Çarşamba, Ocak 17, 2007

2007


















BİRİNCİ YILINI TAMAMLADI AYLAK ADAM , GUNCESİ VE BAKIŞ AÇISIYLA YENİ ZAMANDA DA BURADA OLACAK SANIRIM...

Çarşamba, Aralık 27, 2006

Mağra adamı olmaya doğru

" Toplumu oluşturan insanlar, sırtı mağara girişine dönük, kollarından birbirine zincirlerle bağlanmış tutsaklara benzer . Yalnızca arkadan gelen ışığın ( doğrunun, gerçeğin) içeriye yayılımıyla duvarda oluşan kendi gölgelerini görür, bu gölgelerle oyalanıp dururlar . Filazoflar ise kendilerini zincirden kurtararak , ne denli zor ve acı verici olsa da, yüzlerini ışığa(gerçeğe) cevirir, doğruyu görmeye , hayatın gerçek analamını çözmeye yönelirler . Ancak filazofların , görüdüklerini öbür insanlara anlatması , onları buna inadırması çok zordur. Çünkü tutsaklık da karanlık da onlara rahat gelir . Işığa bakıp gerçekleri görebilmek ise cesaret ister"
Platon - Mağra Adamı Benzetmesi

Pazartesi, Aralık 25, 2006

Aylak Adamın Güncesi -21-

Yılın son güncesi , Hıristiyan dostlara "mutlu noeller" dileyelim . Müslüman ve diğer dostlarında Kurban bayramlarını ve yeni yıllarını kutlayalım ...

- Uzayda çalışacak inşaat işçileri aranıyor : CAPE CANAVERAL - Uzay mekiği Discovery, 9 Aralık da yerel saat 08.47'de (TSİ 03.47) NASA tarafından Florida'daki Kennedy Uzay Merkezi'nden uzaya fırlatıldı. Discovery, yedi kişilik mürettebatı ve 11 milyon dolarlık kiriş parçasıyla Uluslararası Uzay İstasyonu'na (UUİ) doğru yolculuğuna başladı. Discovery, Güneş Sistemi'nde koloniler kurulabilmesine ve Mars'a gidilebilmesine olanak sağlayacak UUİ'nin inşasına yardımcı olacak. Astronotlar, 12 gün sürecek yolculukları sırasında öncelikle UUİ'yi genişletmek için yeni bir metal kiriş ekleyecek, ardından UUİ'nin tüm elektrik ve klima bağlantılarını yeniden yapacak. NASA Başkan Yardımcısı Bill Gerstenmaier, çok karmaşık olarak değerlendirdiği bu görevlerin yerine getirilmesi için toplam 19 saat sürecek üç uzay yürüyüşünün öngörüldüğünü belirtmişti.

- Konya’lı Avrupalılar : ABD Maine Üniversitesi sosyoloğu Profesör Jon T. Oplinger : Çatalhöyük ile günümüz insanı arasındaki DNA mutasyonu uyumu, Konya'da hâlâ yaşayan erkek nüfusun yüzde 40'ında görülüyor. Bugünkü Konya ile Çatalhöyük arasındaki bağ, sadece coğrafi olarak değil, nüfus itibarıyla da vardır." Aynı haberin devamında bilim adamı . Avrupalılarda görünen özelliklerinde bununla aynı olduğu ve Avrupa yerleşkesinin buradan çıkanlar tarafından oluşturulmuş olabileceğini söylüyor . Bu duruma espri ile yaklaşırsak , Avrupalılar Konyalıymış dersek sonrasındada AB’ye entegrasyonumuzda tüm krizleri aşan bu gerçekle AB milli marşını “Konyalım Türküsü” ne çevirmek bile işin sonunda olur mu ne dersiniz ? Düşünsenize , devlet başkanları salona giriyor ağır ağır ve tüm ciddiyeleriyle ve biryandan da “Konyalım”çalıyor , yanda halkoyunları ekibi kıvırtıyor . Nadide Sultan ‘da AB ikonu oluyor , Aman Tanrım !
- Bu arada 'Blog'çuların Davos'u olarak adlandırılan 'Web 3' adlı üçüncü Uluslararası Blog Konferansı Aralık 2006'da Paris'te yapıldı . Konferans, internetin sosyalleştirilmesi, katılımcı hale getirilmesi konusundaki yenilikleri gündeme getirmeyi hedefliyor. 36 ülkeden 1000 kadar internet oyuncusunun katıldığı konferansta blogküre, e-ticaret, yaşlı Avrupa ile Silikon Vadisi arasındaki ilişkiler ele alındı. (aa, afp)
- Hard Rock Cafe artık Kızılderililerin : Dünyanın dört bir yanında şubeleri olan Hard Rock Cafe zinciri, yaklaşık bir milyar dolara, Hollywood'da kumarhane işleten Seminol adlı Amerikan yerli kabilesine satıldı. ( Artık bu tişörtlerden birini giyebilirim )
- Poltik Yalakalıkta son nokta - Eski CHP Genel Sekreteri Ertuğrul Günay ile eski Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun yürüttüğü ve “Müslüman-sol" kimlikle de tanımlanabilecek yeni siyasal hareket, çalışmalarını noktalama aşamasına geldi.
- Arınç’tan yine ilginç bir yumurta daha : “Sayın Sezer ve Sayın Sezer gibiler mutlaka siyaset yapmalıdır. Siyaset yapan halkı tanır. Siyaset insanı eğitir. 'Terbiye eder' diyeceğim de yanlış anlaşılır diye söylemiyorum.”
- Devlette kavga ve kriz : Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'ın, hükümetin AB Komisyonu'na ilettiği öneriyi "Televizyondan öğrendim" demesinin ardından Cumhurbaşkanlığı da bir açıklama yaparak, "Cumhurbaşkanı Sezer doğrudan ya da dolaylı olarak bilgilendirilmemiştir" dedi Tayyipçe yanıt gecikmedi : Başbakan Tayyip Erdoğan, bir liman ve bir havalimanının Rumlara açılması önerisinden önce bilgi verilmediğini açıklayan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'a "Sözlü görüşmeler için de size mi soracağız?" yanıtını verdi.
- Bir tarihin sonu ( 2 ölüm) : Şili'nin eski diktatörü Augusto Pinochet, 3 Aralık'ta kalp krizi geçirmesinin ardından kaldırıldığı hastanede dün öldü. 21 Yıl Türkmenistan'ı dikatatörlükle yöneten Saparmurat Niyazov ( Türkmenbaşı ) 'da öldü . Ne diyelim işleri tanrıya kalmış , tanrı taksiratlarını affetsin ( zannetmem ama ) ...
- Orhan Pamuk’a Nobel Ödül töreninde yapılan büyük jest : İsveç Akademisi'nin daimi sekreteri ve Nobel Ödül Komitesi üyesi Horace Engdahl Pamuk’u ödül için davet ederken yaptığı konuşmadan alınıtı "Pamuk, doğduğu kenti, Dostoyevski'nin Sen Petersburg'u, James Joyce'un Dublin'i ve Proust'un Paris'i yaptığı gibi, vazgeçilmez edebiyat toprağı haline getirdi" Engdahl, Pamuk'un ödülünü vermek üzere kralı davet ederken çok şık bir jest yaptı. Engdahl, Pamuk'a Türkçe olarak, "Sizi İsveç Akademisi adına içtenlikle kutluyorum. Majesteleri İsveç Kralı'nın elinden ödülünüzü almanızı rica ediyorum"...
- Bize göre yeni bir olgu ‘ Çevre Diplomatı’ : İngiltere, atmosfere saldığı karbon oranında gösterdiği hızlı artışla dünyanın 20. ülkesi olan Türkiye'ye çevre diplomatı atadı.
- Radikal Sokak Kitapları, dünyada "bookcrossing" adıyla tanınan bir hareketin Türkiye'deki temsilcisi. Amaç, kitapları özgürleştirmek, hapsoldukları kütüphanelerden çıkarmak; kentleri, ülkeleri hatta dünyayı gezmelerini böylece çok daha fazla okunmalarını sağlamak. Üstelik bu yolculuğu baştan sona izlemek, kitabı en son nerede, kimin okuduğunu bilmek ve okuyanların fikirlerini de öğrenmek mümkün. Ayrıntı için : http://www.sokakkitaplari.org/

- Kış uykusuna yatan insan : Japonya'da 35 yaşındaki Mitsukada Uçikoşi buzlarla kaplı bir dağda tam 24 gün "Kış uykusu"na (Hibernation) yatarak hayatta kalmayı başardı . Bu konu tıp ve bilim dünyasının son dönemde en fazla ilgilendiği olaylar arasında.Uçikoşi Batı Japonya'daki Rokko Dağı'na tırmanmak için ekimin başında tırmanışa geçmiş ,sonra gruptan ayrılıp, tek başına tırmanmaya başladığı sırada bilincini kaybetmiş , Onu 24 gün sonra bir yamaçta uyurken bulmuşlar. Vücut ısısı 22 derece olarak ölçüşmüş , nabzı duyulmuyormuş. Bütün hayati organları, bu konumda kendilerini kapatmış. Donma aşamasına yakın bir konumda kış uykusuna yatarak, yaşamayı başarmış. Beyni hiç zarar görmemiş ,hiç su içmemiş . Vücut ısısını yükselterek tedavi edildikten sonra da normal yaşama dönmüş... Bu önemli olayın üzerine gidileceği çok açık .
- Soul muziğin efsanesi James Brown hayata veda etti. 'Soul müziğinin babası' olarak tanınan efsanevi şarkıcı James Brown zatürre teşhisiyle kaldırıldığı hastanede 25 Aralık 2006 da yaşamını yitirdi.
- Nükleer Tehdit : İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, BM Güvenlik Konseyi’nin ülkesi aleyhine kabul ettiği yaptırım kararını, "yırtık bir kağıt parçasına" benzetti, batılıların pişman olacaklarını iddia etti.
Yeni yıl notu : " Sana mutlu seneler , iyi yıllar demeyi çok istiyorum 'Kutsal Toprak Ana' (Dünya) , gerçekten çok istiyorum , hatta diyorum da ancak mutlu ve iyi olacak mı ondan çok şüpheliyim , hatta buna inanmıyorum, inanmadan manasız bir dilekte bulunuyormuş gibi hissediyorum ... Üzgünüm bağışla beni , daha güzel bir geleceği armağan etmek isterdim sana ... Yıllardır masal gibi anlatılan, dinletilen, dinlenen küresel ısınma felaketi , artık açık ve seçik yüzünü gösteriyor, susuzluk, kuraklık, doğal afetler vs. insanlığın yaşamının bir parçası haline gelmeye başladı , daha da artacak gibi . Yine sudan (!) sebeplerle yaratılan savaşlar milyonlarca masum insanın ölümüne sebep oldu bu yılda ve hızla devam ediyor önümüzdeki yıla koşarken ... Nükleer tehdit dünya gündeminden hiç düşmüyor , çıkar ve güç uğruna seni yoketmekten geri kalmıyor üvey evlatların (!) ... Yediğimiz neredeyse hiçbirşey artık doğal değil , uykularımız ve uyanık hallerimiz bile hormonlu artık herşey içiçe geçmiş halde , karmaşık ... Çocuklar cinsel istismara uğruyor , kadınlar hala dövülüyor , sapkın cinsel tercihler doğallıkmış gibi dayatılıyor çocuklarımızın gözü önünde bizlere , insanoğlu tüm etik değerlerini bütün hızıyla yitiriyor. Alternatif görüş ve yaklaşımlar çağlar öncesinin ilkelliğinden öte birşey değil ... Kısaca insan denilen biz evlatların senin artık bildiğin insanlardan değiliz , biz çok başka birşey olduk ve tüm hızımızla sona doğru koşuyoruz , Bağışla bizi Kutsal Toprak Ana !
Yinede yanılmak istiyorum herşeye rağmen : Mutlu bir 2007 yılı dilemek geçiyor içimden ...
İyi seneler
Karikatür : İsim ve çizeri bilmiyorum
Derleyen Yorumlayan : Atlantisli Aylak

Çarşamba, Aralık 13, 2006

UNESCO - NOBEL ve ATATÜRK

Küreselleşen dünya kendi düzeni içinde yeni kurallar ortaya çıkararak ulusal değerleri ve onları yaratanları heryerde hiçe saymaya ve söylemlerini yoketmek üzeri yoğun bir çalışma gerçekleştiriyor. Gerçi bu daha çok ana aktörlerin kendi değerlerinden çok oyuncakları olarak gördükleri diğer unsurlar için daha geçerli bir düşünce demek daha doğru olacak . AB'nin şu yaşanan sıcak gelişmelerde ve kriterlerinde Atatürk ismine ve devrimlerine nasıl bir alerji duyduğu çeşitli uygulamalarda ve yotumlarda net bir şekilde ortaya çıkıyor ... Başta bulunan siyasi iktidarında tabanını ve ruhuda bu konuyla mutabakatlı olduğu için içte ve dışta bir Atatürk kıyımı yoğun bir şekilde devam ediyor... Kısaca Atatürk olgusu bu çevreleri müthiş bir şekilde rahatsız ediyor . Dünyaya zamanında ilham vermiş özgürlüklerin ateşleyicisi olmuş bu büyük insan günümüzde hiç edilmeye çalışılıyor . Bu başarılıyorda , İlköğretim öğretmeni arkadaşım ısrarla altını çizdi geçenlerde " Al incele ilköğretim kitaplarını , Atatürk'ün izine rastlayamayacaksın , yada rastladığın şey Atatürk olmayacak " derken olayın vehametini ortaya koyuyordu ...
Ben burada iki alıntı yapacağım , bence manidar ve ilginç özellikler taşıyor ... Değerlere dil uzatmayı düşünce özgürlüğü ile açıklayan , düşünce özgürlüğü ikiyüzlülüğü ardına sığınılan aydın görünümlü yaklaşımlara işi Atatürk'e kadar dayatanların ve bunu masumane bulanların da dikkatini çekeceği kanaatiyle ...
UNESCO'nun gözüyle ATATÜRK ve Yılı
UNESCO Genel Kurulu ‘nun oybirliği ile aldığı kararda Atatürk söyle tanımlanmaktadır:

Atatürk Kimdir ?
Uluslararası anlayış, işbirliği ve barış yolunda çaba göstermiş üstün bir kişi . Olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci. Sömürgecilik ve yayılımcılığa karşı savaşan ilk önder. İnsan haklarına saygılı. Dünya barışının öncüsü. Bütün yaşamı boyunca kişiler arasında renk, din ırk ayrımı gözetmeyen eşsiz bir devlet adamı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu.

27 Kasım 1978 UNESCO

Ayrıca 1981 yılı UNESCO tarafından "Dünyada Atatürk Yılı" olarak kabul edilmiştir .
ATATÜRK , VENİZELOS VE NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ ADAYLIĞI
Zamanın Yunanistan Başbakanı Venizelos'un, Atatürk'ü Nobel'e aday gösteren mektubu, 12 Ocak 1934 tarihini taşıyor. Mektup, Norveç Nobel Ödülü Komitesi Başkanlığı'na yollanmış. Şu satırlar yer alıyor "Bir ulusun yaşamında, bu kadar kısa bir süre içinde böylesine köklü bir değişme çok ender olarak gerçekleşmiştir (...) Barışı güçlendirme hareketi, yeni ve seçkin Türk Devleti'ne bugünkü görüntüsünü veren tüm iç reform hareketleriyle birlikte yürümüştür. Türkiye yabancı öğelerin yerleşmiş olduğu illerini terk etmekte duraksamamış ve kendi ulusal sınırları ile içtenlikle yetinerek Yakındoğu'da barışın gerçek bir savunucusu olmuştur (...) Barışın borçlu olduğu değerli katkının sahibi olan kişi, Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa'dır (...) Yakındoğu'da barışa doğru yeni bir dönem başlarken Mustafa Kemal paşa'yı, Yüksek Nobel Barış Ödülü için aday göstermekten onur duyarım."
Yunanistan Başbakanı Venizelos
Yazı ve derleme : Atlantisli Aylak

Perşembe, Kasım 30, 2006

Geleceği düşünmek , düşünebilmek

Cüneyt Koryürek Türkiye’nin atletizm konusundaki duayenlerinden biri olarak , bir yazısında olimpiyatlara değinirken bir arkadaşına ( yaşı 60’ın üzerinde olan arkadaşı , "Biz olimpiyat falan yapamayız" demesi üzerine ) “ Sen yapamazsın olimpiyatı , oğlun yapar” derken bir konuya dem vuruyor . Önemli işler , gelecekte yapılması planlanan , insana veya topluma ya da ülkeye katkı yapıplacak çalışmaların ancak “ GELECEĞİ DÜŞÜNEN , DÜŞÜNEBİLEN” bir anlayışla ve uygulamayla olabileceğini söyler . Evet gerçekten altı çizilesi bir anlayış . Şu anı ya da geçmişi düşünmek yaşamak değil , geleceği ,yaşamak, düşünmek kurgulamak ve ona göre yaşamak ... Bunu kağıt üzerinde ifade etmek ya da laf salatası haline getirmek kolay . Önemli olan bu bakış açısına sahip biryeler yetiştirecek bir sistem oluşturmak bunu uygulayabilmek ve başarabilmek . Ya da çevremizdeki bu yetiye ve değere sahip olanları kullanabilmek için çalışma yapmak gerekir , gelişmek için . Gerek insanlık, gerek ülke, gerek birey gerekse de toplum için , GELECEĞİ DÜŞÜNEBİLEN YAŞAYABİLEN olabilmek gerek...

Bu tabi ki bizim gibi rutin imkanlar ve rutin yaşamlara sahip bireyler için uygulaması zor bir durum olabilir . Bizim için burada ortaya çıkan anlamlı durum geleceğimiz olan çocuklarımızı bu yetiye sahip olabilecek bireyler olarak yetiştirme uğraşı çabası ve tabii ki aynı zamanda çok zor olsa da kendimizi de bu yönde geliştirmek değiştirmek için çalışmak ve yılmadan bunu denemek olmalıdır . Heryanımızdan kuşatılmış ve cendereye sıkıştırılmış bireyler olarak bunu başarmak geleceğimiz için olmazsa olmazlardan biri gibi görünmektedir .

Güzel ve güneşli günler görmek sadece dilemekle olmuyor !

Aylantisli Aylak
28 Kasım 2006

Aylak Adamın Güncesi - 20 -

DÜNYADAN
( Yıl sona ermek üzeri , Irak ve Ortadoğu’da savaş ölümler ve kaos tüm çıplaklığı ve şiddetiyle devam ediyor , Irak’ta ölümler 1 milyon sınırına dayandı . Bu vahşeti illegaleştiren yaklaşımda bir değişim gözlenmiyor henüz , bu yüzden bu güncede başlık halinde yer almıyor , herşey olanca berbatlığıyla halen ortada ... Burada bazı ilginç ve düşündürücü başlıklar yer aldı . Bana göre en ilginci Quebec –Kanada’da ki gelişme , düşündürücü bir durum ?İşte bu Aylak Adam Güncesi’ne dair bazı başlıklar )

Böl , Parçala, Yoket !
Kanada meclisi, Quebec’lilerin birleşik Kanada içinde millet (ulus) olduğunu kabul etti. Muhafazakar Başbakan Stephen Harper tarafından meclise sunulan önerge, Avam Kamarası’nda yapılan oylamada 16’ya karşı 266 oyla kabul edildi. Bakalım Kızılderililere herhangi bir hak çıkacakmı bu gelişmeler sonrasında .

Yok öyle yağma ! (Örnek uygulama batıdan )
İngiltere'de Aile Bakanlığı
çocukların korunmasına yönelik yeni bir program başlattı. 750 milyon dolar bütçeyle hazırlanan program çerçevesinde çocukların eğitim ve sosyal hayatları yakın takibe alınıyor .. İlk-orta-lise çağındaki çocukların tüm ders notları, sözlü sınavlardaki başarıları, devam durumları, tıbbi kayıtları, işledikleri suçlar bilgisayar sistemine giriliyor. Veriler her hafta güncelleniyor. Eğer çocuğun sağlık durumunda bir bozulma veya notlarında ani bir düşüş yaşanırsa sistem otomatik olarak alarm veriyor. Sosyal Hizmet görevlileri, ihbar dahi olmadan çocuğun evine giderek herhangi bir baskı veya taciz olup olmadığını araştırıyor. Fiziksel veya psikolojik taciz durumunda çocukların ailelerinin elinden alınması için işlemler başlatılıyor.

Ajanların savaşı ( Tıpkı soğuk savaş günlerindeki gibi)
Kremlin yönetimi muhaliflerinden Alexander Litvinenko, Ekim’de öldürülen muhalif gazeteci Anna Politkavskaya cinayeti ile ilgili olarak bir İtalyan gazeteci ile görüşmeye gittiği Londra’daki bir restoranda zehirlendi . Bu konu uluslararası basını bu dönemde oldukça meşgul etti . Ardında Rusya’nın olduğu şüphesinden bahsedildi . Putin eski KGB kökenli olunca ...

Dünyadan Yasaklar
Somali’de, ülkenin büyük bölümünde kontrolü ellerinde tutan aşırı dinciler, güneydeki Cilib’de sigara satılmasını ve içilmesini yasakladı. Görüldüğü üzeri yasaklar her yerde kendi iç dinamiklerine göre işliyor . Hadi bakalım buyrun objektif değerlendirmeye ? Nasıl olacak sa artık ...

Çocukların elinden kimler alıyor güzel ve güneşli günleri görme haklarını ?
BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün
(UNESCO) yıllık eğitim raporunda, Büyük Sahra’nın güneyindeki ülkelerde 2004 sonu itibarıyla 38 milyon çocuğun okuldan mahrum kaldığı kaydedildi.

Araştırma
Kadınların erkeklerden üç kat fazla konuştuğu ortaya çıktı. Kadın psikiyatr Dr. Luan Brizendine, 'The Female Mind' (Kadın Zihni) adlı kitabından alıntılanan araştırmaya göre, kadınlar ortalama olarak günde 20 bin kelime sarf ediyor. Yani erkeklerden 13 bin kelime fazla. İşte hayatın gerçeği bu araştırmanın ardında saklı , yorumu cinsiyetler kendine göre yapsın ve sorgulasın , bana göre yoruma bile gerek yok !

TÜRKİYE’DE GÜNDEM
( Türkiye son günlerin en önemli üç gündemi var . Papa Zityareti , Finlandıyanın güya AB adına hiçbir karşılık önermeden ortaya attığı Kıbrıs planının reddedilmesi sonucu AB’nin kimi müzakere madderlerini dondurma tavsiye kararı almasıyla başlayan kriz ve tüm bunların halkın nezninde bastıran memleketimin futbol geyigi . FB 2001 yılı şampiyonluğunda şike mi yapmıştır ? Tabi usta ( !) politikacılarımız ve bilim adamlarının nadide incilerinide boşluğa bırakamazdık. Dahil ediverdik güncemize ... Tüm olumsuzluklar rağmen yüz güldüren şeylerde olabiliyor tabi . Bu soğuk kış günlerinin en iç ısıtan şeylerinden biride Dondurmam Gaymak ! )

Papa 16. Benediktus Türkiye’ye sancılı bir ziyaret yapıyor
Papa 16. Benedikt, Türkiye ziyaretinin Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasında uzlaşı sağlanması ve diyalog kurulması için bir fırsat olmasını umut ettiğini söyledi. Her adımı olay yaratıyor . Herşey biryana , sonuçları sonradan ortaya çıkacak olsa da , ilk izlenimler ve Türkiye’nin olayı algılayış biçimi olumlu ...

Türk politikacılarından nadide ve tarihsel inciler (!) :
Adalet Bakanı Cemil Çiçek
: ‘Türkiye laiktir, laik kalacak’ sloganı atanları suçlayarak, “Sanki farklı söyleyen bir parti ya da iktidar var. Bunlar siyasi maganda” dedi.

Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik : “Eğitim, 1978’de CHP’nin aldığı 76 bin solcu öğretmen yüzünden bozuldu” Vay anasını be , ne kolay bulunmuş eğitimde ki sorun . Bravo sana duyarlı çalışkan ve analatik çözüm yeteneği pek güçlü (!)
Bilim Adamı düşünceye başkaldırıyor
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Atilla YaylaKemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder” Bravo (!) değerli (!) ve aydın(!) hocam benim , Kemalizm ile yoğrulmuş bir ülkede en sonunda buraya kadar gelebilmişsin , galiba söylediğin sözün anlamı , yine söylediğinde gizli , haklısın , senin geldiğin noktadaysak ve Kemalist bir sistemde yetişmişsen gerilemişiz belli ki ...

AB ve TÜRKİYE Krizinde Yeni Gelişme
AB Dönem Başkanı Finlandiya
, Kıbrıs konusunda taraflarla bir süredir sürdürülen görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlandığını açıkladı. Sonrasında bazı müzakere maddelerinin dondurulması tavsiyesi gündemde , suni ve önemli bir kriz yaratılmış durumda yine ...


ABD Düşünce Kuruluşunda bir Türk diyor ki : DARBE YAKINDIR !
Newsweek
’te yayımlanacak olan “Yaklaşan darbe mi?” başlıklı yorum yazısında, ABD’de önde gelen düşünce kuruluşlarından Hudson Enstitüsü’nün kıdemli uzmanlarından Zeyno Baran, Türkiye’de 28 Şubat sürecini üreten koşulların bugün yeniden oluşmaya başladığını yazdı. Baran, makalesinde askerlerin 10 yıl önce dönemin başbakanı Necmettin Erbakan’ı iktidardan uzaklaştırdıklarını belirterek, “O darbeyi yaratan koşullar bugün yeniden ortaya çıkıyor. Bir kez daha iktidarda bir İslamcı var. Bir kez daha generaller, hükümetin, modern Türkiye’nin temeli olan laik devletin altını nasıl oyduğu konusunda öfkeyle homurdanıyorlar. Bana göre, Türkiye’de 2007 yılında bir askeri darbe olması şansı 50-50

Açız – fakiriz – ölüyoruz
Türk-İş’e göre, 4 kişilik ailenin açlık sınırı 605 YTL, yoksulluk sınırı ise 1.971 YTL’ye çıktı.

Türkiye’de sanata kültüre ve gerikalmışlığa somut örneklerden biri daha
Tunceli’nin Ovacık ilçesi’nde yapımına 1994 yılında başlanan kültür merkezi aradan 12 yıl geçmesine rağmen tamamlanmadı. Kültür merkezi şimdi samanlık olarak kullanılıyor.

Türk Sinemasından başarılı ve ilginç bir çalışma
Yabancı Dilde En İyi Film kategorisinde Türkiye’yi Oscar’da temsil etmesi için seçilen ‘Dondurmam Gaymak’, ABD’de bu yıl 4’üncüsü düzenlenen Queens Film Festivali’nden iki ödülle birden döndü : En İyi Komedi Filmi ve En İyi Yönetmen ödülleri.

Gerçek bir karadeniz fıkrası (?)
RİZE'de yeni hizmete giren Kültür Merkezi'nde düzenlenen konser sırasında sahne asansörü aniden çalışıp aşağıya doğru inince panik yaşandı. Arka taraftaki koro üyeleri yukarıda kalırken, sahne altına giren saz ekibi gözden kayboldu.

Derleyen , toplayan , yorumlayan : Atlantisli Aylak
30 Kasım 2006

(Fotoğraf : John Vink)

Ben bir magandayım ! "Türkiye laiktir , laik kalacak !"

Kim Maganda ?
Önce başbakan , ardından Hükümet sözcüsü , halkın kendileri ve ülkedeki son gelişmelerle ilgili kaygılarını yansıtan protestosu niteliğindeki " Laikiz , laik kalacağız" haykırışlarına tarihi nitelikli(!) tepkiler gösterdiler . İlki olayı futbol taraftarı jargonuna atfen yorumladı ki , futbol taraftarlığını küçümser bir yaklaşımdı , ilgili başbakan güya eski futbolcu ve de futbolu sevendi(!). Sözcü daha da abartıp laikliğe sahip çıkanları " MAGANDA" ilan etti . Doğrusu bu tespite en güzel yanıtı tarih verecektir . Biz şimdi buraya iz düşelim bakalım neler olacak ileride . Laiklik yandaşları mı ? Yoksa Çiçek gibi düşünenler mi " maganda" sıfatıyla anılacak ?
"Papa"lık durumlar
Bu sorgunun ardından neredeyse Dünya'nın gündeminin en önemli konularından biri olan gündeme "aylakça" bir göz atalım . PAPA TÜRKİYE'de ... İslama yönelik çıkışından , ziyaretinin planına , karşılanmasından konaklamasına, kiliselerin birleşmesinden ekümenlik olayına, trafiğinden çilesine , Türkçe konuşmasından giydiği kıyafete kadar "papalık" durumlar girdi gündemimize . "Papa trafiği" vb. gibi ...
Avrupa'nın ve Türkiye'nin geçmişi
Geçmişi 2000 yıl öncesine dayanan bir din ve bu dinin geçmişinde kalan karışık gerçekleri , parçalanmışlık bölünmüşlük ve ardından ortaya çıkan dini fazlasıyla aşan siyasi politik , ekonomik , yönetsel güç kavgaları savaşları , dünyanın gündeminde yeniden ve hızla yükselen din odaklı gerginlikler ... Hristiyan dünyasınan birkaç fotoğraf . Avrupa veya modern dünya biryandan siyasi, politik, ekonomik , bilimsel birçok gelişmeye imza atarken bu durumu kriterlerle düzenleyip herkes için aynı olması gayesini güddüğünü ifade ederken, diğer yandan da çağdaş bir yönetimin en önemli özelliklerinden biri olarak devletlerin dini olmaz yaklaşımını yani "laik devlet" anlayışını bu anlamda nekadar kritize ediyor vaya kriterleştiriyor tartışılır. Yeri geldiğinde İslam nüfusunun yoğun yaşadığı ülkeleri , çoğrafyaları etkisi altında olduğu iddia edilen din nedeniyle sorumlu ya da geri kalmış gören , o dini olayın sorumluluğuna kadar götürecek yaklaşımlar güden , dinin bu ülkelerde siyasi iradeye etkisinin önemi üzerinde duran , bunu bahane eden yada eleştiren yaklaşımını biliyoruz . Bunların doğru olduğunu kabul edebiliriz ki ediyoruz , bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti "laik" olduğunu anayasasının değiştirilmez maddelerinden biri haline getirmiştir . (Bu yüzden vatandaş haykırıyor buna uygun yönetim göstermeyen başbakınının yüzüne karşı laiklik isteğini . ) Hem de bunu geçmişi 1000 yıla dayanan bir tarihsel ve din altyapılı yönetsel geçmişten kopararak . Daha da önemlisi bugünkü fotoğraflara baktığımız da gördüğümüz manzaraları sorgulatan İslam dünyası için papalık patriklik gibi sıfatlara bezetebileceğimiz " İslam Halifesi" kavramını tarihe gömerek ve bu cesareti ve devrimi gerçekleştirerek . Biz halifemizi tarihe gömerken , modern batı (!) kiliselerinin birine (katolik) devlet yapısı kazanadırmış ve hertürlü gelişmede fetvasına ve görüşüne gizli ya da açık gereksinme duymuş duymaya devam etmiş , diğerine (ortadoks) ise "ekümen" sıfatı katmak , ve sanırım gizlice körükledikleri din savaşlarına doğru giden gelecekte , bu bin yıllık kavgalı hristiyan dünyasının arasını düzeltip birleştirerek , oluşabilecek islam ya da din savaşlarına karşı tek bir güc ve birlik içinde haraket etme stratejisini gerçekleştirmek amacındadır.
Tarikatlar, imam hatipler, ruhban okulu ekümenlik ve gerçek
Bugün ülkemiz topraklarında da illagal olarak çalışan tarikatlar mevcuttur . Hepsininde amacı yukarıda vurguladığımız eleştirdiğimiz antilaik düzene özen ve istek duymak ve kavuşmaktır . Burası bizim de gerçeğimizdir ama biz buna engeli Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarken koymuşken , diğerleri bunu resmileştirme ve yasallaştırma peşindendir . Tarikatların, tekkelerin yasaklandığı ülkede , imam hatipler , ruhban okulları ve ekümenlik gibi din içerikli ve odaklı sorunlar sürekli başımızı ağrıtmaktadır . Bu tespit olayı bence tüm çıplaklığıyla göz ününe sermektedir .
Atatürk AB keriterlerine ve normlarına ters , çünkü ?
İşte bu batı halen bilinçaltından ve üstünden dini atamamış olan topluluk , geçimişinde ve tarihinde en önemli yerlerden birini islam dini , medeniyeti ve kültürünün yer aldığı Türkiye'nin 80 yıl önce "laik" bir yönetimi seçmiş olmasını "islam halifesini" tarihe gömen bir devrime imza atmasını değerlendirebilecek yetiye, kabiliyete bana göre sahip değildir ve olmadığını da göstermektedir . Planlı bir oyunun parçasıda olabileceği söylenebilecek "Atatürk " odaklı değerlerin eleştirilmesi , AB toplantılarında gündeme gelmesi ve Atatürk'ün neden unutturulmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır . Fotoğrafa bakan herkes bunu rahatça görebilecektir.
Kim gerçek laik ?
Çağdaş , modern , bilimsel batı (!) , halen papalığı ve patrikliği haçlı seferlerini ve felsefesini yönetim anlayışında ve politikasında gündemde tutarken , kapısında güya yalvaran bir ülkenin Avrupa'nın iki "laik" ülksinden biri olduğunu görmezden gelme aptallığını yediğimizi sanıyor .
Modern dünya şunu unutmamalıdır ; ekonomik , teknolojik ve bilimsel güç Avrupa'ya aydınlamadan sonra değer katmıştır , ama bu aynınlanmanın ve gücün arkasında ki sömürgeci, işgalci gücü ve arkasına dayandığı dini olguyu göz ardı edemeyiz . Birde arkasına dayandığı birçok tarihi değeri, gücü vb şeyi , çağdaş,modern ve gerçek bir "ulus" yaratmak uğruna reddetmiş bir topluluğun ve liderlerinin yarattıkları ülkeyi doğru anlamalı , irdelemeli ve etüt etmeleri gerekir ! Bunun ardında herkes için önemli mesajlar olacaktır.
Doğrular herkes için eşit ve adil oldukça kabul görür ama gelecek maalesef karanlık
Ne Papa' ya ne AB'ye ne de birbaşka şeye körükörüne karşı ya da destek değiliz . Doğru olan , gerçek olan , samimi olan , adil olan , hakça ve insan için olan , eşitlikçi, ayrılıkçı olmayan , dine , dile , ırka göre politikalarını üretilmediği çağdaş ve samimimi bir yönetim anlayışının dünyayı geleceğe taşıyabileceğini düşünüyorum . Bu anlamda gelecek oldukça karanlık ve kaos içinde görünüyor !
Tarih ve Kutsal Toprak Ana'nın adaleti
Tarih gücün sürekli bir topluluğun elinde kalmadığını açıkça göstermektedir . Dünya canlı ve yaşayan bir gezegendir , Toprak Ana demek bile bunun kanıtıdır . Yarın annemizin kızıp ortalığı kasıp kavurmayacağı ne malumdur ? Şarkınında dediği gibi " Bu dünya ne sana ne bana kalmaz , Sultan Süleyman'a kalmadı ..." kimseye kalmayacaktır . Geride ancak " gerçek ve insani " değerlerin önemsendiği ve yüceltildiği yaşamdan izler kalacaktır .
Küresel Isınma , Nükleer tehdit , Silahlanma ve Savaşlar , Zehirli Atıklar , Doğa Katliamları
Ne papalık ve patriklik ne de halifelik vs. Kısaca hepsi " gazel" bana göre , dünya hızla sona doğru ilerliyor , güzel günler için hepbirlikte ve samimi olalım ...


Aylak "Maganda"
30 Kasım 2006

(Fotoğraf : M.Yasargun- Ne olacak halimiz )

Perşembe, Kasım 09, 2006

Bülent ECEVİT vefat etti

Türkiye tarihinin en önemli siyasi kişiliklerinden bir olan eski başbakan Sayın Bülent Ecevit'i 5 Kasım 2006 tarihinde yaşama gözlerini yumdu .
Siyasi hayatımızın önemli kişiliği olması , Türk soluna ilk kez tarihinde %41 oy getirmesi , İnönü gibi tarihsel bir kişilikten CHP gibi bir partinin başkanlığına seçilmesi , Kıbrıs Harekatını düm küresel baskılara karşı uygulaması , Afyon üretimini serbest bırakması , işçi ve işverene grev - lokavt gibi hakları sağlamada önemli katkısı olması , köy-kent projesi , Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesi, yakın geçmişte %23 lük bir oy oranıyla birinci parti olup sonraki seçimde %1 oy oranı alma dengesizliğini yaşaması , Kemal Derviş ve Hüsamettin Özkan gibi yanlış seçimlerin kurbanı , yine nereye başlanacağına karar vermekte zorlandığım Fatullah Gülen ve Vahdettin lehine yapılan açıklamaları ile herdaim ülke gündeminde hep ön planda olmuş ,döneminin yapısı içinde uluslararası kahraman isimleri yerine halkın tabiri ile kahramnalaşan ve isminide bu ülke gerçeğinden alan " Karaoğlan " Ecevit ...
Hakkında yapılan yorumlarda benim en çok dikkatini çekmek ve altını çizmek istediğim bir başka nokta da , Türk dilini kullanmaya göstermiş olduğu özen ve dikkat , kendi türettiği "Türkçe" kelimeleri kullanması , TDK'ya bile düzletmeler yapacak kadar bu konuya hassas kişiliği ve tabii ki en önemlisi "ŞAİR" Başbakan olması ...
Günümüz başbakanı da bu ülkenin gündemine bir şiirle oturdu ve hala kalkmayı bilmiyor - çok manidar , şiirin ülkeyi yönetenlerce kullanılış ve algılanması anlamında - ve hatta halkına "lan" diye de hitap edebiliyor ... Bunları düşününce Ecevit ve özellikleri bundan sonra biraz zor karşılaşabileceğimiz bir siyasi portreyi ortaya çıkarıyor ...
Saygıyla Anıyorum ...
Toprağına ışıklar yağsın ( Deniz Kavukçuoğlunun ifadesiyle )
BÜLENT ECEVİT
28 Mayıs 1925 - 5 Kasım 2006
Bir şiiri ile anısı önünde saygıyla eğilelim ...
BACH SONATI
ne ben sorayım seni
ne sen beni sor
soyunmuş seslerimiz tenden
boşlukta bir aşk örüyor
ses olmuş duygular
yaklaşır dalga dalga zamansız
kavuşsa da seslerimiz birbirine
biz kavuşamayız
ne kollarımız var saracak
ne öpecek dudaklar
ne görülecek yüzümüz var
ne görecek göz
biz aşk örüyoruz boşlukta
çizgiden soyut
zerreden öz

Yazı : Atlantisli Aylak

Perşembe, Kasım 02, 2006

Tanırmısınız ? Tommie Smith,John Carlos ve Peter Norman

Önce Hikaye

1968 Olimpiyat Oyunları ve Mexico City'de 200 metre finali koşulmuş. Amerikalı (siyah) atletler Tommie Smith ile John Carlos birinci ve üçüncü gelirken, ikinciliği Avustralyalı (beyaz) Peter Norman kazanmış.
Madalya töreni için bekledikleri sırada, Carlos, Peter Norman'ın yanına gelerek sormuş:
- İnsan haklarına inanıyor musun?
- Evet, inanıyorum.
- Peki ya Tanrı'ya?
- Bütün kalbimle...
Bunun üzerine, iki siyah atlet kafalarındaki eylem planını açıklamışlar, Norman tereddütsüz katılmış:
- Ben eyleminizi destekleyeceğim, bana ne yapmam gerektiğini söyleyin!
İlk defa, o günler için müthiş bir provokasyon hatta devrim sayılacak bir eylem planlıyor iki genç adam: Amerika'daki ırk ayrımcılığını ve siyahlara reva görülen fakirliği ve ikinci sınıf vatandaşlığı protesto edecekler... Ama nasıl? Fikir Norman'dan geliyor: bir çift siyah deri eldiven buluyorlar, sağ tekini Tommie, sol tekini John eline geçiriyor; fakirliği sembolize etmek için çıplak ayakla kürsüye çıkıyorlar, başları kederle öne eğik, sıkılı yumruklarını havaya kaldırıyorlar. Önlerinde duran beyaz atlet Peter Norman da, dayanışmasını göstermek için kalbinin üstüne 'İnsan Hakları İçin Olimpiyat Projesi Hareketi'nin kokartını iğneliyor.

Amerikan milli marşı çalarken plan icra ediliyor ve eylem koyuluyor.
Sonrası
Sonrası toz duman tabii ! Her üçününde sporculuk hayatları ve kariyerleri hatta evlilikleri bitiyor , her üçüde zor bir hayat buluyorlar sonrasından bugünlere kadar karşılarında ama aynı zamanda halen unutulmayan ve unutulmayacak birer kahramana da dönüşüyorlar ... IRKÇILIĞA , FAŞİZME , AÇLIĞA , YOKSULLUĞA karşı .
Geçtiğimiz haftalarda bu üç önemli kahramanın beyaz tenli olanı Avustralyalı Peter Norman ölmüş . Fotoğraflarda da görüldüğü üzeri tabutu iki eski dost taşıyor ....
Bu vesile ile Peter Norman'a rahmet dilerken bu üç kahramanı da anmış olalım ...
Birde şöyle bir yorum yapmıştım başka bir platformda onuda ekleyeyim buraya
"...Allah allah acaba bu adamlar niye atese atmislar kendilerini, hayatlarini izdirapla kardes yapmislar ... Onlarda paşa paşa oturup sampiyonlugun ve madalyanin kahramanligin keyfini cikarsalardi , manyak mı bunlar ? "kimse kimsenin kurtaricisi degildir kardesim herkes kendi isine, yasamasina baksin." niye dememis bu kardesler acaba ? Allah allah ... !!! Neyinize sizin irkciliga , fasizme,ezilmislige ,fakirlige baskaldiriniz , mubarek (!) olimpiyatta ...
Olimpiyat ruhunuda mi duymadiniz (LAN!!) siz (!)...

Kabiliyetimle alakalı olarak bukadar sorabiliryorum ancak varın gerisinide siz getirin !

Meksika sapkali " faşo" Ali Desidero elinde bayrakla "ingi-laz-ca" isimli tıraşşş malzemeleriyle "hayirli traslar " dilerken hala memleketin birinde... Ben hep seni düşünürdüm ...

Kamyonlar da kavun tasir
ve ben hala seni dusunurdum
...

AMIN
Atlantili Aylak

Salı, Ekim 31, 2006

Montreal'de olmak yerine İstanbul'da olmak ( içebilmek vs.)

Üye olduğum bir gruptaki bir tartışmanın içerisinde MEDENİ ÜLKELER ifadesini okuyunca bir espri geldi aklıma onu paylaşmak isterim . Geçenler de Kanada'da bulunan arkadaşımız ile yazışırken bir gerçek ortaya çıktı da olay esprili ve garip geldi , " ulan kim korkuyor hain kurttan" diye düşünmeden edemedim .

Mesela Kanada'dasınız ve gece saat 23:15 evde rakı içiyorsunuz ve rakı tam kıvamında bitti daha da muhabbet sağlam ve gece uzun , naparsınız ? Hemen koşup sokağa çıkar, birsürü açık içki büfesi vs'den rakı sigara vs donanıp gelir muhabbeti sabaha kadar taşırısınız değil mi? Maalesef HAYIR !!! Montreal'de (Kanada) bunu yapamazsınız , saat 23:00'den sonra sabaha kadar ancak SU içersiniz ( tabii herhagi bir "pub"a , "clup"a gidiyorsunuzdur tabii sanıyorum ki) , çünkü içki satmak YASAK , yani evinizde içmek için isteyebileceğiniz içkiyi bile içmek için alacak yer kapalı ya da içki satışı YASAK .. ( Yasakçı zihniyet 'e dikkat , kapalı yerlerde parklarda sigara içmekte yasak, toplumu korumak için yapılmış bir yasakçı zihniyet olarak algılatılıyoruz buna , benzer mantıkta ama farklı örnekler her topumda veya ülkede olabilir , yerine ve pozisyonuna göre mi yoksa global bir anlayışta mı değerlendireceğiz bu durumu peki ? Biryerde içki satmayı yasaklarlar , diğer yan da bir kitabı yayınlamayı , bir yerde esrarı serbest bırakırlar , öbür yanda kola içmeyi yasaklayabilirler ve onlarda bu toplumun sağlığı ve devamı için aldıklarını söylerler ve bunun içinde birçok haklı sebepler gösteriler ki mesela ben olsam fast foot restaurantları kapatırım akşam 18:00 den sonra ne olacak ki ...)

Biz pompalanmış popüler yakıştırılması ile veya varsayılan %99 u müslüman nüfüslu ülke tanımlaması ile Kanada vb formatlı ülkeredeki yine pompalanmış algılamaya göre dini altyapı nedeniyle potansiyel TERORIST görülebilecek ülkenin vatandaşları olarak ( vize almaya kalksak acaba nasıl bir sorgudan geçerdik mesela ? Müslüman kimlikli bir ülkedeniz ya , bunu herkes bilir hatta biz bile ama Avrupa'da gerçek anlamda "laik" iki ülkeden biri olduğumuzu ve ayrıcalığımızın ne anlama geldiğini bilmeyiz , bunu savunmayıda farklılığını ve değerini kavramayıda ) bu ülkede sabaha kadar içebiliyoruz , içki satabiliyor alabiliyoruz , ve bunuda öyle veya böyle ramazanda , seyranda , bayramda da yapabiliyoruz ...

Benzeri durumları çoğaltabiliriz kanımca...

Sonuçta aklımdan geçenlerde , düşüncelerimde sayfaları dolduracak kadar uzar gider , ben sıkılmamda okunur olmaktan çıkmayayım ...

Sonuçta Kenan kardeşime de atıfta bulunarak , pozitif bir düşünceye bürünerek değerlendirmemiz gerekir bazende kendimizi , biz afedersiniz ama "İTİN DÖTÜNE" sokulmayı da haketmiyoruz , kendimizi ya da başka toplulukları da gereksiz yere YÜCELTMEYİ de ... Doğru ve objektif bir bakışla ve olabildiğince iyimserliğimizle herbirimiz sokaktaki BİN e bedel , önemli olan bunu sadece kendimizce yaşamak yerine başkalarında yaşatabilmek ve GALİBA her daim kendimizle barışık olmaya çabalamamızdır ... Bu benim için de çok zor ama bu gerekli ...

Güçlü olduğumuz çok şeyler olabileceği gibi , çok şeyde olmayabilir veya eksik , eh insanız , klişelerden kurtulup çok yönlü gelişmeye doğru "yelkenler fora" olmalı her daim gemide bence ...

Son not : Montreal yerine İstanbul'da olmanın ayrıcalığını yaşadığım için memnunum vesselam ! Bunu da borçlu olduğumuz birileri ve birtakım şeyler var, onların herbirine minnet ve saygılarımı sunarım bu vesile ile ...

Sadece Aylak

Perşembe, Ekim 19, 2006

Nobel,Orhan Pamuk, Fransa ve düşüncenin evrimi

Orhan Pamuk 2005 yılında bir İsviçre gazetesine “ 1915 yılında Osmanlı orduları Doğu’da ki savaşta 1 Milyon Ermeni ve son yıllardada Türkiye 30 bin Kürt kökenli vatandaşı öldürmüştür .” dedi . Bu olay doğal bir refleksle Türkiye de çok büyük bir yankı uyandırdı. Orhan Pamuk bir tarihçi değildi . Romanları ile uzun zamandır hem ülke ( farklı kesimlerce beğenilen , aynı zamanda da çok tartışılan ve eleştirilen – taklitçi , Atatürk düşüncesini yeren , dili anlaşılmaz olan , cümleleri kurmaktaki tekniği tartışılan , ikinci cumhuriyetçi, özgün olmak yerine küresel ve global dünya ölçeğindeki durumun farkında olarak yükselen değerlere göre fikir ve yazı üreten vs.- bir yazar oldu) hem de dünyada önemli bir okur kitlesine ulaşmış ve ödüller kazanmış bir yazardı. Ancak Pamuk’un bu açıklaması sonrası karışan lokal gündem onun 301. maddeden yargılanması , sonrasında da beraat etmesiyle sonuçlandı , bu yargılanma ülke içinden çok ülke dışından gelen tepki , baskı (AB ) ve müdahalelerle ses getirdi. Dava Türklüğe hakaret vb sebeplerle açılmış , ancak düşünceyi ve düşündüğünü söylemeyi suç sayan bir manaya da geliyordu . Dolayısıyla sonu beraat olsa da Pamuk ekseninde gündemi uluslararası boyuta ve Türkiye’de ki düşüncenin ifade ediliş biçimine ve ulusal, kimi dokunulmaz gibi algılanan değerlere karşı görüş ve düşünceyi dile getirememe üzerinde odakladı .

Sonuçta Pamuk beraat etti , Aynı biçimde Hrant Dink , sonrasında Elif Şafak da… Ancak bu 301 , düşüncenin ifadesinin suç olarak söylenmesini engelleyen madde olarak halen tartışılıyor, Şu günlerde AB bunun kaldırılması için bastırırken , hükümette bu yönde sinyaller veriyor .

İşin en ilginç ve en önemli noktası işte bu süreçte yaşandı . Voltaire’nin memleketi Fransa’da meclis , ülkedeki Ermeni seçmenlerin ve diasporanın etkisiyle siyasi bir karar alarak – ki daha öncede yine meclis kararı ile bir Ermeni Soykırımı olduğuna dair kararı var- Faransa’da “Ermeni soykırımı yoktur” demeyi yani böyle düşünmeyi yasaklayan ve bunu cezalandırmayı öngören bir tasarıyı mecliste gündeme getirdi. Bu yukarıda aktardığımız iki gelişmenin farklı ülkelerde iki örneği olması ve aynı odaklı konudan çıkan düşünce olması açısından bir paralellik taşıyordu . Öyle veya böyle bu ülkede bir edebiyatçı , tarihi ve tarih bilimini , tarihçileri – ki bu konu uzun süredir gündemde olmasına rağmen henüz uzmanlarınca çözümlenmemiş ve bir sonuca varılmış bir konuyken – hiçe sayarak salt kendi DÜŞÜNCESİ olan ifadeyi rahatlıkla söylüyor, sonrasında uluslararası baskılar altında bile olsa düşüncesinden dolayı yargılanmasına rağmen berat ediyorken , bu uğurda acı tecrübelerden geçmiş ve henüz emeklemekten yürümeye geçen bir ülke olan Türkiye bu durumu da tartışıp kaldırmaya hazırlanırken , düşünsel devrimin ve reformların , rönesansın , çağdaşlığın temsilcisi olan , medeniyetin beşiği ve düşünce özgürlünün sembollerini topraklarından çıkarmış , her anlamda bunu gururla proboganda yapan , geçmişi aynı zamanda emperyalist , işgalci ve aynı zamanda kanlı olan, gerek Avrupa’nın gerekse de dünyanın önemli aktörlerinde Fransa ülkesinde soykırım yoktur deme , bunu bilimsel de olsa tartışma ve ifade etme , düşünmeyi suç sayan yasayı meclisten geçiriyor . Pamuk davasında olaya uluslararası düzeyde ve manada müdahil olan gerek AB gerekse de ülkeler ya da aydınlar – kim, önemli tarihçileri bundan soyutlayalım, haklı tepkiler verenler olmuştur- seslerini çıkarmamışlar, çıkarmamaktadırlar.

Bu konuya son noktada 3 gün önce İsveç’de kondu . Nobel Edebiyat ödülü 2006 yılında tüm bu tartışmaların odağında olan ve maalesef edebiyatçı yönünden çok ve kitaplarındaki tavrı ve siyasi yönüyle gündeme oturan Orhan Pamuk’a verildi.

Bu notları detay olarak yazmak istemem geleceğe kişisel notumu düşmek içindi .Şimdi burada Fransa’dan üç önemli aydının önemli tavrını alıntılayarak devam etmek istiyorum . Voltaire diyor kiSöylediklerinizi onaylamıyorum , ama onları ifade edebilme hakkınızı ölümüm pahasına savunurum !”

Yine Emile Zola 13 Ocak 1898 ‘de gazetede Fransız Cumhurbaşkanına yazdığı “Suçluyorum “başlığındaki açık mektubundan “…Gerçek harekete geçmiştir ve onu hiçbirşey durduramayacaktır…Gerçek gömüldüğünde , o büyür ve o denli bir güç birirktiri ki patladığı gün her şeyi beraberinde havaya uçurur. “

1960 yılında Fransa Cezayir iç savaşı yaşanmaktadır , yüksek öğretim öğrencileri bile okul sonrası askere alınıp Cezayir’de savaşmak zorunda bırakılmaktadır.O günlerde ünlü düşünür ve yazar Jean – Paul Sartre ( Sonrasında 1964 yılında kendisine Nobel verilmiş ancak kendisi ödülü reddetmiştir.) bu duruma karşı ünlü “ İtaatsizlik “bildirisini kaleme alıp gazetelerde yayınlar . Bu bildiride Fransız gençleri Cezayir’de savaşmaya karşı devlete karşı “itaatsizlik”e çağırmaktadır . Gençlerden büyük destek gören bu tavır sonrası birçok genç ülkeyi terk etmez zorunda kalmış, Sartre içinde tutuklama kararı çıkarılmıştı – düşüncesini paylaşmak ve halkı bu düşünceyle etkilemekten – Ancak burada altını çizeceğimiz asıl nokta ortaya çıkar , bu karar devlet başkanı de Gaulle’den tarihi bir açıklama ile geri döner “ Sartre demek Fransa demektir , Fransa tutuklanabilir mi?

İşte Fransa böyle önemli ve değerli düşünürlerin ülkesidir , bunlarla haklı olarak övünür ancak yukarıda saydığımız tüm olanlardan sonra , Fransa’nın övüncünün haklılığının günümüzde ciddi şekilde erezyona uğradığını kesin olarak söylemek gerekir. Düşüncenin suç sayıldığı bir dünyada Zola’nın dediği gibi gerçek gömüldüğü yerde büyük bir güç biriktirir ve patlamanın nereleri ve kimleri yok edeceğini kestirmek zordur .

Tüm bu satırlar Fransa kadar Türkiye’yi de bağlamaktadır , özellikle kimi kamuoyu gruplarını . Pamuk’un düşüncesinden dolayı yargılanmasını memnuniyetle karşılamaları ve ceza almasını beklemeleri , tabir caiz ise burnunu sürtmesini ve ders olmasını ummaları , haklı bulup ceza almasını beklemek ve onu infaz etmeye çalışmaları( Genellikle milliyetçi gruplar ve düşüncenin bu yaklaşımda olduğunu söylemek mümkün ki mahkemeye müdahil avukatların bu duygularda olması ve buna dışa vurumları insanı ciddi kaygılara ve düşüncelere sevk ediyor ) ve verdiği tepkilerini haklı görmeleri karşısında Fransa’dan gelen yeni gelişme sonrasında ortaya çıkan gerçek yüzlerine tokat gibi çarpmış oluyor bir anlamda.

İşimize geldiği gibi düşünceyi yargılama hakkı olmaz . Bizim işimize gelmeyen düşünce suç olsun yargılansın, cezalandırılsın , tartışılmadan aksi kanıtlanmadan, kanıtlamaya caba göstermeden … Buna tepkili olalım en ön saflarda bağıralım , tepki gösterelim, sonra teknik olarak aynı durumda olan ama işimize gelmeyen başka bir düzlemdeki düşünceyi ve dayatmayı da bize yaptıkları zaman yine bağırıp çağıralım . Burada sizin inandırıcılığınız , seviyeniz ve tutarlılığınız nedir ey insanoğulları ?

İnsanların öncelikle “insan” olma özelliğini ve düsturunu her türlü kimliklerinin önlerine koyup önce “insan” olabilmeyi her anlamda başarmaları , genel olarak gelişimi ve aydınlanmayı çıkar , ego vb. düşüncelerin dışında tüm türdeşleri için düşünmeleri asıl ve öncelikli hedef olmalıdır , buradaki önemli değerlendirmede bu tutarlılık olmalıdır.Herkes düşünce olgusunu şapkasının altından çıkarıp masaya koymalı ve uzun uzun düşünmelidir.

Büyük ozan ve şairimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca 98 yaşında olduğu şu günlerde - hiç olaya girmek istemese de gazeteci lafı ağzından almış – kendisine Nobel diye başlayan bir soru sorulduğunda düşünerek ama kısa bir sözcükle başlıyor ifadelerine “siyasi” …

Konunun ana başlığına dönecek olursak , satır aralarında geçen düşüncelerine katılmasam da , tavrını ve düşüncelerini eleştirsem de , her ne sebeple olursa olsun Orhan Pamuk’u aldığı Nobel Edebiyat ödülünden dolayı kutluyorum bir Türk olarak kutluyorum . Umudum bu gelişmenin Türk Edebiyatına ve düşün dünyasına hatta sokaktaki vatandaşa dahi önemli katkılar sağlamasıdır . Gerçi Dağlarca ‘nın şu sözünü de hatırlayarak “ Mısıra verilen Nobel ödülü bana göre o güzel edebiyata bir comak sokma olmuştur , yani aşureye konan bir sinek gibi.”
Aylak Adam

Perşembe, Ekim 12, 2006

Aylak Adamın Güncesi - 19 -

Yine müthiş bir sarmalın içinde dönüyor ülkem , dünyam , şehrim, şahsım ve tüm çevrem . Eğer elinizden birşeyin gelmediğini ama tüm yaşanalarıda kendinizce algılayıp yorumlayabilme kapasitenizde nacizane varsa , gerçekten olayları irdelemek ve bunlardan çıkan sonuçları yorumlamak insanı depresyona sokacak gibi görünüyor . Tabi dünya genelinden yola çıkarak ülke ve kişisel özelinize kadar müthiş bir ablukanın altındayız gibi geliyor bana . Nükleer silah denemeleri , çevre katliamları , sebepsiz savaşlar ve masum ölümler , ülkede dünyada yaşananların idrakına varamayan ya da vardıkları halde tüm değerlerini yitirmiş yöneticiler , olmayan muhalifler , duyarsız , cahilleştirilmiş insanlar , akıl ve bilim yerine hurafelerin peşinde koşanlar , tüm bunların yanıda , gelişmişlik ve aydınlık düşünceler adı altında yapılan güya entellektüel kuyu kazmalar ...

Gerçekten tüm bunları yorumlayıp sağlıklı kalabilmek çok zor ...

Bizde fazla yorum katmadan AYLAK ADAM’ın Tarihi güncesine altını cizdiğimiz önemli notları düşelim .


DÜNYA
Kuzey Kore, ABD ve uluslararası toplumun itirazlarına rağmen dün ilk atom bombası denemesini yaptı. ( 9/10/2006)

- Dünyada savaşlar ve ölümler (Basından ) 11/10 tarihi itibari ile Irak’da ölüm sayılaru
İngiliz Tıp Dergisi The Lancet’in yaptığı araştırma, Irak’ta savaşın başladığı mart 2003’ten bu yana 650 binden fazla sivilin öldüğünü ortaya koydu.
Diğerleri
Vietnam savaşı - 3 milyon
Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki savaş - 3,8 milyon
Doğu Timor’daki savaş - 200 bin
Darfur’ (Doğu Timor –Sri Lanka) 2006’da 200 bin
( Bilgi : Nagazaki ve Hiroşima geçmiyor bu araştırmada )

İnternet’in satış rekoru :
En büyük internet arama motoru Google, popüler video paylaşım sitesi YouTube'u 1 milyar 650 milyon dolara satın almak için anlaşmaya vardı.


KÜRESEL AYAK OYUNLARI VE TÜRKİYE GERÇEKLERİ
Fransa Kritik Oylamada : Ermeni soykırımı yoktur demeyi suç haline getirecek yazasayı görüşüyor . Türkiye topyekün karşı atakta . Başbakan sert açıklamalarla gündemde , kamuoyundan baskı var, Fransız şirketlerine engel gündemde , bakalım sonuç ne olacak . Fransızlar , tüm bu tepkilere Fransız kalacaklar mı bakalım .10/10/2006
Fransa Parlamentosu Ermeni soykırımı iddialarının inkarını suç sayan yasa tasarısı teklifini kabul etti.. Teklif Türk kamuoyunda tepkiyle karşılanıyor.
Financial Times'da yayımlanan bir makalede ''Avrupa, Türkiye'nin artık AB'de istenmediğini anlatmak için elinden geleni yapıyor'' değerlendirmesi yapıldı. Makale yazarı ayrıca, Türkiye-AB ilişkilerinin 'Fransa'nın yaşlı devlet başkanı'nı aşacağını da yazdı.(11/10 ) ,
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, "Kürt raporu"nu 1'e karşı 61 oyla kabul etti. Rapora göre, 'en büyük devletsiz ulus' olarak nitelenen Kürtlerle yaşananlar fiili iç savaş... denildi .

YEREL GÜNDEM

Türkiye’de ulusal bir politikanın olamadığı ve güçler arasındaki görüş farklılıklarına örnek : Siyasi iktidar !!!

Tarihi Atışma
- Cumhurbaşkanı Sezer : "Türkiye'nin iç güvenliğine yönelik bir diğer tehdit de Cumhuriyet'in kuruluşundan beri var olan, bugün de etkinliğini artırarak sürdüren irtica tehlikesidir. Türkiye'de irticai tehdidi yeterince algılayamayanların, özellikle son 20 yılda yaşanan olayları üst üste koyup birlikte değerlendirmesi, Türkiye'deki toplumsal ve bireysel yaşamın nereden nereye geldiğini iyi çözümlemesi gerekmektedir. İrticai tehdidin, devletin temel niteliklerini değiştirme hedefinden sapmadığı gözlenmektedir. Bu çerçevede, Cumhuriyet'in kazanımlarının ortadan kaldırılması, lâiklik kavramının çeşitli biçimlerde yorumlanarak içinin boşaltılması, irticai tabanın giderek genişletilmesi, kadrolaşma ve dini bireysellikten çıkararak toplumsallaştırma ve siyasete yansıtma çabalarının yoğunlaşmasının, toplumda gerginliği artırdığı dikkat çekmektedir.
- Başbakan Erdoğan, ''köktendincilik her dinde var ve her dinde bir problem. Türkiye'de bugün köktendinci bir tehdit yok. Laiklik, aşırılıklara karşı ülkeyi ve halkı koruyan bir sistemdir. Aşırılıklarla ilgili hükümet olarak bunun tedbirini alırız ve alıyoruz. Laiklik farklı yaşam tarzları için de bir güvencedir''
- Genel Kurmay Başkanı : Bütün bu mesnetsiz açıklamalara devletin hiçbir kademesinden açıklama gelmedi. Siyasi her türlü polemiğin dışında kalmak için azami çaba gösteren TSK'nın AB paravanı arkasına saklanılarak yapılan saldırılara karşı kendini korumak da en tabi hakkıdır. Bizi savunan olmuyor, kendimizi savunmaktan çekinmeyeceğiz.
- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’de sivil bir iradenin işbaşında olduğunu, bu sivil iradenin ve anayasada bütün kurumların tanımının yapıldığını, belirterek, "Bu tanımlar neyse herkes bu tanıma uygun olarak hareket etmek durumundadır. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) de bu tanıma uygun olarak hareket etmek durumundadır. Bunun dışına çıkamaz" dedi.
ABD Büyükelçisi Ross Wilson, Türk gazetecilere, "Kakofoni hep var, ama biz laik demokrasiye güveniyoruz" dedi

İyi HABER : Kamu kurumları için özgür yazılım dönemi başlıyor. Yeni dönemde kamu kurumlarında bulunan bilgisayarlarda, Microsoft'un işletim sistemleri yerine açık kaynak kodlu Linux tabanlı işletim sistemi kullanılacak. İlk uygulama Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılacak ve 'Türk milli yazılım'ı Pardus, Askeralma Dairesi (ASAL) ve şubelerinde ana işletim sistemi olarak kullanılacak.10/10

EDEBİYAT
Önemli Gelişmeler
( 12 Ekim 2006 Tarihe not)
2006 Nobel Edebiyat Ödülü, bugün sahibini buldu. Ödül, dünyaca ünlü pek çok yazar ve şairin arasından sıyrılan ünlü Türk yazar Orhan Pamuk’un


SPOR
Ramazan Futbolu : Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği'nin İstanbul şubesi, klasman hakemlerinin idmanlarını, Ramazan sonuna kadar kaldırdı. Şubenin resmi sitesindeki duyuruda, "Klasman hakemlerinin Ramazan ayında antrenmanları yapılmayacak olup, kendileri serbest yapacaklardır. Ramazan sonrası antrenman günleri Merkez Hakem Kurulu tarafından duyurulacaktır"
Büyüksün Gazza : Efsanevi İngiliz futbolcu Paul Gascoigne'in hayatında skandallar bitmiyor. Ünlü futbolcu son olarak da bir barda, kızıyla ilişkisi olan reality şov yıldızını yumrukladı…

Bir İlk : NBA ‘in bir basketbol ligi değil bir küresel org. Olduğunun kanıtı . Sporun endüstüriyeleşen yönünün göstergesi . ULEB & NBA org. Nedeniyle Efes’de çok zor şartlarla ABD’ye gidip fiziksel yıpranmışlığa rağmen bu maçları yaptı . Hafta sonu dönüp ligde oynayacak . Sporcuya insanmısın diye soran yok , onlarda zaten artık sporcu değil , yüksek paralar alıp para için oynayan şovmenler ya da maalesef bu oyunun piyonları .
- Efes Pilsen, bir NBA temsilcisiyle karşılaşan ilk Türk takımı olarak tarihe geçti. NBA’in davetlisi olarak ABD’de bulunan lacivert-beyazlılar, Denver Nuggets ile oynadığı özel maçı 118-102 kaybetti.
Fotoğraf: Bahtiyar Nehuse - Yalnızlık
Atlantisli Aylak

Salı, Ekim 10, 2006

Orada Bir Köy Var Uzakta - BADEMLER KÖYÜ


Geçenlerde Cumhuriyet'in hafta sonu ekinde tanıdım bu köyü . İşte o köye ait linkler , meraklısına

ÇOK İLGİNÇ VE ÖRNEK HEMDE ÇOK ŞEYİYLE ÇOKLARINA ... Gidelim BADEMLER'e
http://arsiv.hurriyetim.com.tr/ege/turk/00/03/31/egehab/53ege.htm
http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=37477,8&tarih=25.04.2006
http://www.tahtacilar.com/tiyatro.html
http://www.yerelnet.org.tr/iller/koy.php?koyid=249724
http://kisi.deu.edu.tr/ali.oz/bademler.html

Cuma, Ekim 06, 2006

Saygı da "intikam " gibi soğuk yenen bir yemek midir?

Haber Milliyet'ten:

ANTALYA'da dün sabah darp edilmiş halde cesedi bulunan 44 yaşındaki Ünal Topel'in katil zanlıları yakalandı. 4'ü lisede okuyan 5 gencin, Ramazan'da içki içtiği gerekçesiyle Ünal'ı döverek öldürdüğü ortaya çıktı.
---------

YORUM: İnsaların tipine yaşam tarzına , dini ve siyasi görüşlerine anlayış ve tahammül edilmesi gerekliliği sık sık konuşulur tartışılır , doğrudur da öyle olması gerekir ama ... Hepsinde şu noktanın altı çiziliyordu , tamam kardeşim ben kendim gibi yaşıyorsam o insanlarında kendi istedikleri gibi ( O insanlar derken kimleri kasdettiğimiz açıktır sanırım ) yaşasınlar hatta yaşamalılar . Evet kağıt üzerinde bu doğruda , yaşanılan gerçek hayatta , yani sokakta biraz fark var bu işlerde . Sizler ( yada kimilerimiz) bu konuda herne sebeple olursa olsun o töleransa ve saygıya sahipsiniz de , ya diğerleri , kimileri , bir guruh bu altyapı ve kültürler anlayışa sahip mi? Bu anlayış onlara bence asla verilmiyor, verilemiyor ya da alınamıyor , alınmak istemiyor .. Sonuç olarak kalkıp , teoride ucuz aydınlık yapmanın manası yok . Alın işte liseliler adamı döve döve öldürüyor , ne malum bunun bu yazıyı okuan herhangi birimizin de başına gelmeyeceği... Kimbilir ?

Gidin bir çarşılarını dolaşın herhangi bir semtin , bakın , YALAKALIĞA, YAĞDANLIGA BAKIN , bira içki satan birçok mekan , ramazan nedeniyle ya tadialata girmiştir ya kapanmış ya da utanmadan mekanlarını açıp içki satmadan iftar veriyorlardır . Geçenlerde Taksimde altı pavyon üstü meyhane bir mekanı görünce ,Beşiktaş' taki bira evinin iftar menüsü sunduğunu görünce ne düşüneceğimi şaşırdım. Kardeşim bu senin profosyonel işin değil mi , tamam oruca, ramazana saygı duy , pozisyonun belirle ama SENİN 11 AY MÜŞTERİN OLAN KİŞİLERE HİÇ SAYGIN YOK MU ? , herkes oruç tutmak ramazan da içmemek zorunda mı ? Bu üllkede farklı din ve anlayışa sahip insanlar olmaz mı ? Yabancılar , misafirler , turistler .

Dolayısıyla , birbirimize saygı gösterme hikayelerini , anlayışla karşılama hikayelerini dinlemeye düzmeye devam edelim .

Çok basit şeyler bile önemli gerçeklerin sinyalini çok açık veriyor ..

SEN ANLAYIŞLI OLMAYA DEVAM ET , KARŞINDAN DA UMUT ET .. ELDE EDECEĞİN BELKİDE , SOPAYLA DÖVE DÖVE ÖLDÜRÜLMEK OLUR .. ( bu günümüz gerçeği , asla herhangi bir dini kötülemek vb mana çıkarılmasın bu yorumumdan , bu insanlara verilen şey , gerçek bu işte ! tahammül , anlayış saygı , ve bilgiden eser kalmamış , birde toplumsal şiddet ve cinnet durumları var herhalde , derin konu beni aşar...)

Bektaşi misali yaşamak istiyorum hepsi bu ...

Çarşamba, Ekim 04, 2006

İslam Çupi - FB - Cumhuriyet- Türkiye - Asker - Siyaset - Sivil - ve polemik yapılan gerçekler

FB sezon başındaki rezil oyunlar oynayarak ilerlerken UEFA gruplarında en azından ülkeler adına inanılmaz bir guruba düştü . doğrusu bu guruptan 4. çıkarsa bence başarı , 3. çıkarsa şu haliyle muhteşem olur diyorum , gruptan çıkarsa da kelime bulamayacağım ...

Türkiye'de bu yapısı ile bu krizden önemli kurumlarını yıpratmadan çıkarsa başarı , konsensus ve ortak bir tavır ve anlayışla ( sivil toplum- asker ve siyasi iktidar bürokrasi vs) çıkarsa muhteşem olur . Sorunsuz bir biçimde AB- Cumhurbaşkanı seçimi - Ekonomikdurum - Uluslar arası istikrarlı bir duruş ve tavır - Siyasi ve Askeri bütünlük sağlamayı başarırsada buna da kelime bulamam ...

İslam Cupi bir sözünde Türkiye neyse FB odur der ... Aynen öyledir , üstadı saygıyla anamadan geçemeyeceğim .

FB 'liler kendi aralarında çatışıyor , meşhur " hep destek , tam destek" balon sloganını uydurmuş ve bunu sahiplenmiş odaklar , başta yönetim olmak üzeri bunu bugüne kadar çok güzel kullandılar . Taraftar uzun süre hep ve tam destekledi, bence halen bile destekliyor. Hayret ediyorum bu karşılıksız bağlılığa ! Esas önemlisi , tepkisiz muhalif olmayan , kabullenen ve başarısızlılar veya eleştirilecek konulara ( toplara ) girmek yerine " hep tam destekçilik " kolaycılığının ve kaderciliğinin ardına sığınarak rüzgara kapılmış bence hiçbir umut ışığı taşımayan bu yaklaşıma .

Aynı şey Türkiye içinde söylenebilri mi acaba ? Güncel tartışma polemik ya da gerçeklerde de orataya benzer bir "hep destek tam destek" durumu çıkmış olmuyor mu ? Ülke, yönetim , rejim , güvenlik vb önemli tehditler ve kritik süreçlerden - bakış açısına göre - başarısız ve kötü yönetilerek geçiyorsa ( FB kötü oynuyor, ışık vermiyor , Zico kötü hoca , onu seçen yönetim berbat - yada ülke genel anlamda kötü bir kıskaçta - Erdogan kötü politika yapıyor -bu durumu seçerek etkileyenler ikiye ayrılmış ama bir ortak yönleri var iki tarafta "hep destek tam destek" diyor . Biri ülkeyi yöneten zihniyete ve anlayışa , diğeride ona tepki gösteren , hatta bunu yapma biçiminin suç mu yok sa kesin bir haklılık ve gereklilik mi olduğu tartışılan askerlere , cumhurbaşkanına vb - ancak muhalefete değil çünkü onlar zaten büyük balon - .) ve bu duruma karşı tepki gösterilmesi gerekiyorsa bu tepkiye gerçekten göstermesi gerekenler yerine , birileri çıkıp bunu yapıyorsa birileride bu çıkışlara tam taraf olup karşı görüşleri hep destek tam destek bakışıyla destekliyorsa alın zize işte Türkiye ve FB gerçeği ...

Dün akşam konu Gerek NTV gerekse de CNN Türk'de benzer anlamda eş zamanlı tartışılıyordu , önemli konuklar satıraralarında önemli tespitler yapıyorlardı ama kimse karşıgörüşü onaylar destekler değildi yine de bildiğini söylemeye çalışıyordu , tartışılan konuda bir ortak yön bulma çabası ben edinemedim . Birkaç nadir örnek haricinde ...

Oysa ortada net bir gerçek varki bu tür sıkıntıların , buna karşı gösterinen yaklaşımların tek ve net bir doğrusu yok , birçok doğru ve birçok yanlış var . Bu yüzden "hep destek tam destek" anlayışı bitik , kaybetmeye mahkum , teslimiyetçi , asla gelişme ve çözüm üretmeye yönelik bir destek ve anlayış değildir. Bununla ancak kaderinize razı , bu kaderi başkalarına emanet etmiş ve tek çare olarak onları gören bir gerçek ortaya çıkar , onlar ne derse nasıl derse ne yaparsa biz razıyız destekleriz ve başımıza birşey gelirse bunun sonuçlarınada razıyız başımızı önümüze eğer çekeriz ( Örneğin : taraftarız biz çekeriz cefa ... başkan bizi bırakma .... Yine işine ve kolayına geldiği üzeri başbakana ya da askere kayıtsız şartsız destek mesajları , teşekkürleri , onları bu yaşanan durumdan çıkışın ve korumacılığın tek garantisi görme anlayışı vs.)

Dün akşam NTV'de emekli askeri hakimin aklımda kalan yorumlarını mantıklı buldum bu konuda ...

Anayasa değişmelidir ( bu antidemokratik anayasadrı , daha özgürlükçü ve demokratik bir anayasa olmalıdır , askerin görev tanımları belirlenmelidir ( dış tehditlere yönelik ) , ülkede mutlaka etkili ve önemli bir sol muhalefete kesin ve net olarak ihtiyaç vardır ( gündemdeki konuları eleştirileri savunma ve tepkiyi göstermeyi asker vb oluşumlar yerine sivil toplumların , siyasi partilerin vatandaşların göstermesi , var olan duruma sivil muhalefetin gerekliliğinin altının çizilmesi anlamında ) görüşleri mantıklı açıklamalardı .

Kısacası yaşadığı sorunları ağlayarak sızlayrak başkalarından medet umarak ilk gördüğü kendine yakın düşünceyede hep destek tam destek mantığıyla sığınan sarılan anlayışın etkili ve doğru bir geleceğe sahip olması bence mümkün değildir . Destek akıllı mantıklı , yerine göre destek yerine göre yergi , protesto,tepki , eleştiri ile ve sivil anlamda örgütlenerek muhalefet ederek olmalıdır .

Sonuç olarak , Armut dibine düşer , Üzüm üzüme baka baka kararır,bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim vs.

Herkese sevgi ve saygılarımla,

Ha unutmadan bende FB'liyim , İslam Cupi'yi de çok severim . Bu ülkede doğdum , büyüdüm ve yaşıyorum . Hep destek tam destek !!!
Aylak Adam

Çarşamba, Eylül 27, 2006

Aylak adamın güncesi -18-

Bir alıntı : Sular yükselince (gölde)balıklar karıncaları yer, sular çekilince de karıncalar balıkları"Yani üstünlük bugün karıncadaysa yarin balığa gedebiliyor; ya da tam tersi...Karınca ya da balık olmanın sağladığı üstünlüğe sevinmek bir anlam taşımıyor, çünkü kimin kimi yiyeceğini gerçekte "suyun hareketi" belirliyor.
( Afrika' da ilkbahar yağışlarıyla oluşup, yaz sıcağında yok olan "geçici" göller vardır.İşte bu göllerin oluşumuna tanık olan yerlilerin bir sözü )

Aylak adam güncesi ile tarihe kendine göre not düşmeye devam ediyor . Bu ay sevgili kızım , Benekli Kelebek'im dünyaya gelişinin 3. yılını kutlayacak . Onunla olduğum için çok mutluyum, tarifsiz . Umarım güzel ve barış dolu bir dünya da ve cevrede yaşama şansını buluruz . Bunun için biraz mücadele etmemiz gerektiğini de biliyoruz tabi .

Küresel Dünyanın Yüzük Kardeşliği
- Papa Müslümanları delirtti ... "Diyor ki: (Bizans İmparatoru 2. Manuel Paleologus ) 'Muhammed'in getirdiği yenilikleri bana göster. Orada yalnızca şer dolu ve insanlık dışı şeyler bulacaksın, tıpkı peygamberliğini yaptığı dini kılıç gücüyle yayma emrini vermesi gibi.' Bu nasıl bir şeydir ki . Dinler bu dünyada savaşın en büyük sebeplerinden biri gösterilmiştir herzaman , din adamlarıda bu işte pek masumdurlar herhalde ?
- Washington yönetimi, Ortadoğu ülkelerinde giderek artan Amerikan karşıtlığını yumuşatmak için özellikle Arap gençliğini hedefleyen bir magazin dergisi yayınlamaya başladı. Amerikalı yetkililer, ilk sayısı bu hafta yayınlanan 'Hi' adlı Arapça aylık derginin Lübnan, Ürdün, Batı Şeria ve Gazze, İsrail, Cezayir, Mısır ve Körfez ülkelerinin yanı sıra Kıbrıs Rum kesiminde 2 dolardan satışa çıktığını belirtti. http://www.himag.com/ -- http://www.hiinternational.com/
- Avrupa Parlamentosu genel kurulu, sözde Ermeni soykırımının tanınmasının üyelik öncesi ön koşul olarak getirilmesi yolunda yaptığı çağrıyı geri çekti. Avrupa Parlamentosu genel kurulu, Hollandalı Hristiyan Demokrat üye Camiel Eurlings tarafından kaleme alınan Türkiye raporunu oylayarak kabul etti.27/09/06
- Chavez ile Bush’un orta oyunu : Chavez, Bush için, “John Wayne gibi yürüyor ve politikanın ne olduğuna dair zerre kadar bilgisi yok. O koltukta oturuyor çünkü babasının oğlu. Onlar getirdi onu oraya. Alkolik bir başkanınız var. Gerçek bu, söylemesi beni üzüyor ama doğrusu bu. O bir alkolik, o hasta bir adam”. ABD’de Venezuela Dışişleri Bakanı Nicolas Maduro, BM Genel Kurul toplantıları için geldiği ABD’den ayrılırken, New York John F. Kennedy Havalimanı’nda kısa süreli gözaltına alındı . Çıplak soyulduğu iddia edildi . ADB sonradan özür mesajı yayınladı .
Satılık Mahkum var
- Pakistan lideri Müşerref, CIA'ye teslim ettikleri yüzlerce El Kaideci için ABD'den milyonlarca dolar aldıklarını açıkladı.

Ülke gündemine dair
- K.K.K Başbuğ dincileri top tuttu : Başbuğ, Türk devrimine direniş hareketinin irtica ve gericilik olduğunu belirterek, "Bugün üzülerek ifade etmek istiyorum ki, irticai tehdit, bazı kesimler kabul etmese de kaygı verici boyutlara ulaşmaktadır" dedi.
- Bir ortaoyunuda bizden ( Chavez ile Bush’a bizden de rakip çıktı , bu ikilide çok konuşulur )

-Talabani tehdit etti. Talabani, ABD kamu radyosu NPR’a verdiği demeçte, Türkiye, İran ve Suriye’yi, Irak’ın içişlerine müdahale etmekle suçladı ve buna son verilmesini, Irak’ın egemenliğine saygı gösterilmesini istedi. Celal Talabani, “Aksi takdirde Irak halkı da, aynı şekilde karşılık verir, o ülkelerdeki muhalif güçleri destekler ve o ülkeler için sorun çıkarır” dedi.
- Adalet Bakanı Cemil Çiçek , Talabani’ye gönderme yaptı : “Bu tip açıklamalar, temaslar bizim anlayışımıza çok uygun olan temaslar değildir ancak çok yadırgatıcı bir husus da değildir. Terörle ilgili şu ülkenin yöneticisi, filanca aşiret şeyhi, ’dünün postal öpücüleri’ şöyle demiş, böyle demiş...”

Bir gariptir benim memleketim
- Kartvizit gibi çoprap (!) : Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in “Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik” yazılı çorapları medyada tartışma yarattı.
- 9 Eylül üniversitesi rektörü , dincileri kızıdırdı : Emin Alıcı, “Matbaayı Müslüman olmayanlar kullandı. Keşke o zamanlar Anadolu Müslüman olmasaydı” sözü çok tartışılıyor , bu günlerde ... Rektörün sonu hayır ola !

- Hakkâri Dağ ve Komando Tugayı'nda görevli askerlerle eş ve çocuklarının, sivil giyimli erlerle önceki gün kentte çöp topladı , belediye başkanını protesto etti. Belediye olayı provakatif bulduğunu açıkladı . Olay gerçekten çok traji-komik ...
- Kim piç ? : Geçen hafta Sakarya'da BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'na Elif Şafak'ın "Baba ve Piç" romanını soruyorlar, şöyle diyor:"Kitabın isminden de belli. Kendi adını ve soyadını yazmış. Avrupa'ya piç lazım. Eğer piçlerle iç içeyseniz, ruhunuzda piçlik varsa Avrupa sizi kucaklar. Yeter ki Türklüğe hakaret edin.” OHA DİYORUM SADECE !!!

Spor ve dinin kardeşiliği - Yükselen değerleri gödtermesi açısından ilginç örnekler .
- Sivasspor'un 1 Ekim Pazar günü oynayacağı Ankaraspor maçı, Balili'nin dini bayramına (Kefaret Günü - Yom Kippur) denk gelmesi nedeniyle, Futbol Federasyonu tarafından bir gün önceye alındı. Deportivo'nun Musevi kalecisi Aouate içinde aynı durum uygulandı İspanya ‘ da ...
- Teravih mi maçmı , ver fetvayı taraftara : Kayserispor Onursal Başkanı Mehmet Özhaseki, sarı-kırmızılı seyircileri, UEFA Kupası'nda güçlü Hollanda temsilcisiyle yarın saat 20.00'de oynayacakları karşılaşmaya davet etti, "Taraftarlarımız teravih namazlarını maçtan sonra evlerinde de kılabilirler" dedi... Kayseri Müftüsü Şaban İşlek, Mehmet Özhaseki'ye destek verdi. Teravih namazının evde kılınabileceğini belirten İşlek şunları söyledi: "Bu namaz sünnettir. Cemaatle kılınması ise sünneti kifayedir. Cemaatle kılınması daha sevaptır. Ama istenirse evde de kılınabilir." Nasıl bir memleket ve nasıl bir anlayış bu , herşey ortada ...

- Bravo KANOUTE : Mali milli takımı forması giyen Frederic Kanoute'nin yeri ayrıdır kalbimizde. Geçtiğimiz günlerde kulübü Sevilla'nın bahis firması 888.com'la yaptığı forma reklamı anlaşmasına uymak istemedi Kanoute. İslamiyet inancı gereği bir maça bahis firmasının reklamını kapatarak çıktı, daha sonra ise firmanın Afrika'daki açlara yardım sözü ile giydi reklamlı formayı.
- Bravo MARBURY : NBA'in ünlü basketçisi Stephon Marbury, başarılı spor kariyerinin yanı sıra, şu günlerde adını verdiği basketbol ayakkabılarıyla konuşuluyor. Amerika'da satışı sunulan 'Starbury One' ayakkabıları, son günlerde gençlerin ilgi odağı olmuş durumda. Bunun en büyük sebebi ise fiyatının sadece 15 dolar olması.
- Bravo Grekromen Güreşçilere: Çin'in Guangzhou kentinde düzenlenen Dünya Grekoromen Güreş Şampiyonası'nda Türkiye, tarihinde ilk kez takım halinde dünya şampiyonluğuna ulaşmayı garantiledi.

Derleyen : Atlantisli Aylak

Güncenin fotoğraf çalışması : Patrick Zachman'dan

Salı, Eylül 26, 2006

Küresel gerçeklerin çirkin yüzünü örtmek için makyaj malzemeleri


Günümüzde esas olan ve hedeflenen gerçek küresel bir dünyanın yaratılmış olduğu ve tüm hakimiyetin bu küresel gücü bir tek noktadan ya da güçten yönetme ve yönlendirme isteğinin olduğu gerçeğidir.

Konuyla ilgili olan ya da olmayan gerçek ya da koplo teorisi olarak adalandırılan farklı yazı alıntı ve yorumu okurken hepsinin içinde satır aralarında veya uzun uzun değinilen metinlerde , türlü gerçeklerle karşılaşırız . 20 yüz yıl özellikle ikinci yarısı ve sonlarında bu değişimi ve yeni düzen uygulamalarının hızlandığını hayat ve çap bulduğunu görüyoruz , birey olarak kişisel tarihimizin de ona eşlik etmesiyle bu değişimi damarlarımızdaki asil kanda (!) bile hissettik, çok yakından ve tüm sıcaklığıyla yaşadık , yaşamaya, dönüşüme ve değişime eşlik etmeye devam ediyoruz, edeceğiz de...

Yapılan çok basit birşey var bana göre , biz hala büyük planın farkında olmaz isek o küçük makyaj malzemeleri ile oynamaya devam edeceğiz . Olay büyük oyunla beraber toplumlara topluluklara ait ulusal , yöresel , kişisel vb. tüm değerleri yoketmek , parçalamak , değersiz hale getirmek , yıpratıp, yoketmek, bölmek parçalamak . Yada tam tersi bireylerim toplumların yumuşak karınları olan bu değer yargılarını kaşıyarak aslında gerçek olmayan ama , kaşındıkça kangrene dönüşecek bu değerleri üzerinden politikalar üretmek , kargaşa karmaşa ve savaşlar yaparak hedefe usul usul ve sinsice ilerlerken kirli yüzünü belli etmemek için bu gelişmelerle yüzüne makyaj yapmak vs ...
Ancak uzun ve sabırlı bir altyapıyla gelinen bugünkü noktada bu durum artık tüm dünyayı egemenliğine almış durumda , Asya'dan Avrupa'ya , Sibirya'dan Sicilya'ya , Gine'den Patagonya'ya Yeni Zellanda'dan , San Marino'ya ... kısacası tüm dünyaya ortak bir kaygı , değer yargıları (!) anlayışı yerleştirmek , modayla ,terorle , savaşla ,özellikle medya , eğlence sektörü ile , spor ile vs . ile tüm dünyanın insanlarını , aynı amaca , aynı hedefe , aynı yöne , aynı kaygılara, aynı değer yargılarına (!) , aynı kişisel hedeflere( Şöhret ya da zengin olma ve paranın tapılacak gücüne esir olmak !) , aynı paraya , aynı uzaya , aynı masallara , yalanlara ve rüyalara inandırıp kardeşleştirme (!) operasyonu yapma ...

Görüldüğü gibi burada ya bir üstün ırk kavramı var ya da ırk mırk gazel ... ilki daha gerçekçi tabi bana göre ama neyse diyelim . Ama şunu unutmayalım : Kaynaklar ve ömür kısıtlı , herne sebeple olduğunun önemi yok ama bu dünyanın büyük bölümünde birşey üretmeden , yarı çıplak cahil ve ilkel tonlarca adam boşuna yaşıyor , kaynaklarımızı tüketiyorlar , bunlar ya benim kölem olacak uygun bulacaklarımla yetinip başkaldırmadan çalışacaklar , itaat edecekler ya da...
Hepimiz Dünyalı Olduk .
Şimdi artık sokaktaki kahvedeki vatandaş bile bu gerçeklerin girdabında, farkında olsun olmasın . Bügün ekeonomik anlamda köy kahvesinde oturan Ahmet Dayı da de semt kahvesinde okey oynayan kaportacı çırağı Mehmet'i de Tayyip'in istifası , gafları , çıkışları , yorumları falan bağlamıyor , onlar da artık BBC News'den Blair'in istifasını , CNN'den Fox'dan Bush'un açıklamlarını , Putin'in Karamanlis' le petrol boru hattı anlaşmasını , Çin'le İran'ın yakınlaşmasını , Nasrallah'ın , El Kaide'nin El Cezire'deki açıklamalarını izliyor ya da izlemek zorundan . Uzaydaki Bayan yolcunun temizlik tecrübelerini tüm dünyalılarla aynı anda internetten okumakta. Ev hanımları da artık yerel çapsız televole yıldızları yerine , Paris Hilton'un davetlerini , Holloywood paparazzilerini yakından ve merakla takip ediyorlar . Bir grup vatandaş CNBC-e 'nin MAX kanallarının Amerikan orjinli dizilerini soluksuz ve büyük bir önemle takip ediyor , Fransadaki arkadaşıyla dün akşamki bölümü hakkında online yorum yapmayı önemli sayıyor . Çünkü yarın kalktığında bu gerçekler onu ilgilendirecek ...
Bugün geldiğimiz nokta budur . Getirilmek istedindiğimiz ve daha da ilerisine götürüleceğimiz de ... Kısacası ırklar , dinler , milliyetler vs .lerin üzerinde çıkarılan tartışmalar , kargaşalar ve savaşlar vs hepsi bu gerçek oyunun ninileri gibi geliyor bana , göz önünde sebepmiş gibi gösterip gerideki büyük oyunu gizleyen ...



Çözüm mü ?

Varsa çözümünüzü kendinize saklayın , bence en anlaşılır (!) ve iyisi (!) herhalde bu...

Yalnızkartal Konuştu.
Hasat Ayı 26. gün - Yıl : miladi 2006