık düşünceler adı altında yapılan güya entellektüel kuyu kazmalar ...

Gerçekten tüm bunları yorumlayıp sağlıklı kalabilmek çok zor ...

Bizde fazla yorum katmadan AYLAK ADAM’ın Tarihi güncesine altını cizdiğimiz önemli notları düşelim .


DÜNYA
Kuzey Kore, ABD ve uluslararası toplumun itirazlarına rağmen dün ilk atom bombası denemesini yaptı. ( 9/10/2006)

- Dünyada savaşlar ve ölümler (Basından ) 11/10 tarihi itibari ile Irak’da ölüm sayılaru
İngiliz Tıp Dergisi The Lancet’in yaptığı araştırma, Irak’ta savaşın başladığı mart 2003’ten bu yana 650 binden fazla sivilin öldüğünü ortaya koydu.
Diğerleri
Vietnam savaşı - 3 milyon
Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki savaş - 3,8 milyon
Doğu Timor’daki savaş - 200 bin
Darfur’ (Doğu Timor –Sri Lanka) 2006’da 200 bin
( Bilgi : Nagazaki ve Hiroşima geçmiyor bu araştırmada )

İnternet’in satış rekoru :
En büyük internet arama motoru Google, popüler video paylaşım sitesi YouTube'u 1 milyar 650 milyon dolara satın almak için anlaşmaya vardı.


KÜRESEL AYAK OYUNLARI VE TÜRKİYE GERÇEKLERİ
Fransa Kritik Oylamada : Ermeni soykırımı yoktur demeyi suç haline getirecek yazasayı görüşüyor . Türkiye topyekün karşı atakta . Başbakan sert açıklamalarla gündemde , kamuoyundan baskı var, Fransız şirketlerine engel gündemde , bakalım sonuç ne olacak . Fransızlar , tüm bu tepkilere Fransız kalacaklar mı bakalım .10/10/2006
Fransa Parlamentosu Ermeni soykırımı iddialarının inkarını suç sayan yasa tasarısı teklifini kabul etti.. Teklif Türk kamuoyunda tepkiyle karşılanıyor.
Financial Times'da yayımlanan bir makalede ''Avrupa, Türkiye'nin artık AB'de istenmediğini anlatmak için elinden geleni yapıyor'' değerlendirmesi yapıldı. Makale yazarı ayrıca, Türkiye-AB ilişkilerinin 'Fransa'nın yaşlı devlet başkanı'nı aşacağını da yazdı.(11/10 ) ,
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, "Kürt raporu"nu 1'e karşı 61 oyla kabul etti. Rapora göre, 'en büyük devletsiz ulus' olarak nitelenen Kürtlerle yaşananlar fiili iç savaş... denildi .

YEREL GÜNDEM

Türkiye’de ulusal bir politikanın olamadığı ve güçler arasındaki görüş farklılıklarına örnek : Siyasi iktidar !!!

Tarihi Atışma
- Cumhurbaşkanı Sezer : "Türkiye'nin iç güvenliğine yönelik bir diğer tehdit de Cumhuriyet'in kuruluşundan beri var olan, bugün de etkinliğini artırarak sürdüren irtica tehlikesidir. Türkiye'de irticai tehdidi yeterince algılayamayanların, özellikle son 20 yılda yaşanan olayları üst üste koyup birlikte değerlendirmesi, Türkiye'deki toplumsal ve bireysel yaşamın nereden nereye geldiğini iyi çözümlemesi gerekmektedir. İrticai tehdidin, devletin temel niteliklerini değiştirme hedefinden sapmadığı gözlenmektedir. Bu çerçevede, Cumhuriyet'in kazanımlarının ortadan kaldırılması, lâiklik kavramının çeşitli biçimlerde yorumlanarak içinin boşaltılması, irticai tabanın giderek genişletilmesi, kadrolaşma ve dini bireysellikten çıkararak toplumsallaştırma ve siyasete yansıtma çabalarının yoğunlaşmasının, toplumda gerginliği artırdığı dikkat çekmektedir.
- Başbakan Erdoğan, ''köktendincilik her dinde var ve her dinde bir problem. Türkiye'de bugün köktendinci bir tehdit yok. Laiklik, aşırılıklara karşı ülkeyi ve halkı koruyan bir sistemdir. Aşırılıklarla ilgili hükümet olarak bunun tedbirini alırız ve alıyoruz. Laiklik farklı yaşam tarzları için de bir güvencedir''
- Genel Kurmay Başkanı : Bütün bu mesnetsiz açıklamalara devletin hiçbir kademesinden açıklama gelmedi. Siyasi her türlü polemiğin dışında kalmak için azami çaba gösteren TSK'nın AB paravanı arkasına saklanılarak yapılan saldırılara karşı kendini korumak da en tabi hakkıdır. Bizi savunan olmuyor, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz.
- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’de sivil bir iradenin işbaşında olduğunu, bu sivil iradenin ve anayasada bütün kurumların tanımının yapıldığını, belirterek, "Bu tanımlar neyse herkes bu tanıma uygun olarak hareket etmek durumundadır. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) de bu tanıma uygun olarak hareket etmek durumundadır. Bunun dışına çıkamaz" dedi.
ABD Büyükelçisi Ross Wilson, Türk gazetecilere, "Kakofoni hep var, ama biz laik demokrasiye güveniyoruz" dedi

İyi HABER : Kamu kurumları için özgür yazılım dönemi başlıyor. Yeni dönemde kamu kurumlarında bulunan bilgisayarlarda, Microsoft'un işletim sistemleri yerine açık kaynak kodlu Linux tabanlı işletim sistemi kullanılacak. İlk uygulama Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılacak ve 'Türk milli yazılım'ı Pardus, Askeralma Dairesi (ASAL) ve şubelerinde ana işletim sistemi olarak kullanılacak.10/10

EDEBİYAT
Önemli Gelişmeler
( 12 Ekim 2006 Tarihe not)
2006 Nobel Edebiyat Ödülü, bugün sahibini buldu. Ödül, dünyaca ünlü pek çok yazar ve şairin arasından sıyrılan ünlü Türk yazar Orhan Pamuk’un


SPOR
Ramazan Futbolu : Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği'nin İstanbul şubesi, klasman hakemlerinin idmanlarını, Ramazan sonuna kadar kaldırdı. Şubenin resmi sitesindeki duyuruda, "Klasman hakemlerinin Ramazan ayında antrenmanları yapılmayacak olup, kendileri serbest yapacaklardır. Ramazan sonrası antrenman günleri Merkez Hakem Kurulu tarafından duyurulacaktır"
Büyüksün Gazza : Efsanevi İngiliz futbolcu Paul Gascoigne'in hayatında skandallar bitmiyor. Ünlü futbolcu son olarak da bir barda, kızıyla ilişkisi olan reality şov yıldızını yumrukladı…

Bir İlk : NBA ‘in bir basketbol ligi değil bir küresel org. Olduğunun kanıtı . Sporun endüstüriyeleşen yönünün göstergesi . ULEB & NBA org. Nedeniyle Efes’de çok zor şartlarla ABD’ye gidip fiziksel yıpranmışlığa rağmen bu maçları yaptı . Hafta sonu dönüp ligde oynayacak . Sporcuya insanmısın diye soran yok , onlarda zaten artık sporcu değil , yüksek paralar alıp para için oynayan şovmenler ya da maalesef bu oyunun piyonları .
- Efes Pilsen, bir NBA temsilcisiyle karşılaşan ilk Türk takımı olarak tarihe geçti. NBA’in davetlisi olarak ABD’de bulunan lacivert-beyazlılar, Denver Nuggets ile oynadığı özel maçı 118-102 kaybetti.
Fotoğraf: Bahtiyar Nehuse - Yalnızlık
Atlantisli Aylak

Salı, Ekim 10, 2006

Orada Bir Köy Var Uzakta - BADEMLER KÖYÜ


Geçenlerde Cumhuriyet'in hafta sonu ekinde tanıdım bu köyü . İşte o köye ait linkler , meraklısına

ÇOK İLGİNÇ VE ÖRNEK HEMDE ÇOK ŞEYİYLE ÇOKLARINA ... Gidelim BADEMLER'e
http://arsiv.hurriyetim.com.tr/ege/turk/00/03/31/egehab/53ege.htm
http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=37477,8&tarih=25.04.2006
http://www.tahtacilar.com/tiyatro.html
http://www.yerelnet.org.tr/iller/koy.php?koyid=249724
http://kisi.deu.edu.tr/ali.oz/bademler.html

Cuma, Ekim 06, 2006

Saygı da "intikam " gibi soğuk yenen bir yemek midir?

Haber Milliyet'ten:

ANTALYA'da dün sabah darp edilmiş halde cesedi bulunan 44 yaşındaki Ünal Topel'in katil zanlıları yakalandı. 4'ü lisede okuyan 5 gencin, Ramazan'da içki içtiği gerekçesiyle Ünal'ı döverek öldürdüğü ortaya çıktı.
---------

YORUM: İnsaların tipine yaşam tarzına , dini ve siyasi görüşlerine anlayış ve tahammül edilmesi gerekliliği sık sık konuşulur tartışılır , doğrudur da öyle olması gerekir ama ... Hepsinde şu noktanın altı çiziliyordu , tamam kardeşim ben kendim gibi yaşıyorsam o insanlarında kendi istedikleri gibi ( O insanlar derken kimleri kasdettiğimiz açıktır sanırım ) yaşasınlar hatta yaşamalılar . Evet kağıt üzerinde bu doğruda , yaşanılan gerçek hayatta , yani sokakta biraz fark var bu işlerde . Sizler ( yada kimilerimiz) bu konuda herne sebeple olursa olsun o töleransa ve saygıya sahipsiniz de , ya diğerleri , kimileri , bir guruh bu altyapı ve kültürler anlayışa sahip mi? Bu anlayış onlara bence asla verilmiyor, verilemiyor ya da alınamıyor , alınmak istemiyor .. Sonuç olarak kalkıp , teoride ucuz aydınlık yapmanın manası yok . Alın işte liseliler adamı döve döve öldürüyor , ne malum bunun bu yazıyı okuan herhangi birimizin de başına gelmeyeceği... Kimbilir ?

Gidin bir çarşılarını dolaşın herhangi bir semtin , bakın , YALAKALIĞA, YAĞDANLIGA BAKIN , bira içki satan birçok mekan , ramazan nedeniyle ya tadialata girmiştir ya kapanmış ya da utanmadan mekanlarını açıp içki satmadan iftar veriyorlardır . Geçenlerde Taksimde altı pavyon üstü meyhane bir mekanı görünce ,Beşiktaş' taki bira evinin iftar menüsü sunduğunu görünce ne düşüneceğimi şaşırdım. Kardeşim bu senin profosyonel işin değil mi , tamam oruca, ramazana saygı duy , pozisyonun belirle ama SENİN 11 AY MÜŞTERİN OLAN KİŞİLERE HİÇ SAYGIN YOK MU ? , herkes oruç tutmak ramazan da içmemek zorunda mı ? Bu üllkede farklı din ve anlayışa sahip insanlar olmaz mı ? Yabancılar , misafirler , turistler .

Dolayısıyla , birbirimize saygı gösterme hikayelerini , anlayışla karşılama hikayelerini dinlemeye düzmeye devam edelim .

Çok basit şeyler bile önemli gerçeklerin sinyalini çok açık veriyor ..

SEN ANLAYIŞLI OLMAYA DEVAM ET , KARŞINDAN DA UMUT ET .. ELDE EDECEĞİN BELKİDE , SOPAYLA DÖVE DÖVE ÖLDÜRÜLMEK OLUR .. ( bu günümüz gerçeği , asla herhangi bir dini kötülemek vb mana çıkarılmasın bu yorumumdan , bu insanlara verilen şey , gerçek bu işte ! tahammül , anlayış saygı , ve bilgiden eser kalmamış , birde toplumsal şiddet ve cinnet durumları var herhalde , derin konu beni aşar...)

Bektaşi misali yaşamak istiyorum hepsi bu ...

Çarşamba, Ekim 04, 2006

İslam Çupi - FB - Cumhuriyet- Türkiye - Asker - Siyaset - Sivil - ve polemik yapılan gerçekler

FB sezon başındaki rezil oyunlar oynayarak ilerlerken UEFA gruplarında en azından ülkeler adına inanılmaz bir guruba düştü . doğrusu bu guruptan 4. çıkarsa bence başarı , 3. çıkarsa şu haliyle muhteşem olur diyorum , gruptan çıkarsa da kelime bulamayacağım ...

Türkiye'de bu yapısı ile bu krizden önemli kurumlarını yıpratmadan çıkarsa başarı , konsensus ve ortak bir tavır ve anlayışla ( sivil toplum- asker ve siyasi iktidar bürokrasi vs) çıkarsa muhteşem olur . Sorunsuz bir biçimde AB- Cumhurbaşkanı seçimi - Ekonomikdurum - Uluslar arası istikrarlı bir duruş ve tavır - Siyasi ve Askeri bütünlük sağlamayı başarırsada buna da kelime bulamam ...

İslam Cupi bir sözünde Türkiye neyse FB odur der ... Aynen öyledir , üstadı saygıyla anamadan geçemeyeceğim .

FB 'liler kendi aralarında çatışıyor , meşhur " hep destek , tam destek" balon sloganını uydurmuş ve bunu sahiplenmiş odaklar , başta yönetim olmak üzeri bunu bugüne kadar çok güzel kullandılar . Taraftar uzun süre hep ve tam destekledi, bence halen bile destekliyor. Hayret ediyorum bu karşılıksız bağlılığa ! Esas önemlisi , tepkisiz muhalif olmayan , kabullenen ve başarısızlılar veya eleştirilecek konulara ( toplara ) girmek yerine " hep tam destekçilik " kolaycılığının ve kaderciliğinin ardına sığınarak rüzgara kapılmış bence hiçbir umut ışığı taşımayan bu yaklaşıma .

Aynı şey Türkiye içinde söylenebilri mi acaba ? Güncel tartışma polemik ya da gerçeklerde de orataya benzer bir "hep destek tam destek" durumu çıkmış olmuyor mu ? Ülke, yönetim , rejim , güvenlik vb önemli tehditler ve kritik süreçlerden - bakış açısına göre - başarısız ve kötü yönetilerek geçiyorsa ( FB kötü oynuyor, ışık vermiyor , Zico kötü hoca , onu seçen yönetim berbat - yada ülke genel anlamda kötü bir kıskaçta - Erdogan kötü politika yapıyor -bu durumu seçerek etkileyenler ikiye ayrılmış ama bir ortak yönleri var iki tarafta "hep destek tam destek" diyor . Biri ülkeyi yöneten zihniyete ve anlayışa , diğeride ona tepki gösteren , hatta bunu yapma biçiminin suç mu yok sa kesin bir haklılık ve gereklilik mi olduğu tartışılan askerlere , cumhurbaşkanına vb - ancak muhalefete değil çünkü onlar zaten büyük balon - .) ve bu duruma karşı tepki gösterilmesi gerekiyorsa bu tepkiye gerçekten göstermesi gerekenler yerine , birileri çıkıp bunu yapıyorsa birileride bu çıkışlara tam taraf olup karşı görüşleri hep destek tam destek bakışıyla destekliyorsa alın zize işte Türkiye ve FB gerçeği ...

Dün akşam konu Gerek NTV gerekse de CNN Türk'de benzer anlamda eş zamanlı tartışılıyordu , önemli konuklar satıraralarında önemli tespitler yapıyorlardı ama kimse karşıgörüşü onaylar destekler değildi yine de bildiğini söylemeye çalışıyordu , tartışılan konuda bir ortak yön bulma çabası ben edinemedim . Birkaç nadir örnek haricinde ...

Oysa ortada net bir gerçek varki bu tür sıkıntıların , buna karşı gösterinen yaklaşımların tek ve net bir doğrusu yok , birçok doğru ve birçok yanlış var . Bu yüzden "hep destek tam destek" anlayışı bitik , kaybetmeye mahkum , teslimiyetçi , asla gelişme ve çözüm üretmeye yönelik bir destek ve anlayış değildir. Bununla ancak kaderinize razı , bu kaderi başkalarına emanet etmiş ve tek çare olarak onları gören bir gerçek ortaya çıkar , onlar ne derse nasıl derse ne yaparsa biz razıyız destekleriz ve başımıza birşey gelirse bunun sonuçlarınada razıyız başımızı önümüze eğer çekeriz ( Örneğin : taraftarız biz çekeriz cefa ... başkan bizi bırakma .... Yine işine ve kolayına geldiği üzeri başbakana ya da askere kayıtsız şartsız destek mesajları , teşekkürleri , onları bu yaşanan durumdan çıkışın ve korumacılığın tek garantisi görme anlayışı vs.)

Dün akşam NTV'de emekli askeri hakimin aklımda kalan yorumlarını mantıklı buldum bu konuda ...

Anayasa değişmelidir ( bu antidemokratik anayasadrı , daha özgürlükçü ve demokratik bir anayasa olmalıdır , askerin görev tanımları belirlenmelidir ( dış tehditlere yönelik ) , ülkede mutlaka etkili ve önemli bir sol muhalefete kesin ve net olarak ihtiyaç vardır ( gündemdeki konuları eleştirileri savunma ve tepkiyi göstermeyi asker vb oluşumlar yerine sivil toplumların , siyasi partilerin vatandaşların göstermesi , var olan duruma sivil muhalefetin gerekliliğinin altının çizilmesi anlamında ) görüşleri mantıklı açıklamalardı .

Kısacası yaşadığı sorunları ağlayarak sızlayrak başkalarından medet umarak ilk gördüğü kendine yakın düşünceyede hep destek tam destek mantığıyla sığınan sarılan anlayışın etkili ve doğru bir geleceğe sahip olması bence mümkün değildir . Destek akıllı mantıklı , yerine göre destek yerine göre yergi , protesto,tepki , eleştiri ile ve sivil anlamda örgütlenerek muhalefet ederek olmalıdır .

Sonuç olarak , Armut dibine düşer , Üzüm üzüme baka baka kararır,bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim vs.

Herkese sevgi ve saygılarımla,

Ha unutmadan bende FB'liyim , İslam Cupi'yi de çok severim . Bu ülkede doğdum , büyüdüm ve yaşıyorum . Hep destek tam destek !!!
Aylak Adam